son olarak 34 yaşında, çok genç bir yaşta başbakan olan (bkz: sanna marin) hanımefendi ile giderek aslında kadınların avrupa’da söz sahibi olduğunu görüyoruz. aslında yeni bir şey değildir bu ama avrupa’daki medeniyetin bir üst seviyeye taşındığını görüyoruz bu şekilde. medeniyet ile cinsiyetin ne alakası var diyebilirsiniz elbette, haklısınız da ancak biraz ilişkili olduğunu düşündüğüm için sizlerin de düşüncelerini göz önünde bulundurarak bir kaç noktaya değinmek istiyorum.
liste uzun arkadaşlar ama ben özellikle konu ile ilgili olsun diye genel olarak siyasileri aldım.
gelelim konumuza bir kadının yönetmesi ne değiştirir? medeniyetle ne alakası vardır? bir kadını bir erkekten farklı kılan nedir de daha medeni olsun? gibi sorular geliyor aklımıza.
öncelikle eşitlik falan dile kolay ama gel gelelim eşitlik kadın-erkek arasında olmadığı gibi hiçbir şekilde de olmayacak. dahası kadınların daha az eşit olduğu bir dünyada ( bunu lütfen kabul edin en azından toplumumuzun çoğu için ) bir kadının lider olması ciddi anlamda çok zor ve büyük bir başarı demek. bu da demek oluyor ki bu başkan olan kadın rakipleri arasında başat bir konuma gelmek için muhteşem bir bilgi ve yeteneğe sahip olmalı. entelektüel anlamda derin olduğu kadar bunu göstermeli ve mantığını da ön plana çıkarmalı. zira bildiğim kadarıyla bir uzak doğu ülkesi diplomasız her şeyi bilen biri tarafından yönetiliyor ve ülkenin durumu da çok kötüymüş:swh . neyse bu kadının başkan olması daha zor olduğu için çok önemli ve gerekli yeteneklere sahip mi? sahip. o zaman içimiz rahat devam edelim.
aynı zamanda kadınlar eğitim alanında ( en azından ülkemiz için konuşuyorum ) erkeklerden daha iyi konumda mi? evet. kadınların okuma yazma oranı çok daha yüksek ayrıca bugün gördüğüm bir raporda türkiye’nin ingilizce bilme seviyesi son 5 yıldır düşüyor olmasına rağmen kadınlarda bu durum artmış. demek ki kadınlarımıza güvenebiliriz çünkü muasır medeniyetler seviyesine kadınlar olmadan çıkmak imkansız.
gelelim devlet yapısına, her ne kadar vasat kadınlar hemcinsleri ile çalıştığı ortamlarda sürekli rekabete girişse de vizyon sahibi kadınlarda bu tür şeyler yoktur. bunu ispatlayacak bir veriye sahip değilim ama genel olarak durum böyledir çünkü büyük insanlar fikirlerle küçük insanlar ise insanlarla uğraşırlar. ben bu düşünceden ötürü bunu uslamladım. doğru olduğuna da canı gönülden inanıyorum. dolayısıyla her şeyi bilmek yerine eleştiri kabul edebilen, başkalarına danışan, onların fikirlerini değerlerinden kadın/erkek figür çok önemlidir.
kadınlarda yönetme vasfı yok çünkü onlar çok duygusal safsatası ataerkil dinlerin tarihine gömüldü. savaşçı ataerkil ve fetihçi gelenek bitti. dolayısıyla biraz barış gerekiyor çünkü artık insan hayatı değerli ve insanlar savaşmak yerine barışmak istiyor. burası çokomelli çünkü gerek (bkz: erich fromm) gerekse (bkz: konrad lorenz)’in yaptığı araştırmalara göre anaerkil toplumlar çok daha uzlaşmacı, çok daha az savaşsever ve çok daha uysal. çünkü kadınlar savaşı değil bürokrasi savaşını sever. en güzeli örneğini bunun theresa may verdi. kadın oturdu, uzlaşamadı ve ayrıldı. yapamayınca istifa edecek kudret de kendilerinde mevcut. savaşın, şiddetin olmadığı uysal ve uzlaşmacı toplumlarda şiddet ve şiddet’e teşvik daha az olur. gazeteciler yazdıkları yüzünden tutuklanmaz, insanlar internette yazdıkları yazılardan korkmaz, sadece protesto ettiği için insanlar şiddet kullanılarak dövülmez vs. örnek çok siz zaten biliyorsunuz bu bahsettiğim uzak doğu ülkesinden.
biraz da bu ataerkil düşünceyi aştıkları için, kadına değer verdikleri, onları arkalarında değil de yanlarında tuttukları için bu toplumlar yükselecektir. zira atamız da aynı düşüncede.
