kıyafetin fiyatı, türü ve rengi; karşılaşılan kişinin cinsine göre ölümsüzleşebilecek bir an imiş bu. yürürken karşı taraftan gelen kişiyle aynı kazak/tişört/atkının giyildiği durumdan bahsediyorum.
eğer karşı taraftan gelen kişi aynı cinsse ve aynı çakma tişörtü giydiyseniz sorun değildir. "aynı kıyafeti giydiğinizi fark etme süresi", "karşı kaldırıma geçtiğinizde, söz konusu kişinin bunu anlamaması gereken azami süreyi" aşıyorsa, hiçbir şey olmamış gibi, sanki her gün binlerce kişiyle aynı kıyafeti giyiyormuşsunuz rahatlığıyla yolunuza devam eder, ruhların konuşma aracı gözlerle süren kısa bir diyalog yaşarsınız. biter.
+ yüksel caddesi?
- heykelin altındaki seyyar satıcı?
+ 5 ytl?
- ya ne olacağıdı?
+ çakaaaal...
daha sonra surat ifadesi değişmeden, bir "hayırlı olsun" bakışı atılır ve yürümeye devam edilir.
karşı taraftan gelen kişi farklı cinsse ve ortalama üstü fiyattan alınan bir atkı takıyorsanız, hayatınızda bir daha unutamayacağınız bir an olabilir o an. nasıl olsa bir daha karşılaşmayacağınızı düşünerek gözlerinizi konuşurturursunuz yine;
+ (önce karşı cinsin gözüne, sonra atkısına sonra tekrar gözüne bakarak) ahh.. aynı atkıyı almışız, zevklerimiz aynı galiba?
- (kafayı iki yana sallama hareketi) -mal mısın der gibi-
+ (anlamazlığa gelerek) bence de, umarım bir gün karşılaşırız.
- ('zor bi hayat olmalı' bakışı)
buraya kadar her şey normal. evet normal. birbirimizi kandırmayalım. işin kötü tarafını, işo* kişinin 2 gün sonra bir cafede muhabbet ettiğiniz arkadaşlarınızın bir tanıdığı olduğunu ve o an itibariyle de tanıştırıldığınızı gördüğünüzde anlarsınız. "gördüğünüzde" diyorum, çünkü sanki ruhunuz bedeninizden ayrılmış ve tüm olan bitenleri dışardan izliyormuşsunuz gibi gelir. "memnun oldum" klişelerinden sonra ağzınızdan "ya şu annemin hediye ettiği iğrenç atkıyı versene kemal, sigara alıp geleceğim" cümlesi çıkar ki içler acısıdır. yerse tabi. ama yedi galiba, 2 kere daha gördüm ondan sonra; o da başka bir atkı takıyordu.