meşhur söz, yatakta olur deyip, bizim insanlarımızın, yataktan başka, her yerde konuştuğu, bulunduğu durum. olur mu olmaz mı diye düşünmek hak getire. hiçbir şeyden çekinme sözünü yanlış anlamış, beynine off düğmesi basmış, sadece uçkuruyla hareket edenler sığını.
hos olmayan davranis. Ama bunun siniri ne? Ulan bos masa varken geldi benim masama oturdu. Izin verdim 5 dakka oturur gider diye. Siktir git basimdan. Kalk desem cok ayip olur mu? Karsimda oturuyor mal mal. Bi keyif yapicaktim icine etti resmen. Kalk git diyemeyen dilimi sikeyim.
Ayıp; içine yerleştirildiğimiz şu düzende, içine konduğumuz hayatta tarih boyunca süregelmiş ve dini,sosyal nedenlerden ötürü insanların oluşturduğu kurallar çerçevesi.. Yani yaptığınız hatalardan ötürü her an yerin dibine geçiyorsanız, pişmanlık duyma sebebiniz aslında insanların düşünceleriyse ve bu size ölsem yada yerin dibine geçsem dedirtiyorsa bilmeden, nedeni bellidir ayıp.. Sokağa çıktığınızda kendinizi ferahlamış hissedersiniz, derin bir nefes alır ve hele de evdeki bir sıkıntıdan çıkmışsanız oh! dersiniz istemsiz.. Bu durumlarda kafanızı gökyüzüne kaldırın, bir kereliğine olsun bakmaktan vazgeçin ve görmeyi deneyin gökyüzündeki bulutlara yada mehtabın müthiş parıltısına bakmayın.. Aslında bir hapishanede olduğu gibi üstümüzün,sağımızın solumuzun kapandığını ve bir kapanda kısılı olduğumuzu fark ettiğinizde iki sonuç çıkarırsınız ve yine yaşadığınız ortamın kurallarına göre iki fikir oluşur kafanızda birinci sonuç acizsinizdir, ikinci sonuç kapatılmışsınızdır..
Bu iki sonuca göre iki fikir oluşur yine, kuralların etkisiyle birinci sonuca bağlı fikriniz Allahın ve aciziyetinizin büyüklüğü olurken ikinci sonuca bağlı fikrinizle birlikte Tanrıya karşı bir nefret oluşur.. Aslında her şey bize çook önce sorulmuş olmasına karşın yaratılmanızın sizin suçunuz olmadığını düşünür ve acı çekmeye başlarsınız..
Neden? Nasıl? Soruları boğmaya başlar.. Çevrenizdeki insanların kuralları dahilinde ayıplanıyorsanız ve aslında suçlarınızın nedenlerini açıklayamıyorsanız ve yine çevrenizdeki insanların düşüncelerinden kaçıyorsanız .. Önce nefes almakta güçlük çekersiniz, yavaş yavaş uykularınız kaçar, aklınıza geldikçe mideniz kasılır ve insanların yüzlerinden kaçarsınız, mideniz bulanmaya ve acı çekmeye başlarsınız.. Ölüm.. Tek ve köklü kurtuluştur artık.. Gözlerinizi her kapadığınızda farklı yollarla ölüyor bulursunuz kendinizi.. Ama özgürlüğünüze düşkünseniz en güzel ölüm şekli yüksek bir yerden boşluğa bırakmaktır kendinizi (aslında sonucu acı vermese ne güzel ölüm şekli.)..
Önce tepeden bakıyorsunuz yere.. Ne kadarda yüksek.. Bir o kadar da muazzam. Bir kask takmak en güzelidir kimse beyninin patlamasını istemez bir karpuz gibi- diğer şekli pek hoş olmaz.. Bıraktığınızda kendinizi sonsuz kadar huzurlu salise kadar hızlı boşluğa.. Yüreğiniz bir hop eder, uzun bir sıçramadır bu.. O ayıplandığınız zamanda böyle hop etmişti yüreğiniz hatırlıyorsunuz değil mi??
Aşağı doğru verdiğiniz yolculukta pişmanlık, özgürlük,mutluluk,özlem,hüzün,korku,acı, ve inanmışlık.. Tüm duygular yaşlanır yüreğinizde..
Ağlamamalı mı insan artık?
Öleceğini bile bile hatalarını silebilir mi insan..
Hayatını yaşanmaz hale mi getirmeli yoksa çevresindekilerin yaşamının bozulmaması için boyun mu eğmeli..
Bu ayıp diye adlandırılan kurallar birliğinin sardığı halatı boynunuza takıp mı dolanmalısınız yoksa bu iplerden birini olsun kesip mutlu mu hissetmelisiniz..
Yada mutlu hissetmeye cesaretiniz var mı??
Bu kuralları yıkmaya yada gerçekten oradan atlamaya cesaretiniz var mı?
Bu iki mutluluktan birini yaşamayı seçebilir misiniz?
Yoksa siz O ayıp severlerden misiniz?
Hayat size güzel olmalı sizin fikrinizce...
ayıp denen şeyler hep keyfimize karşı olan ve keyfimizin uydurduğu şeyler. herkes keyfe düşman bence, sonra keyfe keder diye bir deyiş üretmişiz millet olarak. keyfi korumak lazım, hayati tehlikede.