sayılan yılların sayılamayan yıllarla hiç bitmeyecek savaşının hikayesi gibi daha çok.
önceden gelen her güzel yılbaşının taşıdıklarını bir yıla yayarak yaşamaya çalışırken gösterilen özverinin yerini şimdilerde öz-vermeme almış ve almaya devam etmekte.
azizlerin yalnızlığına gömülüyoruz tüm benliğimizle. geçemediğimiz düşlerimizin hayallerimizin peşinden koşmaya devam ediyoruz. içimizdeki gerçeklik duygusunun bastırdığı suçlarımızı kaybolan hayatlarımızın izlerinde, ölen benliklerimize sığdırmaya çalışıyoruz. korkuların sürüklediği kimsesizliklere dokunamadık. senin yanında hep acı vardı. kaybolduk yine, defalarca bulamadığımız ve kesişen tüm yolların ortasında ölen sözlerimizi sıraladık. gurur, beş harfli iki heceli bu kelime dünyanın en sert duvarıydı aralarımızda. tesadüfe benim inanışım senin inanmayışın habercisiydi sanki karanlık hayatların. sessizlik ve sensizliğin anlamı artık hayattı. susmak erdemmiş ya hiç erdem yoktu. bizi bizden ayıran bizdik boğaziçi değildi. aşkın tüzel kişiliğiyle dalga geçen gerçekler olarak yerimiz hep hazırdı ve belirgindi bu ortaklıkta. ayır bizi bizden ey zalim zaman. sonsuz çilelerin acıları değil hak edilen. çekilen çilelerin sonsuzluğu aslolan. benim için kolaydı çekip gitmek. gittim. düşümden bir şeytan gibi geçti aklımın kanayan düşükleri. en kötü bu muydu? yalnızlım ve kabul ediyorum. yıldönümlerinde bir paslı çivi daha çakmalıyım iyileşmeye yürüyen ayaklarıma.
--spoiler--
ayrılık yıldönümü kalbime yâdın doluyor
geçtiğin yollara bakdım da çiçekler soluyor
ömrümün her günü sensiz bana hicrân oluyor
geçtiğin yollara bakdım da çiçekler soluyor
ağladım kaç gece nisyâna döküp göz yaşımı
bastığın yerlere koydum yine solgun başımı
kim bilir aşkım için rûhum ölüm yoldaşı mı
geçtiğin yollara bakdım da çiçekler soluyor
--spoiler--