deliler gibi seversiniz. herşey güzel başlamıştır aslında. 3 yıl önce internette tanışmışsınızdır. herşey o kadar toz pembe ve güzel görünür ki gözünüze 'işte bu' naralarıyla içiniz içinizi yiye yiye devam ettirirsiniz konuşmanızı. öyle anlar gelir ki ışınlanma neden icat olmadı , ben neden yanına gidemiyorum neden yanımda değil diye çığlık atarsınız için için. üniversite sınavından önceki son yılınızdır bu. ve söz verirsiniz kendi kendinize 'gideceğim o şehre her ne pahasına' diyerekten. çalışırsınız , didinirsiniz ve hayaller gerçekleşir antalyadan kalkıp hiç bilmediğiniz memlekete , eskişehire gidersiniz . dünyalar sizin olur , ciddi anlamda kavuşmuşsunuzdur artık. her gün görüşür, el ele eskişehir sokaklarını gezersiniz. bir kaç ay sonra hiç aklınıza gelmeyecek sebeplerden kavga etmeye başlarsınız. 'biz birbirimiz için yaratıldık , elbet üstesinden geliriz' diye engelleri aştığınızı sanıp devam etmeye çalışırsınız. sonra bir gün olur , sevgiliniz yaptıklarınızdan yorulmuştur artık. 'senden soğuyorum , ne olur elimi tut' lafını işitirsiniz. bu muydu emeklerimiz , bu muydu hayallerimiz. evet , çok zor olsa da hayatımı üzerine inşa ettiğim bu insandan yarın ayrılmak zorundayım. paylaşacak kimsem olmadığı için bu satırları buraya yazıyorum.Hayat öyle bir noktaya getiriyor ki insanı, eskiden hiç bitmesin dediğin günlere, keşke hiç yaşamasaydım diyorsunuz.
"Hayaller ve Emekler" bir ilişkinin temel taşlarındandır. O an gelince en çok gelecek hayalleri ve onun için yaptığın sayısız şeylere üzülürsün.Aslında aklımızla kalbimize,tek söyleyebileceğimiz şey,o iyi ki vardı olmalı.
her zaman tek tarafın aldığı karardır. kalmak isteyen hicbir zaman diyemez ve zaten kalsa bile giden gitmistir. sadece saygıdan iki taraflı bik bik kararlar alınır.
benimde zaman zaman düşündüğüm ama işin içinden çıkamadığım durumdur. bir seneye yakındır devam eden öyle güzel bir ilişkim var ki bazen kendi nazarımın değmesinden bile korkuyorum. çoğu zaman kendimden, kişiliğimden öyle ödünler veriyorum öyle fedakarlıklar yapıyorum ki ama çoğu zaman ''sen benim için ne yaptın'' sorusunu duyduğumda tüm yaptıklarımdan pişman oluyorum. kendini sürekli gerçekçi zannedip bir gün bitecek, her şeyin sonu var nasıl olsa diyen biriyle bi ilişki yaşıyorum. haklı elbette her şeyin bir sonu var ayrılık olmasa ölüm var ama insan sürekli bunları düşünerek söyleyerek yaşayamaz, mutlu olamaz. belkide ben kendimi kandırıyorum belkide o benden çoktan ayrıldı ama ben göremiyorum. bunlar belkide alıştırma sözleri fark edemiyorum. sevmenin de en çok bu yanını sevmiyorum işte. kör oluyorsun. mantık devre dışı kalıyor. çabalıyorsun, çırpınıyorsun, onu mutlu edecek ne varsa olsun istiyorsun ve belkide elinden gelenin fazlasını yapıyorsun kimi zaman şartları zorluyorsun sırf biraz olsun yüzü gülsün diye ama karşılığında sürekli ''bir gün bitecek biliyorsun dimi'' diyen bir ilişki yaşıyorsun. mutlu muyum ya da mutsuz mu. bilmiyorum. hayal kurmaktan bile korkuyorum. alışmaktan korktukça daha çok alışıyor, bağlanmaktan korktukça daha çok bağlanıyorum. bugüne kadar ne yaptıysam yapmaktan asla vazgeçmeyeceğim. sonunda pes eden ben olsam da elimden geleni yaptım demenin ferahlığı olacak içimde ama bir de ben hayatımı verirken karşılığında bir ''hiç'' alırsam o zaman ne olacak bilmiyorum. birlikteyiz ama ayrı gibiyiz. hayatının tam olarak neresindeyim? en değer verdiklerin arasında mıyım? ya da unutulanlar listene ekleneceklerin en başında mıyım.. her şeyi bilmek istiyorum ama duyduklarımın canımı acıtmasından da korkuyorum. ya hep benimle kal ya da sessizce git artık çünkü ben acizim ben senden gidemiyorum..