“insanın bir tutamağı olmalı. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez.”
adamın ciğerleri solmuş, arada büyükçe nefesler alıyor. son nefesinde de kitap bitiyor ama adam ölmüyor.
"sustu. konusmak luzumsuzdu. bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. biliyordu anlamazlardi." cümleleri ile son bulan, kitaptaki karakterlerin isimleri olmayıp sadece bir harf ile okuyuca verildiği, her okunulduğunda farklı bir tat alınan kitap.
hayatınızın bir döneminde mutlaka okumuş olmalısınız bence.
aylaklığı öven ve kent yaşamında romantizm etkisini tasvir eden bunun yanında romantizmi oluşturan kavramların bedensel etkilerini de paylaşan bir roman...
Nedense bi' türlü olaylara, karakterlere odaklanamadım.
Herkesin beğendiği kitap nedense bana çok sıkıcı geldi. Sanırım son zamanlarda çok eğlenceli kitaplar okuduğum için bu sarmadı.
Belki ilerleyen zamanlarda bu eseri bitirecek ruh halinde olurum ve bitiririm..