sonra dost sandıgın insanları ararsın, mesaj atarsın. sadece 1 tanesi o da istisna seninle ilgilenir acına ortak olur. avutursun kendini. olabildigince farklı seyler düşünmeye calısırsın fakat nafile. bindigin bir minibüste veya girdigin bir magazada duyarsın o eski günleri hatırlatan acıklı bir şarkı. elin telefonuna gider. bir arayıp hal hatır sorayım dersin ama gururun ağır basar, yapamazsın.
ayrılık sonrası ilk sabah, büyük bir acıyla uyanılır. insan kaybetmeye eşdeğer bir acıdır bu, fark şu ki ayrılınan kişinin yaşıyor olması belli belirsiz içinizdeki umudu canlı tutar.
gecesinde alkolden ve ağlamaktan bitkin düşüp sızmışsınızdır. sabah müthiş bir sancıyla uyanırsınız. vücudunuzun her noktası sancımaktadır onu istercesine. doğrulursunuz yatakta, hala o kokan ellerinize bakarsınız. birşeyler uğuldamaya başlar sonra beyninizde. son kelimeler, alınan derin nefesler.. artık idrak etmek zorunda olduğunuzu hissedersiniz neyiniz varsa alıp gittiğini. ama yapamazsınız. asla çalmayacak olan telefonu fırlatamazsınız bir türlü duvara. ya çalarsa.. aramayacağını, gelmeyeceğini bile bile avutursunuz kendinizi onun bıraktıklarıyla. bundan sonraki bütün sabahların aynı olacağını bildiğinizden, lanet edersiniz yaşadığınıza.
midede bulantı, gözlerde şişlik, doldurulması imkansız gibi görünen bir boşluk hissi, hayata bakışta anlamsızlık, bitmişlik ve buruk bir acı ile güne başladığınız sabahtır.
yataktan kalkmak istemezsin. Gün hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Kalbinin üstüne, boğazının altına bir şey bastırır. Yutkunamazsın. Boşluk vardır, belirsizlikler vardır. Zor bir sabahtır.
gözlerinizdeki sızı ilk olarak hatırlatır artık onun hayatınızda olmadığını bir daha aramıycağını sesini duyamıycağınızı.. Geçirdiğiniz güzel günlerin bir daha yaşanmıycağnı göz açar açmaz farkına varacağınız en kötü anlardan biridir. Onsuz nasıl yaparım faslı da ardından gelir.
hiçbir şey hatırlamadan uyanmak sonra bilincin açılması ve dank ! ellerinden kayıp gittiğini anladığın an kalbin atar ya soluksuz işte o an. bengü diyor ya; o an aşk öyle bir tutuşturuyor adamı ben dünyaya bu kadar sıkışmamıştım. tam da böyle.
gözünü açar açmaz telefona sarılırsınız. arkadaşınızın günaydın mesajıyla karşılaşır ona lanet edersiniz. sonra en yakın arkadaşınız arar gece boyunca onu anlatmışınızdır. nasılsın der iyiyim dersiniz. telefonu kapatır kapatmaz ağlamaya başlarsınız. kek çikolata dolapta ne buldunuz tatlı yersiniz sonrası genelde tuvalette biter. neyse.
gozleri zar zor ac, telefonu ara. yastigin etrafinda gezdir elini... yok. yatakta gezdir? yine yok... asagiya dusmustur kesin diye elini asagiya at, yerde gezdir... corap? degil. terlik? degil! nerede lan bu telefon??! aha buradaymis. ac tus kilidini bak bakalim mesaj var mi? yok. arama da yok. ne var lan it! hee dogru ayrilmistik... telefonu yerine koy. saate bak, oo baya gec olmus. yerinden kalkmaya yelten ama o da ne???
ev arkadasi dikmis gozleri sana bakiyor. allah allah o salak neden burada yatmis diye dusun... sonra siktr edip yataktan kalk. gobegini kasiya kasiya tuvalete git. cisini yap. elini yikamadan mutfaga git. buzdolabinin kapisini ac, bir bok bulama. yataga geri don. telefona bak. mesaj yok, arama yok...
bedende uyuşukluk, yatagin icinde telefon ararsin, ama yok, yastigin altinda yok, en son yerden yatagin altından cikar. bi bakmisin ne mesaj ne arama, yalniz bugun degil artik hic bi sabah gormeyecek olmak onu, yatakta onu nasil istedigin mesajini atamayacak olmak falan felan, bedenin hala uyusmus..
sabah yatağın üstünde bulunan çikolata kapları bulmak, hafif bi uyuşukluk kırgınlık hissetmek , yatağın yanında duran ters çevirilmiş beraber çekilen fotoğraf görmek falan.
çünkü artık sabahın tanımı değişir.
sigara, yüzdeki agresiflik, bünyedeki tahammülsüzlük, önemi kalmayanlar, şarkılar...
bu sabah en zor sabahlardan biridir.
olağanüstü hiçbir şey olmaz, sevgili gitmiştir çünkü.
artık sabahsız ve yalnızsındır.
zor.