-nasılsın?
+iyiyim.
-nasıl gidiyor?
+iyi.
-neler yapıyorsun?
+bak eğer öğrenmek istiyorsan yemek yemiyorum iyi değilim ama kilo vermeye başladım yavaşça. teşekkürler sayede 3 üst modelini bulacağım. teşekkürler iyi aksamlar.
saat 5:30 mesaj.
-kimse ben gibi uyandıramaz biliyorsun değil mi?
-ben uyandım artık o yüzden seninle değilim.
sonra da muhabbet uzar gider en iyisi hiç cevaplamamak. - ya da her mesajına - tanışıyor muyduk? yazmak.
öyle bir nokta koyacaksın ki tüm ilişiğini keseceksin. bırak sana mesaj atmayı seni aklının ucundan bile geçiremeyecek. hala seni kazanma yolunda bir uğraşısı varsa buna biraz da sen izin veriyorsun demektir. çizgiler her daim kesin ve net olmalı tabi ki gönülde heyecan akılda mantık kalmamışsa...
"telefonun" dedim, "hı? Ne?" dedi.
"telefonun" dedim, "telefonun çalıyor. bakmayacak misin”. ?"amaan bo$ver calsin" diyerek umursamadi. "ee ne yaptin bugun?" diye sordu "ne yapayim evde oturdum, sonra da geldim" diye cevap verdim. kisa bi sessizlik oldu. "sen ne yaptin ?" diye bu sefer ben sordum. "hani gecen gun bahsetmi$tim, o begendigim badi vardi ya onu almak icin kuzenle cevahir'e gittik. o badiden kalmami$. nasil uzuldum bi bilsen. sonra yemek yedik ust katinda. kuzenin sevgilisi bora geldi. arabasiyla bizi kanyon'a goturdu o, orda biraz oturduk. offf umut ne guzel badiydi yaa onunde ta$lar vardi, cok $ikti. bak yine aklima geldi cok uzuldum" diye o anlatadursun telefonu hala caliyordu. arada da iki tane mesaj gelmi$ti, sonra yine calmaya devam etti. ikinci bulu$mamiz oldugu icin belli bi hesap sorma a$amasina girememi$tik, tum modernligimi takinarak, 'celal' yazisinin yanip sondugunu gosterip "arkada$in belki onemli bi$ey soyleyecektir" dedim.
"amaaaaan bu da durmadan ariyor. offf yetti be" diyerek telefonu cantasina koydu. eski ciktigiymi$, bittigini anlamiyormu$. kafasindan silmi$ ama o pe$ini birakmiyor, diretiyormu$. celal'in bu israrci tutumu ise onun celal'e, celal ile ya$anmi$liklarina kar$i duydugu saygiyi gunden gune bitiriyormu$. sevgi zaten bitmi$ ama halihazirda duran bir miktar saygi varmi$, ama celal bittigini anlamiyormu$, kabullenemiyormu$. ne diyecegimi bilemedim. "eee rahatsiz ediyorsa, istersen ben konu$ayim celal'le" diye oneride bulundum. "aman umut hic bula$ma. mafya gibi bi$ey bunlar, sulalesi cok geni$tir. bir hareketiyle kamyonlarla bi suru adam getirtir. senin kemiklerini kirdirir" dedi koluma kafasini dayayarak. "mafya da neymi$ ya? iki cagda$ erkek gibi konu$uruz. ogrenelim neymi$ derdi" diyerek sacini ok$adim. "umut mafya diyorum sana bu adam. oyle anla$acak biri degil, bo$ver" dedi ama telefonu almak icin cantasina uzandi. "ya bizim de arkamiz saglam korkma. gerci durumun o boyuta gelecegini tahmin bile etmek istemiyorum, cok analar aglar, cok canlar yanar zira" diye mirildandim. o anda size yemin ederim icimden saf ve katiksiz umut'un cikip yan masaya oturdugunu gordum. "y.rrgimi arkan saglam. memur sulalen neyle suc orgutlerine kar$i gelecek lan. topukla oglum topukla. bela geliyor" dedi bana alt benligim, telefonu elime aldigim anda. "abi yapacak bi$eyim yok. geri adim atamam" diye fisildadi ve "yes" tu$una bastim.
"kimsin lan sen" diye gurledi bana celal. "ben umut arkada$im, sen kimsin?" dedim. bi suru kufur etti bana "bak arkada$im adam gibi konu$acaksan konu$alim bozma agzini" diye uyardim. dinlemedi godo$ ve bunun gibi ithamlarda bulundu. "arkada$im bak kim bilmiyorum ama -ki biliyordum sevgili okurlar dimagima i$lemi$ti bu isim. celal'di o. celal!- rahatsiz etme bi daha" dedim kararlilikla. ama bi guc celal'in suratina kapatmayi engelliyordu, kar$imda oturup kendine bi cay soyleyip garsona "$ekerler kalsin abi, $ekersiz iciyorum" diyen altbenlik umut ise boyna kapat kapat hareketi yapiyordu. celal "ver lan adresini once seni sonra o kaltagi s.kicem. ver lan adresini" diye tehdit ediyordu. o an tepem atti. "ulan sen benim dukkanimdan mal alacak adammisin celal $erefsizi -ki ismini hic soylememi$ti, dravdan ismini sormam ayin ondordu gibi belli olmu$tu- gel ulan sariyer'e! erkeksen gel. cok celal s.kti bu sokaklar. sariyer merkez kafasina gore herkez!" diye haykirdim. altbenlik "abi naaptin?" hareketi yapti. "sen de s.ktir git lan" diyerek onu da kovdum.
telefonu kapadim. sinirlerim bozulmu$tu.
koluma daha siki yapi$ti. "umut ne yaptin sen ya, ya doverse seni" dedi. sinirden elim ayagima dolanmi$ti, cayi iceyim derken devirdim. ittim onu, "ya kalkip gidelim, skicem bu kafenin servisini de" dedim, ciktik. sahilde yuruduk, yol boyunca bi suru sigara ictim.
onu vapura bindirip eve geldim. ba$im cok fena beladaydi galiba. annem "kizlar adamin ba$ini belaya sokar" derdi. hakliymi$. "tek istegim biraz g.tunu ellemekti lan" diye goz ya$imi sildim. ne yapicam $imdi diye du$undum. ke$ki zamaninda mahalleliyle arayi iyi tutsaydim, parkta genclerle takilsaydim, az bucuk cevre edinirdim diye du$undum. yapacak bir $ey yoktu, mafyayla tek ba$ima mucadele edecektim. uzun sac, gucu alir diye berbere idman yapa yapa ko$arak gittim. berberle muhabbete girmeye cali$tim ki cevre olsun. girmedi. idmansal $ekilde eve geldim. yatagin altindan eski karaku$ak dergilerini cikardim. panik halinde okumaya cali$tim, okuyordum okuyordum ama kafama bir $ey girmiyordu. biraz resimlere bakarak kata cizdim. "karate ne ki abi, asil sokak dogu$une gitmek lazim" dedim, ortaokuldan arkada$im koray'i aradim. "oglum hoca cinliymi$ filan diyodun, nasil bulabilirim bu kursu, hala faal mi?" diye sorarken yuzume kapadi. sokaga attim kendimi, mahalleliye yazliga gittigimizi yaydim. keriz celal gelip de sorarsa, silivriye gitsin diye. telefonu kapadim. bir hafta evden cikmadim. dayaktan degil de bicaklanmaktan korkuyordum, yuzumde tikler olu$maya ba$lami$ti. sanirim korkudan .mi g.tu kaybediyordum. gozlerim kararmi$ bayilmi$im. iki gun nobetler icinde yattim. bir hafta sonra "umut niye aramiyorsun" diye aradi beni sevgilim. "ya sorma evi ta$idik artik zeytinburnu'nda oturuyoruz biz, ne acayip di mi? celal ariyor mu seni hala. sorarsa orada bekliyor seni dersin. g.tu yiyorsa gelsin" dedim. "yok aramiyor, bakma sinirlidir, ayidir ama iyi birisidir o. sevdiginden yapiyor o oyle" dedi. celal'in bu ayiligi bir hafta sonra e$$ek oldu, o e$$ek bir hafta sonra haylaz oldu, o haylaz bir hafta sonra cilgin oldu. gunden gune celal ovuldu ve beni birakip celal'e gitti. ben de onun a$k defterinde bir ara geci$ formu, hatirlanilmak istenmeyen bir hata olarak kaldim. ama o terkedi$ suresince de mahallede $ahane cevre yaptim. sariyer merkez kafasina gore herkez!
--spoiler--
benzeri bir olay tekrar yaşanır mı düşüncesinde olan eski sevgilidir. *
Aşk acısı çekiyordur efendim. Aşk acısı, günümüzde hala yaşanan ve yaşanılmaya devam edecek olan hadisedir. Her ne kadar gerçek aşkın bittiğini savunsak da, hala var bir yerlerde o aşkın tadını alanlar ve bunu gurur madalyonu olarak boynunda taşıyanlar. Aşk, dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratıldığı için, elbette aşk her zaman mutluluk getirmeyecektir. Hatta aşk öyle bir şeydir ki; kişiyi ölüme kadar sürükler. Aşık insanın pek mutlu olduğu görülmez çünkü aşk, zorluklara göğüs germenin verdiği tatla ortaya çıkar. imkansızı başarmaktır aşk, bir nefi imtihandır. Sevgili Hz. Mevlana'nın dediği gibi; "aşk davaya benzer, cefa çekmek ise şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın". Çok doğru bir söz, acı çekmeden ulaşılan sevgilerin nerdeyse hepsi yalan. işte ondan bir haftalık oluyor böyle aşklar, sonra da aşk'ın adı lekeleniyor. Aşk'a ulaşmak çok zor, ulaştıktan sonra da kıymetini bilen baya bir az. Aşk, insana karşılıklı olduğu zaman bile mutluluk vermeyen bir şeydir ki; karşılıksız olduğu zaman insanın hayatını mahvedebiliyor. Gerçekten seven insan, bu zorlukların hepsiyle mücadele eder ve sonunda sevdiğine kavuşur. En imkansız sevgili bile olsa, gerçekten seven insan bir kere ölmek yerine her gün ölerek sevdiğinin hayaliyle bir ömür boyu bıkmadan yaşar. Sevdiği başka birini seviyorsa ve onunla çok mutluysa, sırf sevdiği insan mutlu diye onun mutluluğuyla hayat bulmayı bilir. Çektiği acılardan hiçbir zaman şikayet etmez, soran herkese mutluyum der. Aşk, öyle bir şeydir ki, tarif edilemez. Aşk acısı ile birlikte anlam bulur. En zor şeylerden biri olsa gerek aşk acısı. Divan ve Halk şiirlerimizin temel konularından da biridir zaten. Ne dizeler yazılmış, ne cümleler kurulmuştur aşk acısı üzerine. Aşk acısı çekmekten zevk almak, divan ve halk şairlerinin hayat felsefesidir sonuçta. Ama malesef ki, günümüzde aşk acısı çekiyorum diyen insanlar küçümseniyor üstelik sen ütopya'da mı yaşıyorsun diye dalgaya alınıyor. Halbuki, bilmiyorlar ki, o kişiye şu an aşkın için öl deseler ölecek. Gerçek aşkı hala ayakta tutanları, aşk'ın adını kirletmeyenleri ve aşkı için sonuna kadar mücadele edenleri ne kadar takdir etsek az. Eğer kişi terk edildiği halde aşkından hiçbir şekilde vazgeçmiyorsa, kullanılıp atıldığı zaman bile bunu yapan kişiyi deliler gibi seviyorsa ve çektiği acıdan zevk alıyorsa, bu kişi gerçek aşıktır. Bir ömür o kişiyi sever, gözü ondan başkasını görmez. ilk başlarda çok acı çeker hatta ölümlerden bile döner. Hayata küser, kendini unutur. Bunları atlatmayı başarırsa bir zaman gelir, çektiği acıdan zevk almaya başlar. işte o zaman derdi, ızdırabı biter. Çünkü her an sevdiğini düşünmek ona acı vermez artık, sevdiği mutluysa bir de, kendini onunla avutur ve hayatı dopdolu yaşamaya başlar. Bunu başarabilen insan, belki de çok az ama aşk uğruna değer. O yüzden bu durumda olan kişiler, sonuna kadar hiç yılmadan mücadele ederlerse, çektikleri acıdan zevk duymaya başlarlar. O mükemmel duyguyu yaşamanın tadını alırlar ve bir müddet sonra dünyanın en mutlu insanı olabilirler. Unutmayalım, her şey bizim elimizde.
mesaj atan kişinin karşı tarafa olan bakış açısına göre bir sürü kategoriye ayrılabilecek durumdur. şöyleki mesajı atan kişi karşı taraftan hala hoşlanıyorsa iyi niyetli ve yeniden barışmak ümidiyle mesajlar atıyordur, aksine karşı taraftan nefret ediyorsa onun moralini bozabilecek ilişkinin geçmişine dayalı türlü türlü şeyleri öne sürerek kahır yüklü mesajlarda atabilir.
pişmandır. ama neden pişmandır daha iyisini bulamamıştır arkadaş. yani sanma ki seni çok sever. geri dönmesine izin verdiğiniz takdirde kızır döngüye başlamış olursunuz. geri döner. gider. geri döner. gider..