akdeniz ülkelerinde her yıl 29 ocak civarinda 2-3 gün etkisi süren fırtına. öyle ki izmir'de bile kar yağacaksa ayandon fırtınası zamanında yağar.
denzicilerin de bu fırtına ile ilgili bir inanışları vardır. bu fırtına günlerinde denize çıkmamaya özen gösterirler. eğer çıkarlar ve geri dönemezlerse "cenabet" gideceklerini düşünürler, öbür tarafa...
Deniz,kurşuni gökyüzünün altında,heybetli kükreyişleriyle, uçsuz bucaksız koskoca meydan bana kaldı, der gibiydi. Azgın dalgalar hüzünle ürperen kıyıları olanca gücüyle dövüyordu.
Yaşlı kadın sahile inen yamacın üstünde durdu. Rüzgarla sertleşen kar serpintilerinden yüzünü sakınmak için defne ağaçlarını kendine siper yapmaya gayret ederek,karşısındaki çetin ve sonsuz suya baktı. Bu gözler,geniş göklere, açık ufuklara, deli rüzgarların çığlıklarına, denizlere, ormanlara, dağların ötesine, yalnız bir bir ağaca; bir ardıç, bir pınar, bir dereye hep aşinaydı. Bu deniz ne istiyordu?
Her yer siyah, karanlık ve sinsiydi...
Bugün deniz ve orman sınırında kartalın hava nakşını seyretme günü olmadığını o da biliyordu.
Uçuk benziyle yırtılan denize daldı gözleri... Buraya her gelişinde olduğu gibi, yine oğlundan duyduğu
Son sözleri aklından geçirdi: Ana,ver çıkınımı,gün doğdu yolum gider;köz iner yüreğime...