aya çıkan milletlere özenmek

entry4 galeri0
    5.
  1. aya çıkan milletlere özenmek demek elbette ki o ülkelerin teknolojilerine özenmek demektir. yazıdan farklı bir şey çıkaran da bir daha okumalı. gel gelelim yazı da bahsi edilen, vurgusu yapılan asıl konu adem oğlunun koyun gibi bir o yana bir bu yana sürüklenmesidir. sistemin istediği bilgiyi istediği insanın hafızasına yüklemesi; istemediğini hafızadan silmesidir. ve bütün bunlara rağmen bir koyun olduğunu fark etmeden yaşayan ve her şeye rağmen sistemi savunan bir canavar yaratmasıdır.

    insanlar bazen din üzerinden bazen milliyetçilik üzerinden bazen de -başka farklılıkları- kullanılarak ayrıştırılırlar. bu yapılırken de evimizde ki devlet kullanılır (bkz: televizyon) ayrıca eğitiminizi veren devlet ders kitaplarında külliyen yalan bir tarih kaleme alır ve insanlar başa çıkması gerektiği şeyi asla göremez. sürekli gündem baştakilerin emrine göre yönlendirilir. ve biz de o gündemde akar gideriz. hiçbir zaman gerçek bilgiyi aramayan hiçbir zaman özlemi bireyin mutluluğu olmayan nesiller yetişir.

    edit: imla.
    1 ...
  2. 5.
  3. aya çıkan milletlere özenmek (#15511465) entryde söylendiği gibi, bunu başarmış milletlerin teknolojilerine ve gelişmişliklerine özenmektir. gelişememenin en büyük sebebi ise, kendisini eğitmek için gönderilen öğretmenleri, tedavi etmek için gönderilen doktorları ve milletimizin onuru askerlerimizi öldüren; eğitilmeyi, insan gibi yaşamayı dağda hayvan gibi muamele görmeye tercih edenlerdir. bu milletin ekmeğini yiyip, sırtından geçinirken * bir yandan da bu ülkeyi bölmeye çalışanlardır. ezik edebiyatı ile kendilerini acındırmaya çalışıp, kategorize ediliyoruz diye iftira atanlardır. eğer bir sınıflandırma mevcutsa bile bu yalnızca teröristler ve namuslu türkiye cumhuriyeti vatandaşları olabilir. dikkatinizi çekerim herhangi bir ırktan ya da etnik gruptan bahsetmiyorum.
    0 ...
  4. 5.
  5. 5.
  6. hep derler ya "falanca millet aya çıktı biz hala neyle uğraşıyoruz" diye… hep özendik şu aya çıkma olayına. "biz de bir çıkıp bakalım, herkes çıkıyor lan. ne var acaba?" diye düşündük. "dünyanın amuğa koyduk, bir de aya çıkalım; şu marsa da bir bakalım" hevesimiz hep oldu. gelin görün ki birileri aya nasıl çıkarız? marsa nasıl zıçarız hesapları yaparken birileri daha dünyayı anlayamamıştı. benim nazarımda, dünyayı hiç anlamayan güruh, anladığını sananlardan kat be kat daha asildi her zaman. yanlış anlamak yerine hiç anlamamak kadar güzel olan bir cahillik örneği daha gösterin bana.. evet, cahilliğin de boyutları var. güzel cahillik, beter cahillik.

    **

    insanoğlu, ırklar, dinler, inanışlar, ideolojiler…

    insanlar hangi sistemin yönlendirmesiyle kategorize edilmeye başlandı bilmiyorum. ama şu bir gerçek ki her zaman çatışan, savaşan, eli kanlı dolaşanlar kategorize edilmiş insanların kurdukları devletlerdi. yeni doğmuş bir bebek, ırkını seçemediği gibi kategorize edilmekten de kurtulamıyor. bir zaman sonra yaşadığı çevre de diğer programlanmış insanlar gibi davranmaya düşünmeye başlıyor. çünkü düşünmeyeni sistem kabullenmiyor. suyu dahi vergiye bağlamış devletler yaşam alanınıza müdahale ediyor. bilgiye erişebilirlik gibi 'temel bir hak'kın sınırlarını kalemiyle çizmekte beis görmüyor. devletin dilediği kadar öğrenebiliyorsunuz tarihi.. sizden saklamak istediklerini 'ama bunları yayınlarsak devletimizin, ulusumuzun rerere rörörösü zarar görebilir' zırvaları eşliğinde halının altına doğru süpürüyor. ama gözlemi ve tarih bilgisi kuvvetli olan insanlar biliyor ki, bir süre sonra o evi bok götürdüğünde bir temizlik şart oluyor ve devletin halının altına süpürdüğü bütün pislikler ortaya çıkıyor. tüm bunlara rağmen devlet dediğimiz sistem görevini layıkıyla yerine getiriyor. bir sürü robot büyüyor topraklarında. lütfediyor.

    **

    gerekçeleri neredeyse hep aynı olan insanlar "o rerere diyerek bizim ırkımızı küçümsüyordu ben de rörörö diyerek zıçtım azına." çıkışlarıyla milliyetçilik oynuyorlar gururla, onurla. sistem o kadar güzel programlıyor ki bunları, hem başınıza vurup ekmeğinizi alıyor hem de aşık etmeyi başarıyor. ama yine bilenler bilir, dünya herkesle nişanlanıyor ama kimseyle evlenmiyor. bu ırkçı söylemler, savaşlar, toprak kavgaları çokta ulvi bir amaç için gerçekleşmiyor. aslında doğa yaşananları bir hayvanın avlanışında gizliyor. herkes, avlanan değil avlayan olmak istiyor. hayvanlar da durum daha adil, karınlarının doyacağı kadar avlanıyorlar. insanlar ise tüm dünyaya sahip olma peşinde. gözü dünya da olan bir adama yarısını al senin olsun deseniz, diğer yarısını da almaya çalışır. dünyayı ele geçirmek gibi bir gayesi neden olur bir ırkın hiç anlamam. yaşamayı kaçıran nesiller büyütmek, niyesi belli olmayan bir amaç için… biraz da şuna benzemiyor mu bu, "rererö yü istemeyen bir milyon kişi bulabilirim!" e-buldun diyelim. sonra? "hadi iki milyon olalım..."olduk sonra? sonrası yok işte.. böyle devam ediyor bu. velev ki dünyayı ele geçirdik. ee? sonra gidip ayı da ele geçirelim. sonra? sonra mars var.. var oğlu var. peki, sistemin içerisinde mutlu, huzurlu, sağlıklı bireyler yetişmedikten, insanlar mutlu yaşamadıktan sonra bir devletin neyine yarar bu dünya?

    **

    en başa dönecek ve özet geçecek olursak; aya çıkacağına, insanına insan gibi yaşama hakkı tanıyacak bir devlete, marsa ikiz kuleleri dikmiş bir devletten daha çok özlem duyulmalı. ve unutulmamalı ki biz 'insanları kategorize etme huyu'muzdan vazgeçmezsek eğer sistemin içerisinde bir robot olmaktan öteye gidemeyeceğiz. ayrıca bilinmeli ki, şu üç günlük dünyamız da hayata kuş bakışı bakabilmek inan olsun aşkların en güzeli.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük