--spoiler--
-tek ihtiyacın biraz zaman...
ve 47 yıl geçer.
--spoiler--
ben beğendim. litrelerce de ağladım. güzel bir dram filmi olmuş. film warner bros ile başlıyor ama ikinci yarısından itibaren bizim dram filmlerimize dönüşüyor. yaşanmış bir hikayeye eklenecek kurguların ayarında olması şart ki bazı yerlerde o boşluklar hissediliyordu. yine de gidilmeli, izlenilmeli. filmin sonunda gerçek fotoğraflara da bakılmalı.
bu arada ismail hacıoğlu 10 yıldır aynı. gram yaşlanma, değişme yok.
beyaz gelincikte de böyleydi, 2017 de böyle. ne yiyorsun, ne yapıyorsun be adam?
izleyenleri zaten aglamaya sartli bir sekilde geldikleri icin aglatmakta zorlanmayan film.
ben biraz turk propagandasindan rahatsiz oldum, fazla yer verilmis sanki. ara ara, kucuk bir cocuk ile her seyi kosulsuz seven bir asker arasindaki sevginin onune gecti gibi geldi. ayrica su ayla'yi bulmak icin devreye giren kadinla birlikte film biraz sogudu sanki. hani bir is gorusmesine girersiniz, her sey cok guzel gider, lets continue in english dendikten sonra boka sarar ya, bu kadinin bendeki etkisi boyle oldu. kadin turkce konusarak bile kotu bir oyuncuyken ingilizce konusurken cok daha kotu oldu. hicbir duygu almadim kadinin o rollerinden. kesinlikle kotu bir tercih bence o kadin.
Gerçek hikaye olmasa o kadar gözlerimden yaşların süzülmesine rağmen kötü film derdim fakat hikayenin gerçek olması hikayeyi mükemmelleştiriyor. Keskin dönüşleri olmayan pat diye 60 sene ilerisini gösteren bir film.
bu kadar çok bahsedilmesi beklentileri yükselttikçe filmi beğenmeyenler de beğenenler kadar fazla oldu bence. poplüler olana övgü arttıkça hayal kırıklıklarımız şaha kalktı.
Bize dendi ki yanınıza peçete almadan gitmeyin. Biz de öyle yaptık tabi. Ama her ota ağlayan ben bu film de öyle salya sümük ağlamadım. Hı film güzel mi. Efsane güzel. Oscar alsa tadından yenmez. ki alabilitesi de var. Oyunculuklar güzel, hikaye güzel, akış güzel. Belki zaman atlamalarına daha farklı bir şeyler yapılabilirdi.
Izleyin izlettirin efendim. Böyle güzel filmler 40 yılda bir cekiliyor Türkiye'de.
Soylemeden gecemeyecegim Filmin sonunda gösterilen gercek sahne beni benden aldı. Ayrıca ali atay muhteşem bir detay.
yiğit bey iyi senarist, canı istediğinde ne oyunlu ne buluşlu sahneler yazıyor sık sık şahit oluyoruz. ictimalardan sayı saymayı öğrenen ayla, marily monroe'ya bağlanan ali atay aksı gibi....
ancak aklı başında bir yazarın kendi isteğiyle yapmayacağını düşündüğüm bazı hatalara olur vermiş gibi. kendisine kondurmamak için böyle söylüyorum. inanılmaz tekrarlı sahneler, sadece ve sadece ortalama seyircinin gözyaşını sağmak için kurulmuş planlar, yazılmış replikler ve boş sahneler filmi hantallaştırıyor. 2382 kez veda eden baba kız, en az bir dakika daha kısa çekilmesi gereken marilyn monroelu karakter finali gibi şeylerden bahsediyorum. şunu yapacağım ağlayacaklar tavrı filmin gerçek ve müthiş güçlü öyküsüne de haksızlık etmiş oluyor. bunu final sahnesini çetin tekindor banktayken kesip gerçek görüntülere geçmek yerine gerçeğini göstereceği sahneyi illa çekme hevesinden de anlıyorsunuz.
filmin görüntü yönetmeni inanılmaz iş çıkarmakla birlikte ilk baskın sahnesinden kulübede rehin alınışa kadar bazı mizansenler hem yazıldığı hem çekildiği haliyle akıl dışı. ilk 60 dakika bu kusurlara rağmen eli yüzü düzgün ilerleyen ayla, sonraki 568456804 dakika "bayla"'ya dönüşüyor. filmin ikinci yarısı inanılmaz uzun. son perdede 30 dakikanın büyük kısmının hiç olmaması filme hiçbir şey kaybettirmeyecekmiş. ben burada içgüdülerime güvenip yapımcı mustafa uslu'nun yeni eşi sinem öztürk'e rol açmak için filmin hikayesini gereksiz yere uzattığı tahmininde bulunacağım. bu hamle sinem öztürk'ün, karakteri kötü yazılan esra dermancıoğlu'nun da önüne geçerek filmin en başarısız ismi olmasına yol açmış oysa.
sürekli supertitlelar ile zaman atlamaları yaşayan filmin bu hikaye kurgusunun sona doğru can sıktığı, filmin kısacık bir bölümünün geçmesi gereken 90 ve 2000'lerde çok zaman kaybettiği aşikar. bu da çetin tekindor üzülmesin diye herhalde, ne diyeyim. elinde hayatının performansını çıkaran ismail hacıoğlu varken, onu son yarım saate girerken bırakmak akıl karı değil.
film, güçlü hikayesi daha iyi anlatılsa, zaten kültür bakanlığı'ndan bilmemnesine kadar para yağdırılmışken reklamcı yönetmeninin elinde thy ve hyundai viraline dönüşmese, son kısmı başta olmak üzere kısalsa, eric roberts yerine daha ciddi bir aktörle anlaşılsa ve türk hamasetine girilmese oscar'ın en güçlü adayı olabilirmiş. ellerimizle bu büyük fırsatı tepmişiz.
son olarak, i. hacıoğlu mükemmel, murat yıldırım şaşırtıcı derecede iyi, üçüncü asker rolünde mecnun çınar var. damla sönmez rol kurbanı, başrolle bağı çok geç ve seyircinin anlayışına bırakılarak sahnesizce kurulan büşra develi ise gayet iyi.
Ayla filmi gerçekten güzel olmuş.Bayadır sinemaya gitmeye değecek film bulamayan ben bile gidip izledim, beğendim ve sinemaya verdiğim paraya acımadım. Gerisini siz düşünün.
kim ne derse desin günümüz türk sineması kıtlığında nimet sayılabilecek filmdir.
filmde akla - mantığa ters gelen, can sıkan yerler yok mudur? elbette vardır ancak gerek görüntüler, gerek hikaye, gerek oyuncuların büyük çoğunluğunun performansı üst düzeydedir.
en samimi eleştirel yorum olarak ise: üstün(!) maceracı, sinem öztürk ve evinin kızı esra dermancıoğlu maalesef olmamış.
özet olarak; tabii ki hiç bir şekilde profesyonel bir sinema eleştirmeni değilim ancak ülkemizde bu tarz kaliteli filmlerin artmasını içtenlikte yeğliyorum.