sinsidir o sehpa. evin ortasında durup, üzerinde bulunan vazo, çiçek vb. nesnelerle masum ve şirin görünür. buz dağının görünmeyen kısmı vardır bir de. sehpanın asıl görevi; ayak serçe parmağıyla olan husumetinden ötürü, insana tarifi güç acılar yaşatıp, intihara sürüklemektir. uykudan yeni uyandığınızda, yahut en neşeli bir anınızda gelir bulur o serçe parmağını. uykuyu açar, gündüzü gece eyler. bu hikayenin kötü karakteri sehpadır, masum ve şirin olan insandır.
durduğu yerde gayet umarsız, cool bir görüntü çizen çekirgenin, yanından geçerken aniden insanın üzerine zıplamasına da benzetirim ben bu durumu. şöyle mesela;
hayattan nefret edilen anlardandır.
günlük aksatmadan 01-02 vardiyamın olduğu iş. arkadaşlarım uyuyor bende ışığı açmak istemiyorum artık sehpamı olur, kapı mı olur, bulaşık makinesi mi olur. şansımı sikeyim.
bugün sehpayla olan konuşmamdan çıkarttığım ana fikre dayanarak söylüyorum ki sehpayı da hayattan soğutan eylemdir kendileri.
serçe parmak ve sehpa ikilisi evliliklerinin son ve en uzun evrelerini yaşamaktalar; bu şiddetli geçimsizlik bu kadar uzun sürmemeliydi.
nickimi de ilham aldığım 'ölseydim de bu acıyı yaşamasaydım' denecek kadar acı verici bir olaydır. ayak serçe parmağı masa, koltuk ya da sehpa kenarına çarpıp küfür etmeyen insan yok gibidir.
Artık yıllardır öyle bir duruma geldi ki, vurmadığım zamanlarda kendimi iyi hissetmiyorum, gidip bilerek ayağımı sehpaya çarpıyorum. Sadist olduk şu sehpa yüzünden.
ayak serçe parmağı ile beynin wireless bağlantısı var kesin. bir acı bu kadar hızlı ve net bir şekilde hissedilemez. elini kestiğinde bile bazen kan damlamadan hissetmiyorsun fakat serçe parmağı bir yere çaktığında dünya duruyor resmen. o acıyla zeten insanın bilinçaltı ortaya dökülüyor, hiç küfür etmeyen adamın bile marangozdan girip nakliyeciden çıktığını gördüm.