ne zaman adı geçse "prensin aşkını alevlendiren sindrellanın ayakkabılarıydı." şeklindeki yazıyı gördüğüm ayakkabı mağazası gelir aklıma; lakin bi' ayakkabının prensin aşkını alevlendirebilmesinden daha önemli olan özelliği rahat olmasıdır. yoksa cehennem azabını aratmaz, balkabağına dönüşürsünüz gece yarısı olmadan.
modeli, tipi, topuğu hiç bi haltı farketmez
ayakkabınızın ömrünü uzatmak istiyosanız kesinlikle ama kesinlikle 2 gün üst üste aynı ayakkabıyı giymeyin.
bi günlük dinlenme süresi verin.
çünkü bu durum ayakkabının ömrünü hayvan gibi uzatır.
misal ben, 6 sene önce aldığım kinetix ayakkabılarımı bile bugün spor yaparken kullanabiliyorum. vurma, tabanında erime vs. hiç biri yok.
ya da en çok dağılan converse'ler, onları da bu kuralara göre kullanırsanız enginlere sığmazlar ve uzun uupuzun ömürlü ayakkabılara sahip olursunuz.
deichmann ayakkabıları hariç, onları harbi sikimsonik ürünler.
yeni aldığınızda nedense ilk giyişte mutlaka ayağa vurur. o ayak şişer de şişer. evde sıcak tuzlu suda yıkanması gerekir. sonra da nemlendirici krem tabi.
diğer bir çözüm için; ayağa vurmayan topuklu ayakkabı istiyoruz!
Özellikle sokakta, ayağı korumak amacıyla giyilen, altı kösele, lâstik, ya da kauçuk gibi dayanıklı maddelerden yapılmış ayak giyeceğidir. Çok eskiden, ilk insanlar, yalınayak dolaşmanın zorluğunu görmüşler, taşlardan, dikenlerden korunmak için, ayaklarına hayvan postları sarmışlardı. Bu ilkel ayakkabılar sayesinde, esk|sinden daha kolay yürüyebiliyorlardı. Sonradan, ayaklarına sardıkları bu postlara bir biçim vererek, ayaktan kolay kolay çıkmayacak hale getirmenin yollarını aradılar.
ayabkabı diyenlerin ağlattığı en güzel parçalardan, aksesuarlardan biri. Kadınların bir dolap dolusuna sahip olsa bile asla yetmediğine kanaat getirdiği şeyler.
Topuk dikeni ya da taban düzleşmesi gibi sorunlar yaşamamak için alırken her daim rahat ve ortopedik olma özellikleri aranması gerektiğine inandığım eşya.