lise arkadaşlarımla buluşmaya gidiyordum. biraz geciktiğim için evden aceleyle çıkmıştım. yolda giderken farkettim, ayakkabım kirliydi. yol üstünde 12 yaşlarında, olabildiğine cılız, esmer bir çocuk gordum. ayakkabı boyacısıydı. oturağına oturmuş, davetkar bakışlarla yoldan geçenlerin gözünün içine bakıyordu.
temizleteyim bari dedim. gittim yanına direk ayağımı uzattım. 'silsene şunları' dedim. 'hemen abi' dedi. silmeye basladı. bitirdi.
ne kadar dedim. 'gönlünden ne koparsa abim' dedi.
bunlar cok parlak olmadı sanki ya. ağzınla temizlersen eğer 20 lira atıcam dedim. şaşırmıştı. nasıl yani dedi.
yala dedim. eğer yaparsan 20 lira senindir dedim. ve gerçekten yaptı. o eylemi gerçekleştirirken onu izlemenin verdiği hazzı daha önce çok az yaşamışımdır. oylesine caresiz, oylesine güçsüz bir çocuk...
hosuma gitmişti. ne yalan soyleyeyim kibirlendim.
beni bilen bilir. çevremde dürüst biri olarak tanınırım. dediğim gibi 20 lirayı attım cocugun ustune ve oradan uzaklaştım.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/821706/+
insanlıktan nasibini almamış bir yazar beyanı.
(bkz: boşuna uğraşmayın yazmayın şu iğrenç başlığa bu yazar iflah olmaz daha doğrusu insan olamaz)
şerefsizliktir. tanımı yaptığımıza göre bişi dicem.
ulan hakkaten özellikle ankarada karanfilde veya istanbulda sahil kenarlarında veya en basidinden şöyle beşiktaş iskelesinde oturup bir simit-çay yapayım dediğinizde size ayakkabını boyayım mı diye gelen elinde sadece bir fırça ve tahtadan bir kutu olan çocuğu boyacı olarak tanımlayıp samimi buluyor musunuz? ulan çocuk soruyu sorarken şunu ima ediyor. ya adam gibi çıkar para ver bende sana burada çalışıyormuş gibi yapayım ya da sana pislik yapayım. akşam vakti ise yemin ediyorum bıçaklarlar lan.
ne bu mk sözlükteki hümanistlik, sevgi pıtırcıklığı.