"yaman adamdı bu dilenci. insanların işten dönerken ucuza huzur satın aldıklarını biliyordu."
"sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı."
"bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. kadınlar da böyleydi. dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu."
"karşı apartmanın yüzünde bir perde kalktı; bir kadın kımıldamadan sokağa baktı. yoksa o mu? perde indi. yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu?"
tarz olarak aşırı beğendiğim roman. beni iyi tanıyan birkaç eski dost önermişti yıllar önce. bitirmek şimdiye nasip oldu. kitap yanımda olsaydı; çok beğendiğim yerlerini alıntılardım ama sağlık olsun. bunlar da yazarın düşünce yapısını oldukça iyi yansıtıyor.
kitapçının köşesinden tenha caddeye doğru dönerken içinde bir boşluk vardı. saatine baktı. ona geliyordu. 'nereye gideceğim?' keşke bir polis kuşkulanıp karakola götürseydi beni. değişik bir gece olurdu. belki onu da bulup getirirlerdi. birlikte çıkardık.. (sayfa 38)
-yoksa her sey ben olmadigim zaman,benim olmadigim yerlerde mi oluyordu ?
-insan gecmis bir olayi kafasindan kaziyip attigini saniyor. Degil. tortuya benzer bir kalinti var.
-bunca luzumsuz esya vardi da,neden en gereken bir sigara kullugu yoktu. kadinlar da boyleydi. dunyada gereginden cok kadin var ama yalniz bir teki yoktu.
-gozler konusmaya basladigi zaman her sey susar.
-insanlari yalan soyledikleri zaman dinlemeyi severim.olmak istedikleri olamadiklari kisiyi anlatirlar. gibi cumleleri bulunduran muhtesem kitap.
şu an buraya yazacak entry bulamadım, ve kendime o kadar kızdım ki bir kere daha okuyacağım bu kitabı sırf bu yüzden, ama roman hakkında en unutamadığım cümle C'ye ne iş yaparsın diye sorulduğun da "bir iş yapmam, çalınmış para yerim" demesidir. çok düşündürücüdür aslında bu söz, hepimiz çalınmış para yemekteyiz, hepimiz.
-okuldan ne haber? diye sordu.
-sorma.(boğazını gösterir.)burama kadar şiirle doluyum. hem de ne şiir! üç saat birbir üstüne milton. gökyüzünde savaştık durduk. yıldırımlar, gök gürültüleri... öğleyin eve dar attım kendimi. sen ne yaptın? (sayfa 71)
biliyorum sizi. küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. büyüklerinden korkarsınız. akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. sizi bekleyenler vardır. rahatsınız. hem ne kolay rahatlıyorsunuz. içinizde boşluklar yok. neden ben de sizin gibi olamıyorum? bir ben miyim düşünen? bir ben miyim yalnız? (sayfa 39)
elbet sana da bakacam. kaşlarını çatıp dudaklarını ıslık çalar gibi uzattığın zaman... gözlerini kaldırdığında birbirimizi göreceğiz. biliyorum mavi gözlüsün. (sayfa 15)
sol ayağını her basamağa atışında paltosunun sol cebindeki şarap şişesi 'klik' diye bir ses çıkarıyordu. cepte unutulmuş bir gümüş lira olacaktı; öyle sanıyordu, ama merakını gidermek için yoklayamıyordu: kucağında kesekağıtları vardı. ikinci kat sahanlığında, karşı kapının aralığında duran bir kadın onu görünce çekildi. kadın yarı çıplakmış gibi geldi ona, oysa giyinik olduğunu apaçık görmüştü. yalnız baldırları çıplaktı. ''ayak seslerini duyunca aralamış kapıyı, kocasını bekliyor bu.'' klik. ''başkası olamaz mı? ya evli değilse.'' klik. ''öyleseyse geleceğim deyip gelmeyen birisidir beklediği.'' az sonra 'vefasız' diye başlayan bir mektubun önüne oturur. klik. üçüncü katta kimse yoktu. ''burada hep iki çocuk olurdu. hava soğuk bugün.'' klik. dördüncü kat da öyle. yalnız haşlanmış lahana kokusu var. klik. ''şeytan at şu kucağındakileri diyor, yokla cebini de rahatla''. atmadı. (sayfa 36)
Yusuf ATILGAN'ın aylak adam'ı Türk Edebiyatına armağan edilmiş nacizane bir romandır. Dün gece bir daha bitirdim ve iyi ki de yeniden okumuşum, hani güler ona diyor ya, 'nasıl bir yaşantın var... vallahi imreniyorum sana' işte bendeki duyguda aynen öyledir. Reklam yapmaktan daha ziyade herkesin en az bir kere okumasını istiyorum inanın pişman olmayacaksınız. Bana bu kitabı dedem vermişti 1959 Şubat ayında çıkan kitabı oldukça eski, ama kokusu, ağır kelimeleri, anlam yüklü cümleleri bambaşkadır.
çocukluğunda yaşadığı olumsuzlukların, hayatını ve en önemlisi de kadına bakışını ciddi anlamda etkilemiş bir mirasyedinin aradığı kişiyi hep teğet geçmesi üzerine kurulu bir arayış romanıdır.
Okurken 1950lerde yazıldığına inanamayacağınız, zamanının çok ötesinde bir roman. C'nin gerçek aşkı bulmak için çabalarına ve gözlem gücüne hayran bırakan buruk bir hayat hikayesi. Ya da bir insanın hayat macerasına Freudçu bir yaklaşım. Hangi yanını görmek isterseniz isteyin mükemmel bir eser. http://altinisikmurat.blo...m/2012/11/aylak-adam.html
Nihilizim, duranizm ve hatta romantizm unsurları içermekte olan bu eser, bu günden sonraki hayatınızın (Türkiyede yaşıyorsanız ve kadınsanız yaşınız-76.1 yıl, erkekseniz yaşınız-71.5 yıl -aradaki 4.6 yıllık farkın kadın dırdırından kaynaklandığını düşünüyoruz fakat bilimsel kanıtımız yok-) tümüyle değişmesine yol açabilir. (özet geç piç diyenler direk sonuç kısmına geçebilirler) Daha da kötüsü bu değişimin hangi yönde olacağını önceden kestirmek mümkün değildir. Kitabın farklı bünyeler üzerinde çok farklı etkiler gösterdiği daha önceki tecrübelerimizle sabittir. Öte yandan bazı öküz bünyelerde ise hiçbir etkisi olmamıştır.
Size bu tehlikeli eserden biraz bahsetmek istiyoruz. Aylak adam işsiz değil aylak, zengin değil paralıdır.* Aylak adam hayat tarzsızlığıyla fena halde kendine özendirir, özenmeyiniz. Parasının nereden geldiğini merak ettirir, etmeyiniz. Sorularıyla, düşünceleriyle hayatı sorgulatır, sorgulamayınız. Kısacası aylak olmak için onun, mutlu olmak için bizim dediklerimizi yapınız.**
Sonuç: Hayalinizdeki arabaya binemiyor, okulun en yakışıklı erkeğiyle beraber olamıyor olsanız da hayatınızdan memnun, mutlu ve sağlıklı iseniz derhal bu kitabı en yakın çöp kutusuna atıp, işinize bakınız.***
imza: aylak adam seven, diğer sevenlere kıl olanlar birliği
__________________________________________________________________________________
*Bu kavramların aralarında bir fark görmüyorsanız kitabın kapağını açmak için kullanacağınız enerjiyle bir ip bulup, taburenin üstüne çıkarak tavana asınız.
**Ebedi mutluluk için tavana astığınız ipin alt ucunu ilmek şekline getirip, boynunuza geçiriniz.
***Umuyoruz ki altınızdaki tabureye tekme atmayı unutmazsınız!