ayrılık sonrası okunacak şiir

entry24 galeri0 video2
    1.
  1. iç rahatlatan bir şiir olmalıdır. Eğer can yücel'in özledim seni şiirini okursanız, benim gibi ağlarsınız. O yüzden size bir tavsiyede bulunacağım. Tüm yeni ayrılanların içini rahatlatsın Nazım.

    HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENiN !

    Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.

    Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
    Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
    Hani ağzınla kuş tutsan,

    "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..

    iki ucu keskin bıçaktır bu işin.

    Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.

    Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.

    iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
    Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o,

    "şunu yapmadın" diye cevap verecektir.

    Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.

    Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.

    "Peki o ne yaptı" deme.

    Herkes kendinden sorumludur aşkta.

    Sen aşkını doya doya yaşarken,

    O, kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.

    Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde

    tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?

    Hayatı ıskalama lüksün yok senin.

    Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
    Her zamanki gibi yaşayacaksın sen.

    "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu.

    Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.

    Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....

    Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.

    Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?

    Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip,

    yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.

    Yine içeceksin rakını balığın yanında.

    Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
    Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.

    Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini,

    unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.

    Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.

    Elbet bitecek güneşe hasret günler.

    Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil,

    güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

    NAZIM HiKMET
    15 ...
  2. 2.
  3. içini son derece acıtan bir şiir de olabilir.
    (bkz: ayrilik ta sevdaya dahil)
    0 ...
  4. 3.
  5. bu aralar karmasık olan duygularıma bır kement atan muthıs nazım hıkmet şiiridir.
    0 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. " ey aşk!
    yaptığını beğendin mi?
    yetimler gibiyim
    ziyafetten aç dönen..."

    (bkz: ibrahim tenekeci)
    3 ...
  9. 6.
  10. kesinlikle atilla ilhan'ın 3. şahıs şiiridir. (bkz: üçünçü şahış şiiri)
    1 ...
  11. 7.
  12. kesinlikle atilla ilhan'ın kaptan * serisidir.bu vakte kadar okumamış olanlar hemen bu büyük hatadan dönüp okumalılar.

    "...saadetin ıstırap çekmek olduğunu ben keşfettim
    çarmıhta bir isa gibi ben ıstırap çektim
    bir sulfat acılığı sinerse parmaklarına şiirlerimden
    gözyaşları sinerse eğer küstahça kafiyeli
    anla ki ölümle hayat arasında zaman gibi mesudum
    kendimi öldürecek haldeyim seni öldürecek saadetimden
    dona-maria! bir kahvede isyan halinde bulduğum
    çekik gözleriyle ermenice küfürler yazıp çizen çocuk
    sen! bordeaux'ya yorgun bir flamingo gibi yolladığım
    geceleri benim için dua etmelisiniz...

    ...sen benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın

    seni hiç görmeseydim seni keşke hiç görmeseydim
    şu benim iki gözüm aksalardı kıpkızıl kör olsaydım
    sacré-coeur'de armonik çalsaydım dilenseydim
    seni hiç görmeseydim ismini hiç duymasaydım
    belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu
    kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim
    kaldırımlara senin resimlerini çizerdim herkes seni çiğnerdi
    bistroya yıkılır çırılçıplak bir quandro içerdim
    lucie-anne yine gelir yine bana senden bahsederdi
    lucie-anne neden gelir neden bana senden bahsederdi... "

    (bkz: kaptan)
    (bkz: yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim)
    7 ...
  13. 8.
  14. Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
    Kalırsa, sadece o hüzün kalır..
    Sen de anladın ki yapa-yalnızız...
    Buluşmamız yasak,
    Görüşmemiz uzak...
    Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
    Neylersin...

    Ah güzelim,
    incinmiş bir sesi vardır yağmurun;
    Yanaklarına vurduğunda hissedersin.
    Ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
    Titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
    Bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
    Bir film sahnesi gibi
    Akar gider ayrılık,
    Neylersin...

    Biz zaten hiçbir romanda
    Kendi hayatımıza rastlamadık.
    Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
    Ve bitin bulmacalar yarım bırakılmıştı.
    Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
    Oysa, tuttuğumuz balıkları bile
    Yeniden denize bağışlamıştık.
    Biz, hayata dair
    Hiçbir yanlış yapmamıştık...
    Neylersin...

    Biz bu sonucu hak etmedik,
    Hayır etmedik...
    Ömrümüz bu talana lâyık değildi.

    Bazen acı vurdu, bazen de yağmur
    Hiç gülmedi yüzümüz,
    Hiç büyümedi gülümüz...
    Bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
    Biliyorsun,
    Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...

    Bir gün, bu öykünün sonuna gelince
    Ansızın desem ki: hoşça kal canım!
    Unutursun,
    Mecburen unutursun...
    Yıldızlar söner, bu aşk da biter!
    Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
    Neylersin...

    Ah bebeğim, ah.. .
    Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
    Dudaklarına sızınca fark edersin.
    içindeki vurgun aşklar mezarlığında,
    Ayrılık, ölümden üste yazılınca,
    Gideni durdurmaya yetişmez sesin...
    Bir inme gibi
    Dolanır bedeninde pişmanlıklar,
    Neylersin...

    Biz zaten hiçbir sinemaya
    Tam vaktinde yetişemedik.
    Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
    Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
    Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
    Oysa Nuh'un gemisinde bile
    Bize yer kalmamıştı.
    Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
    Neylersin...

    Biz bu aşkı sürdüremezdik,
    inan, sürdüremezdik...
    Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.

    Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
    Unutmasan bile artık
    Unutur gibi yapacaksın.
    Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
    Hiç bitiremediğim
    Bir şiir olarak kalacaksın...

    yusuf hayaloğlu
    13 ...
  15. 9.
  16. 10.
  17. Israrına kandım diyemezsin, çok geç.
    Bir anda inandim diyemezsin, çok geç!
    Kor nerde ki? Bir baksana küller soğumuş...
    Ateş gibi yandım diyemezsin, çok geç!

    (bkz: ümit yaşar oğuzcan)
    1 ...
  18. 11.
  19. Son dönemde yaşadıklarınızı anlatan sözlerdir.

    işte böyle sevgili..
    Biz artık seninle
    haritada iki küçük su lekesi.
    Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi.
    i.A.
    0 ...
  20. 12.
  21. sen.. ..

    en güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
    en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
    yer yer tırnaklarımla kazıdım
    hatıralarımın camını..
    en güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi..
    düşmanımdır ikisi..
    sana gelince...
    yazıyorsun..
    okuyorum..
    kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
    insanın
    bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
    ne yazık!..
    ne kadar
    beraber geçmiş günlerimiz var;
    senin
    ve benim
    en güzel günlerimiz..
    kalbimin kanıyla götüreceğim
    ebediyete
    ben o günleri..
    sana gelince, sen o günleri -
    kendi oğluyla yatan,
    kızlarının körpe etini satan
    bir ana gibi satıyorsun!.
    satıyorsun:
    günde on kat,
    bir çift rugan pabuç,
    sıcak bir döşek
    ve üç yüz papellik rahat
    için...
    en güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi...
    kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
    sana gelince...
    ne ben sezarım,
    ne de sen brütüssün...
    ne ben sana kızarım
    ne de zatın zahmet edip bana küssün..
    artık seninle biz,
    düşman bile değiliz..
    2 ...
  22. 12.
  23. Çıkıp geliyor hayalin beni saran geceden.
    Denize karıştırıyor inatçı yakınışını ırmak.

    Terk edilmiş, gün batımındaki rıhtımlar gibi.
    Ayrılık saati bu, ey terk edilmiş!

    Pablo Neruda /Umutsuz Bir Şarkı

    Yağıyor yüreğime soğuk taç yaprakları.
    Ey yıkıntı uçurumu, vahşi mağarası kaza geçirenlerin.

    Sende toplanır savaşlar ve uçuşlar.
    Yükselir senden şarkı kuşlarının kanatları.

    Bir uzaklık gibi yuttun her şeyi.
    Deniz gibi, zaman gibi sende battı her şey!

    Saldırı ve öpüşün mutlu saatiydi o.
    Deniz feneri gibi parıldayan o esrime saati.

    Uçuş korkusu, kör dalgıç öfkesi,
    çalkantılı esrikliği aşkın, sende battı her şey!

    Kanatlandı, yaralandı ruhum pusun çocukluğunda.
    Kayıp keşif, sende battı her şey!

    Sarıp sarmaladın acıyı, tutunuyorsun arzuya,
    kendinden geçmişsin üzüntüyle, sende battı her şey!

    ittim gölge duvarını geriye,
    arzu ve eylemin ötesine, yürüdüm gittim.

    Ah, ten, benim tenim, sevip yitirdiğim kadın,
    seni çağırıyorum yaslı saatte, sana adıyorum şarkımı.

    içine aldın sonsuz sevecenliği bir fanus gibi
    ve tuz buz etti seni sonsuz unutuluş.

    Oradaydı adaların kara yalnızlığı,
    orada sevda kadını, sardı kolların beni.

    Susuzluk ve açlık vardı, meyveydin sen.
    Acı ve yıkıntı vardı, mucizeydin sen.

    Ah kadın, bilmem nasıl erittin beni
    ruhumun toprağında, kollarının arasında!

    Ne korkunç ve ne kısa oldu sana olan tutkum!
    Ne zorlu ve ne esrik, ne gergin ve ne aç.

    Öpücükler mezarlığı, sönmedi hâlâ yangını mezarlarının
    yanar hâlâ kuşların gagaladığı verimli dalların.

    Ey ısırılmış ağız, ey öpülmüş organlar,
    ey aç dişler, ey sarmalanan bedenler.

    Ey umut ve çabanın çılgın bağlanışı,
    içinde kaynaşıp umutsuzlandığımız.

    Ve sevecenlik, su ve toz kadar hafif,
    başlar sözcük belli belirsiz dudaklar arasında.

    Yazgımdı bu içinde geçti özlem yolculuğum
    ve orada yıkıldı özlemim, sende battı her şey!

    Ey yıkıntı uçurumu, içine düştü her şey,
    çekmediğin hangi üzüntü kaldı, hangi dalgalar kaldı
    seni yutmayan.

    Yine de seslendin, şarkı söyledin dalgalardan dalgalara.
    Dikilip bir gemici gibi pruvasında geminin.

    Çiçek açarsın şarkılarla hâlâ, hâlâ kırılırsın akıntılarda.
    Ey yıkıntı uçurumu, açık ve acı kuyu.

    Solgun kör dalgıç, derinliklerin bahtsızı,
    kayıp kaşif, sende battı her şey!

    Ayrılık saati bu, hoyrat, bu gibi saat.
    Gecenin tüm zaman çizelgelerine işaretlendiği an.

    Sarar kıyıyı hışırdayan kuşağı denizin.
    Yükselir soğuk yıldızlar, göç eder kara kuşlar.

    Terk edilmiş, günbatımındaki rıhtımlar gibi.
    Titrek bir gölge kaldı ellerimde oynaşan.

    Ah, her şeyden uzak. Her şeyden uzak.

    Ayrılık saati bu. Ey terk edilmiş!
    0 ...
  24. 13.
  25. (bkz: the celebration of the lizard king)



    2 ...
  26. 14.
  27. gönlümle baş başa düşündüm demin;
    artık bir sihirsiz nefes gibisin.
    şimdi ta içinde bomboş kalbimin
    akisleri sönen bir ses gibisin.

    maziye karışıp sevda yeminim,
    bir anda unuttum seni, eminim
    kalbimde kalbine yok bile kinim
    bence artık sen de herkes gibisin

    gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
    onlardan kalbime sevda geçmiyor
    ben yordum ruhumu biraz da sen yor
    çünkü bence şimdi herkes gibisin

    yolunu beklerken daha dün gece
    kaçıyorum bugün senden gizlice
    kalbime baktım da işte iyice
    anladım ki sen de herkes gibisin

    büsbütün unuttum seni eminim
    maziye karıştı şimdi yeminim
    kalbimde senin için yok bile kinim
    bence sen de şimdi herkes gibisin.
    nazım hikmet.
    2 ...
  28. 15.
  29. Kırdığın kadehte kalan ömrümden,
    Ağlarsın içtiğin yılları bilsen.
    Hicrinle sararıp solan ömrümden,
    Ağlarsın biçtiğin dalları bilsen.

    Sefiller gücünü bende sınadı,
    Kimi kaçık dedi, kimi bunadı;
    Berdûş eleştirdi, sarhoş kınadı,
    Ağlarsın düştüğüm dilleri bilsen.

    Ar ettim sakladım uğraşlarımı,
    Haberdâr etmedim sırdaşlarımı.
    Gizlemek isterken gözyaşlarımı,
    Ağlarsın seçtiğim yolları bilsen.

    Felsefe böyledir dîvânelerde,
    Teselli aranır bahanelerde,
    Bir kadeh mey için meyhânelerde,
    Ağlarsın döktüğüm dilleri bilsen.

    Ateşe su dedim göz göre göre,
    Aklım zavallıydı duyguma göre,
    Bahtına şükretti Mecnûn bin kere,
    Ağlarsın düştüğüm çölleri bilsen.

    -Cemal SAFi-
    2 ...
  30. 16.
  31. Dinle sevdiğim bu ayrılık saatidir

    Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk

    Ergeç içeceğimiz bir ilaç gibi

    Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk

    Bu saatte gözyaşları, yeminler

    Boş bir tesellidir inandığımız

    Perde kapanıyor, filim bitiyor işte

    O hiç bitmeyecek sandığımız

    Görüyorsun konuşacak bir şeyimiz kalmadı

    Sadece bakışlarımızda hüzün

    işte ayrılık bu; hiç beklemediğimiz

    O ikiz kardeşi ölümün

    Anlıyorum bir daha görüşemeyeceğiz

    Bu son buluşmamızdır seninle

    Yeni bir hayata başlayacaksın artık

    Onunla, o yeni sevgilinle.

    Anlıyorum artık o öpecek ellerini

    Kulağına aşkı o fısıldayacak

    içinde bir pişmanlıktan başka

    Benden eser kalmayacak.

    Sigaranı söndür, kalkabiliriz

    On adım sonra yollarımız ayrılmalı

    Sakın ağlama ve bir şey söyleme bana

    insan ayrılırken bile büyük olmalı

    ümit yaşar oğuzcan
    2 ...
  32. 17.
  33. 18.
  34. okunacak değil ama dinlenecek şiir olarak:

    http://www.youtube.com/wa...LNE&feature=endscreen

    Ceyhun YILMAZ-Çaresizlik
    (Şair:Ümit Yaşar Oğuzcan)
    Edit:imla
    0 ...
  35. 19.
  36. Sorsan da olur beni bugün bir daha sormasan da
    Kulaklarımda çınlamaz sesin seni duysam da
    Bugün geriye bakmam inan boynumu kırsan da
    Uysam da olur şeytana artık hiç uymasam da

    (bkz: ados)
    1 ...
  37. 20.
  38. 21.
  39. şimdi saat sensizliğin ertesi!
    yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın.
    avutulmuş çocuklar çoktan sustu
    bir ben kaldım tenhasında gecenin
    avutulmamış bir ben...

    şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
    ki bu yaşlar
    utangaç boynunun kolyesi olsun
    bu da benden sana
    ayrılığın hediyesi olsun

    soytarılık etmeden güldürebilmek seni
    ekmek çalmadan doyurabilmek
    ve haksızlık etmeden doğan güneşe
    bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
    mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
    şimdi iyi niyetlerimi
    bir bir yargılayıp asıyorum
    bu son olsun be.. bu son olsun!
    bu da benim sana
    ayrılırken mazeretim olsun!

    şimdi saat yokluğunun belası
    sensiz gelen sabaha günaydın!
    işi-gücü olanlar çoktan gitti
    bir ben kaldım voltasında sensizliğin
    hiç uyumamış bir ben...

    şimdi dişlerimi sıkıp
    dudaklarıma kanamayı öğrettim!
    ki bu kızıl damlalar
    körpe yanağında bir veda busesi olsun
    bu da benden sana
    heba edilmiş bir aşkın
    son nefesi olsun...

    kafamı duvara vurmadan
    tanıyabilmek seni
    beyninin içindekileri anlayabilmek
    ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
    bütün saatleri öylece durdurabilmek için
    çıldırasıya paraladım kendimi
    lanet olsun!
    artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
    olsun be! ne olacaksa olsun!
    bu da benim sana
    ayrılırken şikayetim olsun...

    Yusuf hayaloğlu - ayrılığın hediyesi.
    3 ...
  40. 22.
  41. Ayriliklarda" sevdaya dahil çünkü ayrilanlar hala sevgili"
    Demiş atilla ilhan bi ayrilik ancak bu kadar guzel anlatilabilirdi.
    3 ...
  42. 23.
  43. evet, okan savcı'ya ait olan beni güzel hatırla şiiri bunlardan biridir kesinlikle.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük