ortaçağ fransa'sında saray da tuvalet yoktu. krallar odalarında ki kovalara ihtiyaçlarını gideriyorlardı. sokaklar caddeler leş ğibi kokuyordu. daha sonra temizliği bizden öğrendiler şimdide bizi beğenmiyorlar.
birader senin ülkende umumi helaların duvarları bokla sıvanıyorsa, elin avrupalısı bu tuvaletleri alttan ısıtmalı yapıyorsa tabi beğenmezler seni. sokayım balkondan sıçan fransızlara. bana ne arkadaş? ben gördüğüme bakarım. yahu adamların sokakları tertemiz, yere tüküren, balgam atan, insan içinde geğiren sıçan yok. kıro yok. ha yine var bok kesim ama daha az.
e ne yapayım şimdi? avrupalının temiz olduğunu kabul etmek yerine ağız dolusu "siz sokaklara sıçıyodunuz!" diye bağırayım mı?
ortaçağ zamanlarında tuvaletleri olmadığından işlerini evlerindeki kovalara görüp bunları üşengeçlikten dolayı pencerelerin camlarından bile boşaltanlar olurmuş. ben değil tarihçiler söylüyor. sokakları fare doluymuş. hatta bi ara kiliseleri tanrının kirini yıkamayın diye fetva vermiş. bu yüzden sadece senede bir kere çamaşır değiştirirlermiş. hatta erkekler kadınlarını kirli severlermiş, kralın biri savaş dönüşü önden hızlı bir atlı yollamış söyleyin benim hatuna yıkanmasın onu kirli kirli yalayacağım diye. kraliçe elizabeth hayatında sadece 3 kere banyo yapmış, birisi genç kızlığında evlendiğinde diğeri ikinci kez evlendiğinde, 3. süde sarayın mutfak tezgahını ovarken üstüne çamaşır suyu döküldü diye. montaigne en güzel denemeleri yazdıktan sonra gider sarayın bahçesine çatır çatır sıçarmış. sonra da o boklu elleriyle dünyanın en güzel yazılarını denermiş. bu sıralarda bizim barbarlarda her gün banyo yapmayana adam demezlermiş. hamamlar bol ve ucuzmuş. her gün gitmek erkeklik göstergesiymiş? çünkü, malum cünüp abdesti alınacak. ee her gün boy abdesti alan adam demek ki her gün sevişiyordur. cinsel güç göstergesine de dönüşmüştür her gün hamama gitmek. her evde mutlaka tuvalet ve maşrapa bulunurmuş. insanlar doya doya kakalarını yapıp kıçlarını yıkarlarmış. ya avrupada, kovaya sıçıyormuş adam. sonra da karısına diyormuş ki, hanım hanım gel de benim şu tam kıvamındaki bokumu pencereden dışarı dök. bu yüzden o dönemlerde avrupada gerekli alt yapısı bulunan veba hastalığı anadoluda çok şiddetli geçmemiştir. sokakları ve insanları pis olduğu için veba avrupanın 3 de birini öldürmüştür.
edit: temizliği biz öğrettik demedim. bizden öğrenmemişlerdir ama öğrendiler işte.
avrupadan osmanlıya gönderilen elçi hamamda yıkanmıştır ülkesine geri döndüğünde bunu gören kral yayınladığı fermanda herkesin yılda 2 kere yıkanmasını istemiştir. hazin olan taraf ise ceddimizin bulduğu sağlıklı şeyleri avrupanın kopyalaması ve tam tersi olarak bizim onların antikalarına özenmemiz.
temizliği biz öğretmedik ama bizi geçtiler temizlik konusunda. taharet ve taharet musluğu konusu çok gündeme getirilir. derler ki avrupalılar kakadan sonra götünü yıkamıyor. eeek pis onlar. ama her tuvalete gittikten sonra duş alıyorlar yani bırak götünü yıkamayı adam tamamen yıkanıyor. avrupalı biriyle bu konuyu konuşursanız aslında bizim ne kadar iğrenç olduğumuzu göreceksinizdir.
-siz tuvaletten sonra götünüzü yıkamıyormuşsunuz. ( you dont clean your ass hole after sıçtıktan)
-siz nasıl temizleniyorsunuz ki?
-biz götümüzü taharet musluğu veya maşrapa aracılığıyla yıkarız. sol elimizin işaret ve orta parmağıyla yıkarız. yetmezse buna 3. bir parmak da ilave ederiz.
-iyy kendi bokunuza mı dokunuyorsunuz. (bkz: iğrençsiniz ibneler)
helal olsundur, adamlar bizim kötü yönlerimizi değil iyi yönlerimizi kapmışlar.. keşke bizim halkımız da milletlerin iyi yönlerini kapıp kötü şeylerine özenmeseydi değil mi.. en azından ortada saçı başı değişik, renkli çakma tshirtlerle
onun bunun karısına kızına laf atan apaçiler ortaya çıkmazdı.
Deodorant bile kullanmaktan aciz olan bir milletin, yıllar önce kanalizasyon alt yapıları yapan Avrupayı sözde öğrettiği temizliktir. itibar etmeyiniz.