ayakkabı boyatmak için, ayakkabı boyacısıyla muhatap olanların başından geçmiş diyaloglar silsilesidir.
ben de işim dolayısıyla kundura ayakkabı giymek zorunda olduğum için, çok sevdiğim ayakkabı boyacısı, zihni abime mutlaka ayakkabılarımı boyatır ve diyaloglara girişirim. o da beni şapşal bulduğundan olsa gerek çok sever. şimdi onunla konuşurken genelde bu hissi yaratmıyorum ama sanki, o beni şapşal, dünya işlerinden anlamayan, zayıf karakterli, basit biri gibi görüyor; aynı anda ben de onu, yazık lan, bilgiden yoksun; post modernizmden bihaber, kıt kanaat yaşayan, sıradan biri gibi görüyordum. yani o bana takılıyor, ben o'na takılıyordum içten içe.
ne zaman siyasi konularda maharetli olduğunu göstermeye çalışsa, ayakkabılarımı boyatan benim daha üstün olduğumu, iki kaşımı havaya kaldırıp; ben pek katılmıyorum gibi laflar söyleyerek, bu gösterişini söndürmeye çalışıyorum. diyorum ki, ahahaha çok komiksin zihni abi, bunları yazacağım sözlüğe filan diyorum. hani senle orada taşak yapacağım gibisinden bir hava sezdiriyorum. sözlüklerin taşak platformları olduğunu anlasın diye de pis pis sırıtıyorum.
söyle oğlum bizim bi' şeyden çekincemiz yok diyor. ayakkabılarımı boyama süresini biraz kısa tutuyor gibime de gelmiyor değil tabii. hemen parayı alıp siktir etmek ister gibi, hınç çıkarır gibi bir tavırlar yapıyor bana. sonra ulan, kapitalizm filan iyi lan, sizin gibi bağnazları, düşüncesiz ve cahilleri yola getiriyor hiç olmazsa diye düşünüp, bir yandan da yüzümü ekşitiyorum.
ama nedense yanında ayrılırken, hadi sağlıcakla kal deyip, keyfimin kaçtığını sezdirmemeye çalıştığım o veda anından sonra bile, yine yarın o'nunla aynı muhabbetlere girişeceğimi biliyorum. zihni abi de, bak benim de moralim bozuk değil aslında der gibi, hadi bağalım, görüşürüz deyip, biraz sırıtır bana, ehe.
-abla boyim mi?
+onlar spor ayakkabı olm.
-ha evet.bir dal sigara ver bari.
+iyi al.
-abla bu naneli.
+nane değil o mentol.
-yok abla kalsın sağol.
+ ..