evde bekleyen çocuklarının ve eşinin ihtiyaçlarını karşılamak adına, namerde muhtaç olmamak için çalışıyor olabilir.
son derece onurlu bir harekettir. her ne kadar sömürülüyo olsa da mecbur kalmış olması kuvvetle muhtemeldir. yoksa o da çok daha iyi şartlarda çalışmak ister, bu dünyanın tadını çıkarmak ister.
şimdi kimse inanmayacak ama ister inanın ister inanmayın çalıştığım işyerinde olan durumdur (bkz: 400 lira maaşla geçinen işçi) ayrıca sabah 8 akşam 8 dir mesai saati.
olmayan işçidir. ama onun hakkını savunan daha çoktur. onun adı işçi değildir. ekmeğinin derdinde olan bir adamdır. işçi dediğin devlette çalışır, akşama kadar yatar bütün hakları verilmiştir ve 2000 lira üzeri maaş alır. ekmeğinin peşinde olan adamı sendika zırvalarına dahil ederek o 500 lirasından 80 lira sendika ücreti alarak o helal 500 tl'nin 80 lirasına göz dikmek dünyanın en büyük şerefsizliğidir. işte bu da sendikacılıktır. sendika ağaları bu temiz adamın temiz kazancından arabalar alan şerefsizlerdir.
(bkz: işçi hakkı savunanların işçilerden daha çok olması)
zorda kalmış halkımdan başkası değildir. avrupa insan hakları sözleşmesinde yer alan "angarya yasağı" dikate alınmadan çalıştırılır. açlık sınırının 1.900 tl olduğu bi ülkede 599 liraya ailesini geçindirmeye çalışır..