adı üstünde bomboşsundur, hayli zor görünsü de tek çaresi zamandır.hiç bişi yapmayarak ve hiç kimseyi vakit geçsin diyerekten onun yerine denek olarak kullanmayarak geçirildiği takdirde, daha bi hafif ve sorunsuz, kısaca daha az zararla atlatılacak dönemdir.
hayata yeni birini kattığınızda o boşluk çok güzel bir şekilde dolabilmektedir, tabi gelen hatuna da bağlı akrep nalan gibi birisi gelirse o boşluktan bile taşabilir, sözün özü o boşluktan çıkmak kolaydır.
pek istemeden yapılan bir eylemdi belki de ayrılık. ayrılık çanları çalmaya başlar. birbirine tutkuyla , aşkla bakan gözler nefret saçmaya başlar. sevgi sözcükleri dökülmez dudaklardan, kırıcılık engellenemez... sonra pişmanlık artar , keşkeler sıralanır art arda. devam edilseydi olacaklar canlanır gözlerde. acı çekilir geçen her anda. gözyaşları da bu acıya ortak olur. bir boşluk olur kalplerde : sevgi boşluğu... biraz kızgınlık da eklenir buna. yaşananlar bitmek bilmeyen kabuslar gibi gelir insana. her an onu düşünmek yer bitirir , kanını emer inasanın. gittikçe uzaklaşılır her şeyden . onun sevdiği şeyleri hatırladıkça için acır , dayanamazsın aklından geçmesine. yaşanılan her şey hüzünlendirir seni... içinde hep eksikliğini duyarsın , o boşluk hiç dolmaz. belki de o bunlardan habersiz yeni maceralara atılmıştır. o boşluğun farkında bile değildir, hiç yaşamamıştır... sen geldin ve geçtin onun hayatından . oldu ve bitti... ne sen ne de bir başkası... artık kimse umrunda değil !..
hani uçurumdan atlarsında boşluğa doğru düşerken, yere çakılacağım diye korku bürür içini işte ayrılık sonra boşluk bunun gibidir. o giderken uçurumdan atmıştır seni pervasızca çekip gitmiştir. sense o boşlukta düşerken onun gidişinemi yanayım nereye çakılacağımamı yanayım derken yanlış bir hareketin hayatına mal olabiliyor. ya bir dala tutnacaksın yada bir sert kayaya çarpacaksın. işte böyle bir duygudur. heleki böyle zamanlar da içki sigarayı ağzına koymayan insan unutacağım derken alkolik ve sigara tiryakisi olabiliyor. tabi en hafifiyle kurtulabilirse.
boğazına düğüm saplanıyor. yutkunamıyorsun. sanki boğazımın içine kocaman bi erik takılmış ne kadar yutkunsan da gitmiyor. hele ki onu düşündüğün zamanalr, beraber gezdiğiniz yerden geçtiğin zamanlar ve onu hatırlatan şeyleri gördüğün zamanlar o boğazdaki düğüm büyüyor, büyüyor, büyüyor. boğulacak duruma geliyorsun. derken gözündende ki bir damla yaşla kendine geliyorsun. aniden yaptığı hatada geliyor aklına. çünkü o uçurumdan atarken yalnız gitmemişti yanında başka biri daha vardı. kabullenemiyorsun haliyle.
birden telefon çalıyor bakıyorsunki numara tanıdık. sonra kendine geliyorsun o arıyor. sesini düzeltip, gözyaşlarını silerek, güleç bir sesle açıyorsun telefonu. seni merak ettim diyor konuşurken, iyi misin? diyor. herşeye rağmen hayat devam ediyor diyorsun. elveda deyilip telefonu kapatıyorsun. ahh! keşke karşında olsa her şeyi unutup tekrar sarılası geliyor insanın gurununu nefretini bir kenara atıp. fakat çok geç artık biliyorsun. düştüğün boşluğun ortasında umutsuzca düşüyorsun. nereye gittiğini bilmeden!!!
içini kanatan bir şeyler varsa hala içinde kaybolabileceğin boşluktur. içinde boşluğa yer vermemek adına tüm boşlukları başka şeylerle doldurmak kısa vadede sizi bu durumdan kurtaracaktır.
acabalarla dolu bir boşluktur.
ayrılmasaydık şimdi nasıl olurdu, ona aldığım ama veremediğim bu tişört onun üzerinde nasıl dururdu, ya beraberce planladığımız o uzun tatil nasıl geçerdi?...
bana anlatacak hiçbir şeyi kalmamış mıydı, oysa ben ona neler anlatacaktım daha, o da benim gibi yalnız mı - ki ne kadar da kalabalık çevresi-, beni özledi mi?
en merak edileni de; onun da acabaları var mı!
sorularla dolu bir boşluktur...