ayrılık acısı dendiği zaman, söyleyecek çok şeyi olduğunu hisseder insan. önce bir bir aklından geçer hepsi, söylenecek 4-5 cümle, çoktan 400-500 cümle gibi bulandırmıştır beyni. o karışıklığın içinden, 1-2 kelime çıkar gelir dilin ucuna. olmaz, anlamsızdır, yutarsınız tekrar. güç bela mantıklı bir cümle kurgularsınız kafanızda, ama söyleyemezsiniz. kelimeler dilden döküleceği vakit bütünüyle anlamsız gelir çünkü. susarsınız. kendinizi kaybedersiniz bir an için. dalga dalga düşüncelerin içinde boğulurken, bir anda beyniniz durur sanki, dünyadan çok uzakta bir yerde hissedersiniz kendinizi. etrafta olanlar önemsiz, sesler anlamsız gelir. taşıdığı yürek fazla gelir insana. her şeyi sorgularsınız, hayatı, insanları, kendinizi. daralırsınız sürekli. ne olursa olsun, anlatamazsınız içinizden geçenleri. bildiğiniz tek bir doğru vardır, o da "kimsenin sizi anlamadığı". her şey boş gelir, bu hayat boş gelir insana. sonra kapatırsınız sözlüğü, kalkarsınız bilgisayarın başından, bir sigara daha yakarsınız...
Dışarıda hayat akıp gidiyor, karışıp kalabalığa acının verdiği o muhteşem mutluluk duygusuyla gülümsemek, dostlarla konuşmak, beni gerçekten dinlediklerini görmek, beni avutmak için bişeyler yaptıklarını görmek ama gerçekten bişeyler yaptıklarını görmek, onu hatırlatacak bişeyi ağızlarından kaçırdıklarında özür dilemeleri, o anda sarılmayı istemek onlara, çekirdek çitlemek saatlerce, sabah uyandığında sabah mahmurluğuna karışan o sancıyla bağırmayı istemek ama sadece istemek, bağıramamak, ona benzetmek herkesi, onunla karşılaştırmak, ona benzetememek sonra, kimse de bana benzemiyor demek, telefon çaldığında soluğun kesilmesi, en olmadık zamanlarda en olmadık şeylerin akla onu getirmesi, tam geçti artık derken geçmesin demek, tekrar başa dönmek, karışıp kalabalığa insanlara bakmak, iyi ki tanıdım onu diyebilmek,o olmasa ben OLMAZDIM demek. Olmak yani tamamlanmak gibi, gecenin bir yarısı ansızın o ağrıyla uyanıp sabahı zor etmek, terlemek soğukta, sadece yemek yemek için yemek yemek, kendine kızmak, kendini sevmek, çok çok sevmek bazen kendini, benim kendimi sevmemi sağladığı için onu sevmek, daha farklı bakmak her şeye, daha farklı dinlemek şarkıları, daha farklı izlemek filmleri, daha farklı okumak yazılanları, daha farklı olmak yani; ADAM OLMAK
'' hayatım boyunca hiç böyle üzüleceğimi, birinin beni böyle acıtacağını düşünmemiştim. şimdi inan bana yüreğimi söküp çıkartmaktan başka bir şey istemiyorum. birinden, delice sevdiğin birinden ayrılmak zorunda olmak ama ayrılırken onu da içinde götürmek, içinde, ondan uzaklastığın her adımda, onun içinde büyüdüğünü, içine sığmadığını duymak, içinde tutmaya çalışmak, boğulmak, bütün bir dünyanın, bütün görüntülerinin, anılarının, çocukluk günlerinin, gelecek düşlerinin, bugünün renklerinin siliniverdiği bir anda, yine de ayrılmak zorunda olmak... bunun ne demek oldugunu biliyor musun? eminim biliyorsundur...''
bazilari icin canli bir mesaleyi bir yutmaktan daha yakici kimisi icin ise parmaga igne batmis kadar aci vermeyen totalde kimini tarumar kimine dokunmayan acidir.kolay bir aci degildir isot biberi bu acinin yaninda haic bekir lokumu gibi tatli kalir.
kimine koyar, depresyona girmesini sağlar , kimine de üzücü, hadi kalk bir yerlere gidelim diyerek arkadaşıyla gezmek için bahane yaratan durumdur. ilkinden kimse nasibini almasındır. uzaktan kötü görünüyordur, yakından ooohhhhooodur. *
zehr-i sitem ile soldu gonca-i zerdim
baş koymuş idim yoluna, candan da severdim
ta mahşere kadar kan dökmez isem bende namerdim
geldikçe yade artmaktadır günbegün derdim
dertten bilenler pervanedir bana
bi dert olanlar şüphesiz divanedir bana...