öğrenci evi olmasına rağmen benım evıme asla o evler arasın da olmayacaktır..evet gırmeye teşebbüs edenler olmuştur illaki,lakin hertürlü şiddete maruz kalmışlardır.
bir doğum gününe gitmişsindir ve eğer ayakkabını tam çıkardıktan sonra çıkarma çıkarma diye seslenen birisinin çıktığı ve senin içinden sövdüğün evlerdir. çok havalı olduğu düşünülen ama evi kirletmekten başka hiç bir işe yaramadığı bir gerçektir. (bkz: sosyetik evler)
çocukken bu tür evlere rastgelindiğinde "aaa" nidaları çıkıverirdi ağzımızdan.. e kolay değil, alışmış bünye terlik denen şeye.. daha modern takımı veya amerikan dizilerinden fırlama aile tadı verir insana..
arabadan çıkmayan bireylerin uygulayabileceği ve bu yüzdendir ki genelde üst tabakanın tercih edeceği harekettir.siz şimdi gidip bebek etiler nişantaşı vb semtler dışında ayakkabıyla eve girmeye çalışırsanız biraz öküzlük etmiş olursunuz.analarımız o halıları yıkayana kadar canları çıkarken abidik gubidik dizilerdeki gibi olucam diye eve toz toprak taşırsanız kafanıza yiyeceğiniz terliğide dikkate almak zorunda kalırsanız.
"yok yani eve ayyakkabıyla girmek maharet olmasa gerek, yani adamlar evde ayakkabıyla mı hayatlarını idame ettiriyorlar? öyle değilse ben de girerim ayyakkabıyla ne var ki." düşüncelerinin çıkış kaynağı.
eski bir yeşilçam yönetmeni ile tif başkanı hasan subaşı arasında şu diyalog geçer:
*
+efendim, ben bir belgesel çekecek sponsor bulamazken siz bir senede yüzlerce film çektiniz.
-hasan kardeşim, biz dışarıdan destek alıyorduk.
+anladım abi. bana dışarıdan kim destek olur ki. nee, dışarıdan ? nasıl olur ?
-size anlatacaklarımı ben ölmeden kimseye anlatmayın, sizi bilgilendireceğim.
+allah gecinden versin abi, buyrun.
-filmi çekeceğimiz zaman, yurt dışından bazı insanlar bize sponsor olurlardı. bunun karşılığında bizden ufak detaylar isterlerdi. Mesela eve ayakkabıyla girmek, evin bir köşesinde minibar olması gibi...