aynaların ardında sır

entry3 galeri0
    1.
  1. Bazen birileri yeteri kadar yaşadığımızı düşünüyor. Bize de toprak olmak kalıyor. Sabahattin Ali’nin ölümü mesela… Ve toprak olmasına ‘birilerinin’ karar verdiği diğer aydınlar… Hani topluma ayna olanlar... Aynaların arasında bizi olduğumuzdan farklı gösterenler de var. Lunaparklar da gördüğümüz şişman gösteren, ince gösteren aynalar gibi. Ben hep gerçeği gösteren bir ayna olmak istedim. Tüm hayatım boyunca onun için çabaladım. çok emek verdim. tarih beni yargıladığı zaman şerefimle anılmak en büyük dileğim. Tüm bunları bir kitap düşündürdü bana. Yine başka diyarlara gittim. Kitapların da böyle bir gücü var. Sizi evinizden alıp dünyayı gezdiriyor. Sonra tekrar koltuğunuzda buluyorsunuz kendinizi. Bir telefonla irkiliyorum. Kamil arıyor. “Ağabey olaylardan haberin var mı?” , “Nedir olaylar? Ne Olayı?” , “Geliyorum mekânda mısın?” , “Evet, bekliyorum.”

    Kamil Güçlü Atasoy, iyi bir gazeteci dostumdur. Sıkı bağlarımız var. Tanışmamız bir tesadüften ibarettir. Eski eşimin çıkardığı bir kitap için editörlük yapmış. Bu durumdan çok sonra haberim oldu. Boşanma davamıza onunla beraber gelmişti. Tam bir meslek aşkı ile. Nuran burnundan solurken o adliyeye kitap hakkında konuşmak için gelmişti. Eve vardığımda kahkahalarla hatırladım bu olayı. Ve kendisiyle çalışmak istedim. Mesleğine bu kadar değer veren bir genç, en çok isteyeceğim şeydi. Az sonra kapım çaldı. Gelen Kamil’di.

    - Çalışıyorlar. Yine birisi var hedefte.
    - Buna senelerdir engel olabilecek bir gücü tanıdın mı sen?
    - Buna engel olabilecek güç yok biliyorum. Bir tane güç var. O da çalışıyor işte.
    - Uzağa gitme. Fırat olayını hatırladın mı? Ne demişti?
    - ?
    - Tıpkı bir güvercin gibiyim. insanı güvercin ürkekliğine hapsetmenin nasıl bir bedel olduğunu bilir misiniz siz ey Bakanlar?.. Bilir misiniz?
    - Öldürülmeden önce yazmıştı.
    - Bağıra bağıra beni öldürecekler dedi. Sahip çıkan oldu mu?
    - …
    - Yine aynı yazısında demişti ki; “Bir iki bakan diyor ki301’in bu kadar da abartılacak bir yanı yok. Mahkûm olmuş, hapse girmiş biri var mı? Sanki bedel ödemek sadece hapse girmekmiş gibi… işte size bedel… işte size bedel…” dedikten sonra güvercin ürkekliğinden bahsetmişti. Korkarak yaşadı. Ölümden beter değil mi bu? Hapisten beter değil mi?
    - Şimdi iş tam tersi… Bu defa gerçekleri gösteren bir ayna değil; bir yazıcıyı harcayacaklar. Ve böylece bir dönem daha kapanmış olacak. Kullanıp attıkları kaçıncı adam! Korkuyorum ağabey.
    - Neden korkuyorsun Kamil?
    - Ya haberleri varsa?
    - Saçmalama. Kimseyle görüştüğümüz yok, kimseye bulaştığımız yok. Kesinlikle aklına getirme bunu.
    - Olsun, yine de sakladım kitabın bir kopyasını.

    Bir kitap yazıyordum. Ezber bozan bir kitap... Birilerinin canını yakacak, birilerinin nemalandığı kuyuyu kurutacak bir kitap. Kamil'in korkusu yersizdi. Zira eve sivrisineğin bile girmesine müsaade etmiyordum.

    - Şu an kim var hedefte?
    - Samet Aydın Biran.
    - …
    - Gazeteye bak.

    Önüme attığı gazetede altı çizili bölümü okumaya başladım.

    “Tarihin ne kadar doğru anlatıldığını düşünüyorsunuz? işte Türkiye’den belgeler. Yakın tarih sansürlerle dolu. Cumhuriyetin kuruluş dönemi ile ilgili neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz. Atatürk’ün kendi açıklamaları, beyanatları bile kendi oluşturduğu kurumlar tarafından sansürlenmekte. Bunu Wikileaks belgelerinde ve bazı kaynakların arşivden sızdırdığı belgelerde görmek mümkün. Tarihe ışık tutması gereken tarihçiler görüyoruz ki bize tarihimizi anlatmamışlar. Yeni bir tarih yazmışlar. Birileri yaz kızım demiş; onlar da yazmışlar.”

    --3 saat sonra / Bir Sahil Kenarında Samet Aydın Biran ile--

    Elinde ki şişeyi hiç beklemediğim bir anda yere fırlattı. Küçük taşların arasında paramparça olan şişe; ona da kendi hayatını anımsatmış mıydı acaba? Dağılan parçaları bir araya tekrar getirme şansımız var elbet. Ama sadece büyük parçaları... Ve ne yaparsak yapalım eksik bir şişeden başka hiçbir şey göremeyeceğiz artık. Tıpkı bizlerin eksilerek büyümesi gibi; küçük parçalarını rüzgâra, denize bırakacak ve hiçbir zaman o saf halini tekrar yakalayamayacaktı. Ve ne yazık ki varlığının bir manası da kalmayacaktı. Her tarafından su sızdıran bir şişeye kimsenin ihtiyacı olmaz değil mi?

    Samet, günahlarını düşünüyordu. Çok ağır bir yük vardı üzerinde. Ben kendi günahlarımı düşündüğümde sadece hayatımı boşluğa sürüklediğimi görüyorum. Kendime verdiğim zarar dışında hiç kimsenin hayatına etki etmedim. Kariyerimden insan olmak adına vazgeçtim. Eğer gerçekleri yazamayacak, olan biteni olduğu gibi yansıtan bir ayna olamayacaksam ne anlamı vardı yazmanın? Tek düşüncem vardı artık. Gizliden gizliye yazdığım kitabımı basmadan ölüm beni almayacaktı. Samet, sistem adına senelerce yazdı. Bir devletin kaderine etki etti. Halkları birbirine düşürecek projede yer aldı. Ve şimdi yüzleşmeye çalıştığı tek şey toprak olmak.

    Başını iki elinin arasına aldı. Yüzünü ovuşturdu. Sonra da öylece denizi seyretmeye başladı. Bir şeyler söyleyecek oldum ama vazgeçtim. Ne söylesem bir teselli cümlesi olacaktı adı. Ve hiçbir teselli onu kendi vicdanından kurtaramazdı. O’nun istediği de teselli değildi zaten. “Tanrım! Sadece bir rüyaymış.” Demek istiyordu. Az sonra uyanacak ve terler içinde kaldığını görecekti. Belki yaptığı hataları bir daha tekrarlamayacağı bir vakitte uyanacaktı. Zamanı geriye almak için neler vermezdi.

    Bazen hikâyesine devam etme gücü bulamaz insan. Yok olmak, kaçmak ister. Her şeye yeniden başlamak, sıfırdan… Fakat nereye kaçarsa kaçsın asıl kurtulmak istediği şeyi yanında götürür. Anılarını, hırslarını, pişmanlıklarını, aşklarını, başarısızlıklarını… Benliğini oluşturan ne var ne yoksa alır götürür yanında. işte bu yüzdendir ki kaçamaz insan kendinden, her ne kadar mümkün görse de… Şimdi eminim tüm bunların arasında gidip geliyordur; kaçmak, yok olmak, sıfırdan başlamak… Ve sabırsızca yaşamak tekrardan… Keşke öyle bir şansı olsaydı. O’na öyle bir fırsat tanırlar mı?

    Bir an o uzun sessizlik bozuldu.

    - Orhan beni affet.
    - …
    - Benim halimi emin ol bilemezsin. Nedenlerimi de alıp gideceğim. Hep şaşırdın biliyorum. Beklemiyordunuz benden. Mecbur kaldım. Sadece bunu bilmeni istiyorum. Mecbur bıraktılar. Hiçbir zaman bir Orhan Kemal Arslan olmayacağım bu halkın gözünde. Hiçbir zaman Sabahattin Ali’de olmayacağım. Uğur Mumcu’da değilim. Mecbur bıraktılar Orhan mecbur!
    - Samet…
    - …
    - Üşüyorsun, sana bir battaniye getireceğim, bekle.
    - …

    Ona battaniye getirmek için arabaya doğru hareketlendim. Bütün bunların üstesinden nasıl geleceğini ben de merak ediyordum. Zihninde bütün hikâyesini bir film gibi izlediğini biliyordum. Her ayrıntıyı tekrar tekrar inceliyordu. Ah be Samet, ah be! Kullandılar seni. Hem de o biçim. Şimdi sana bağırmam gereken o kadar çok şey var ki. Bizi bırakıp devlet için, sistem için yazmaya başladın. Ne oldu? Yaranabildin mi? Bunların hepsini haykırmak istiyorum sana ama susuyorum. Susmak zorundayım. Eğer yaşayacağını bilsem tüm öfkemi kusardım. Sistem kendi çıkarına yazanı da yazmayanı da vakti geldiğinde harcıyor. Sistemin adamı olup kendini güvene aldığını mı sandın? Sabahlara kadar sorabilir sabahlara kadar avazım çıktığı kadar bağırabilirim sana. Her şeye rağmen yanına yine ben koştum. O sığındığın, seni koruyacak sandığın devlet seni öldürmek için senaryolar yazarken yine ben, yine dava arkadaşın koştu yanına. Keşke yaşasan keşke… Yaşasan da o utancını senelerce yüzünde görebilsem!

    Arabaya yaklaştığımda arkamı dönüp ona bakmak istedim. Yoktu. Battaniyeyi aldım. Tekrar onun yanına yürümeye başladım. Kimse yoktu. Lanet olası nereye gitti? Elimde battaniye dönüp duruyordum etrafımda.

    - Ha siktir!

    --2 Saat Sonra Bir Haber Bülteni—

    “Sevgili seyirciler, bir son dakika haberi ile karşınızdayız. Orhan Kemal Arslan bir sahil kenarında ölü bulundu. Hayatını kaybeden yazara Allahtan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Detaylar birazdan.”

    --1 Ay Sonra Bir Haber Bülteni—

    “Sevgili seyirciler, yine bir son dakika haberi ile karşınızdayız. Yazarımız Kamil Güçlü Atasoy Amerika’da her sene verilen ‘özgür gazeteci’ ödülüne layık görüldü. Devletin büyüklerinden de tebrik mesajları alan Atasoy son zamanlar da ülkenin gidişatı ile ilgili yorumlarda da bulundu. Hükümetin yerinde adımlar attığını belirten yazar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının artık dışarıda daha çok itibar gördüğünü kaydetti.“

    --Samet Aydın Biran’ın Katıldığı Açık Oturumdan—

    “Kamil Güçlü Atasoy, vatanını milletini seven bir yazarımızdır. Kendisini gönülden tebrik ediyorum. işte gördüğünüz gibi. Yolumuz açık, önümüz açık.”

    --30 yıl Sonra Bir Açık Oturum--

    “Bir Orhan Kemal Arslan’ı vardı bu ülkenin. Davası daha bugün çözülüyor düşünebiliyor musunuz? Bir suikast dediler senelerce. Ve söylendiği gibi çıktı. Şimdi Başbakan çıkıp Orhan Kemal Arslan’ın dizelerini kullanıyor. Bu aydına sahip çıkıyor. Devlet kendi yok ettiği aydınına bir nevi özür yolluyor. ‘Kusura bakma öyle gerekiyordu öyle yaptık’ diyor. Sistem bizimle daha ne kadar alay edecek? Ne kadar?”

    önemli bir not: hikaye, söykü dergisi sayı 9 ayna için yazılmıştır. tamamen hayal ürünüdür.
    22 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. ahmet hamdi tanpınar'ın bir adın kalmalı şiirinde geçen güzel söz. şöyledir;

    bir adın kalmalı geriye,
    bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
    aynaların ardında sır,
    yalnızlığın peşinde kuvvet.
    evet nihayet
    bir adın kalmalı geriye
    bir de o kahreden gurbet.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük