eskıden bır zamandı, dedım kı kendıme; "artık benı hıcbır seyın uzmesıne ızın vermeyecegım."
gezecegım, eglenecegım, benı uzen her seyden uzak duracagım... hayat bayram olacak... dun aklima girmeyecek... bitecek her sey ama ben uzulmeyecegim... soz veriyorum...
belki beraber gidilen yerlere gidecegim, soyle bir turlayacagim moda sahilinde, turku dinledigimiz bar da bir bira icecigim...
belkı bı kac gun aglıyacagım, belkı adını sayıklayacagım gecelerı uykumda, sıkca dusunecegım gecelerı ve uykum kacacak... fazla acıyacak kalbım, anıları dusenecegım umuttsuzca, umudum kalmamısken varmıs gıbı yapacagım... acı cekmedıgımı soylıyecegım hep, bır kac kadeh ıcınce huzunlenecegım, cokca yazacagım, cokca dusunecegım... gelmesını degıl de umudum olmasını ya da umutsuzlugu sevecegım... acı cekecegım cokca...
once arkadaslara anlatacagım derdımı, neden boyle oldugunu, cogu hak verecek bana emınım, cogu uzmemek ıcın benı tesellı lafları edecekler, haklı oldugumu vurgulayacaklar, belkı gıdene kotu laflar edecekler... ama ben ettırmeyecegım, olmaz oyle konusmak arkadan, benım elımı tuttugu anlarda hıssettıklerımı hatırlayacagım ve sınırlenecegım kotu laflar edenlere, haklı oldugumu soyleyenlere alaycı bır gulumse yollayacagım, susacagım, konuyu degıstırecegım... o kadar cok kısı merak edecek kı neden bıttıgını, hepsıne anlatmak zorunda kalacagım, annemı arayacagım ve umutsuzlugumu ıletecegım ses tonum ıle, son donemlerdekı mutlulugumu goremeyecek, uzulecek, "ıslerın mı kotu" dıye soracak belkı...
sonra aksamları tv ye bakacagım, her dızıde bır seyler bulacagım kendıme daır ve bız dedıgım vakıtlerde yasadıklarımıza daır... zaten ben bız derdım sadece...
uzun uzun yuruyecegım ve dusunecegım, hatalarımı arayacagım, bulmaya calısacagım... hatalarını bılıyorum gıdenın ama ben ne yaptım bulmalıyım... neden terk ettım tam net degıl, neden unutmak ıstıyorum, neden devam etmedı ve neden aglıyorum...
"artık beni asla yaralayamaz hayat eğer istemezsem" anları işte, copy paste^den farksız bütün ayrılıklar aslında aynılık biliyorsuz.. gidenin ardından çalınan bir iki forget her, biraz jeff buckley sesi.. sonrasında teselli ve iyiyim lan ben atmosferi yaklamak için ezberden söylenen "monochrome".. en son da mustafa aziza zadeh yorumuyla gelen ayrılık, alayını sikeyim.. ayrılmayın lan..
ne yasanırsa yasansın dunyanın 1 dakika bile durmadıgı, duranın ve kaybolanın sen oldugunu anlaman kocaman bir bosluk ve hiclik, kimsenin derdine derman olmayacagını bilmen ve etrafında olan kisileri uzaklastırma hissi.
(bkz: yalnızlıgın anlasildigi anlar)
21 yıldır hiç olmadığı kadar pis ağzım..
dudaklarımdan hırsla dökülen her küfür ağzıma bir kara leke daha çalıyor, daha çok acıyorum, daha tatsızlaşıyorum, daha çok gülüyor ve akmadan öylece köşede daha çok yaş biriktiriyorum. aksınlar diye dinliyorum canımı en çok yakan şarkıyı, eşlik ederken sesim titresin istiyorum, olmuyor.
olmadık bir kelimeyle geliyor aklıma kırık dökük iki cümle.
-çocuksun, yorgunum..
+sen bilirsin..
o "sen bilirsin"in içinde o kadar öfke, onca hayal kırıklığı ve o kadar umut var ki, bilemezsin, tahmin bile edemezsin.
sen bilirsin deyince kavga çıkmazmış derlerdi, ona inandım hep, olduramadım, sen bilirsinle bile kötü bakışları durduramadım.
yüzde yüz haklı olmak için bunca adileşmeyi kimseye yakıştıramadım, yanıma hiç koyamadım, hayatıma hiç sokamadım.
sakinleşince konuşmayı hiç beceremedim. hep sakin olmayı denedim ve de sustum diye mi oldu bunlar? hangimiz daha çok sükunete gömüldü sahi? başkalarının iki mısrasına dayanmış iki öpücükle sen daha mı çok konuşmuş oldun ki?
....
gözümü hep kavgaya açıyorum şu aralar.
söyleniyorum, yatağı yorganı indiriyorum, yeni küfürler doluyorum dilime, mehmet ne çok sevmiş yurdanur'u diyorum.. pikniğe gidiyorlar bak, yurdanur da hamile..sonrasını hatırlamıyorum, yaşımı düşüremeden kapanıyor gözüm, sonra yine baştan, küfrederek uyanıyorum, pisliğimden arınayım diye yüzlerce kez ağzımı yıkıyorum, ı ıh akmıyor sıkıntım, gitmiyor.
elim sigara paketine şöyle bir gidiyor, içime bolca çeksem, sonra boşaltsam tüm ciğerimden sıkıntımı diyorum, kokusu alıyor aklımı, parmak arasında kalan kokusundan tiksiniyorum, kendimde kalmasından, seninkinden değil ama..
....
bitenin ardından konuşmak değil adetim. ilk kez yapasım var bunu, bağırasım, çağırasım, tutup "kendine gel artık, kim olduğuna bir bak" diyesim. tepki alacağımı bile bile, ağız dolusu küfredip özetleyesim var tüm olanı biteni.
vallahi tek küfürle anlatılacak kadar basit başlamış ve bitmiş, tekrar anladım ben bunu.
zaten sana konuşmadığım kadar çok konuşuyorum herkese. bir cümle yerine bin cümle kuruyorum, yorulurum diye, aradan gülünç bir detay yakalarım diye, senden başkasına kızmaya da halim kalır diye, başkası beni haksız bulsun da haksızlığına müsamaha göstermeye yüz bulayım diye. hiçbiri olmuyor, kime sorsam sinirim haklı, onlar haklı, başından söyledikleri gibi her şey. onların bana verdikleri değerin binde birini versen bana, haklı çıkarır mıydın ki onları?
....
telefona sarılıyorum, biliyorum ki annemin şüphesi belli "iyi misin"i ve babamın hiç sormadan sadece eğlendirmeye çalışması beni, akıtacak biriktirdiklerimi.
anlatsam diyorum bazen, "senin sözünü yıkıp en inanılmayacağa inanmaya başladım ve sen yine haklı çıktın baba, senden başka güvenilecek adam kalmadı mı buralarda?" o zaman da o vazgeçer güvenmekten kızına diye korkuyorum, yapamıyorum..
....
biliyorum geçecek birkaç güne buz kesmesi içimin aklıma şimdiye dek tükettiklerim geldikçe, şarkılar beni tükettikçe.
peki ne zamana bitecek kocaman gülüşlerdeki hüzünbazlık?
hayatımda biraz olsun gülünecekler de elimden kayınca mı?
*bir o yana bir bu yana yıkıldım hayallerim vardı aldın ey sevgili çalış çalış bir sevgili kazandım onu da elimden çaldın ey sevgili bir ateş buldum yandım yakıldım esti geçti rüzgarına kapıldım ey sevgili hayallerim vardı çaldın ey sevgili ne ümitle sevdim ama ne buldum koskoca şehirde yapayalnız kaldım ey sevgili* nidalarıyla paket olmuş muzdarip insanın düşünceleridir.
ben ne yapıcam şimdi?
nereye gitsem?
kim(l)e gitsem?
birini buldu mu ki?
o da benim kadar düşünüyor mu ki?
özledi mi acaba?
üzgün mü?
değer mi üzüldüğüme?
...
"ayrılık diye bir şey yok.
bu bizim yalanımız
sevmek var aslında
özlemek var,beklemek var
şimdi nerdesin
ne yapıyorsun
güneş çoktan doğdu
uyanmış olmalısın
saçlarını tararken beni hatırladın değil mi
öyleyse ayrılmadık
sadece özlemliyiz
ve bekliyoruz..."