yayınlanmaya başladığı dha ilk zamanlarda ekranlarda tutunamayacağını düşünen insan çoktu. Hatta bu kesimin içerisinde bizzat Gülse Birsel'in olduğunu da kendisinden daha sonra öğrendik. lakin onca kadro değişimine rağmen 6 yıl boyunca ekranlarda sürdürülebilir bir çizgi oluşturmuş bir diziydi. sözlükteki çoğu arkadaşıma nazaran ben beğenerek izliyordum. bu dizi öyle bir diziydi ki o herkesin alaya aldığı bir bakışta her şeyi anlayabilme özelliği ile total seyirciye ulaşma gayesini taşıyordu. ancak diziyi dikkatle izleyen bizler için ise senaryodaki akıllıca espiriler ben ve benim gibileri bu diziye bağlayan bir özellikti. adındanda anlaşılacağı gibi "avrupa yakası" durumu ile bugüne kadar sadece "anadolu yakası" diye ya da "avrupa" diye tarif ettiğimiz kavramları tek potada eriterek ortaya "avrupa yakası"nı meydana getirmiştir. burada bahsettiğim kavramların içerisini doldurursak eğer kalsik türk mantalitesi ortaya çıkmakatadır. özünü koruyan, moderniteye alışmada sancılar yaşan türkiye'Nin "modifiyeleşme" sürecini sosyolojik olarak bizlere resmi çeken bir dizydi bence. bazı genellemelerle birlikte 2 sınıf insan grubu üzerine kurulu senaryo ile bu grupların birbiryle olan ilişkilerini ve de çatışmalarını ortaya koyarak aradaki "7 farkı" bariz bir şekilde gülmece unsuruyla b,ize göstererek çarşamba akşamları yüzümüzü güldürmeyi başarmıştır. gerek gülse birsel'in dahiyane güldürü özelliği ile yeniliklere açık olan Sinan Çetin'in kombinasyonu sonucu ortaya böyle avrupai bir dizi ortaya çıkmıştır. tüm bunların yanında senaryonun düşmeye başladığı son 1-2 yıl içerisinde ise "sazı eline alan" Burhan altıntop (engin günaydın) dizinin çıtasını yükseklerde tutmayu başarmıştır. gerçekten "hepimiz burhan'ız" moduyla izlenmeye ve gülmeye başlamıştık. çünkü kendisi hepimizin başlıca özelliklerini taşıyordu. fırsatıydı, avantacıydı, para gözlüydü ve ortama göre ağız değiştirebilen biriydi. ancak tüm bu "kaypak" durumları engin günaydın kendisine has öyle güzel bir karaktere bürünerek oynadı ki sadece mimiklerine bakarak bizleri güldürmeyi başardı. yani toplayacak olursak tüm yaşanılan onca bölüme ve senaryodan sonra bize 6 yıl boyunca güzel ve eğlenceli zamanlar yaşattığı için tüm plato yapım'a teşekkürü bir borç biliyorum.
avrupa yakası bitmez. bu dizi 6 yıldır atv de oynuyor. şimdi bir 6 yılda atv de tekrarları oynar. sonra bir 6 yılda başka bir kanalda tekrarları oynar. velhasıl daha 12-15 sene civarı izleriz bu bu diziyi.
alaturka sex&the city havasında, beyaz türk vs tipik türk ailesi çelişkisinden malzeme çıkarıp kalitesiyle, oyuncuların kıyafetlerinden saçlarına, esprilerine kadar hastası olduğumuz dizi olarak başlamış ilk sezondan sonra nölüö yeaa dedirtip, şu anda ne idüğü belirsiz bir parodiye dönüşmüş bir tv programı için verilecek en iyi karardır. her şeye rağmen ülkenin en iyi dizisi olmasının tek sebebi ise, saygıdeğer gülse birsel in mizah dehası bir de karşılaştırmalı üstünlükler dir elbette.
son bölümler kötüydü falan ama avrupa yakasının olmadığı çarşamba akşamlarını düşünemiyorum ben. gülse birsel'in durumu başarısızlık değil aslında. bu seneyi saymazsak başarılı bir iş yaptı. hele ilk bölümler çok güzeldi. şesu ile burhan ikilisi vardı ki bir daha böyle bir ikili olmadı dizide. (bkz: naber şesut)
artık zamanı gelen hadisedir. zira bir dizi için 3 sezon yeterlidir. gerisi baymaktadır. bunun sonucunda bırakılmalı, yeni programlara yer açılmalıdır. zaten aslında kökten bütün abuk sabuk diziler bitse fena olmayacaktır.
en sonunda nihayet. herkes seviyor ben niye hiç gulemiyorum bu diziye, hatta sinirlerim bozuluyor sinirden guluyorum diye kendi kendimi sorgulamama sebep olmustur. buldugum cevap karsısında dehsete dusmustum; espriler bayat, karakterler sakat, konu desen yalan dolan, mekan desen yok, guzel hatun desen yok; alavera dalavera yok, amerikan soap operalarda olanların hiçbiri yok, yerli yepyerli dizilerde olan aşk yok, ölüm yok, hız yok, cetrefilli laflar yok, ekmek teknesi vari insanı baglayacak mekan, zaman, kişi üçlemesi yok; ne var lan bu dizide.çok buyuk hakaret olacak ama türkücü dizileri bile daha iyi be kardeşim. olası 2 durum var:
1-) diziyi belli IQ'nun altındakiler icin cekiyorlar
izleyenlerde konuyu rahat anlıyorlar, afilli olmayan espriler herkesin cakacagı cinsten, genel kultur bilgisine referans vermeyen cinsten. demekki bu gruptakiler prison break, galactica, lost yada hadi daha aşk yogunluklu olsada ortalama bir diziden yada aksam haberlerinden hiçbirşey anlamıyor öylece bakıyorlar, felaket. sözlük yazarları alınmasın, onların IQ'ları tescilli zaten; okumus cocuklar hepsi...
2-) bu komplo teorisi olacak ama seçenek olsun diye ekliyorum : bu tarz diziler (cocuklar duymasın vbg) ekranda insan beyninin karar ve secicilik mekanızmasını kilitleyen bir frekansta belli sekilleri arkaplandan gosteriyorlar, nutku tutulmus oluyor insanların.
yeminci edit : valla billa toplamda kendimi zorlayıp bir bolum izleyebildim. birde zap arasında ne denk geldiyse işte; ama bir bolumde bile tum karakterleri tanıdım, konuyu kişilikleri çaktım. mekanları gordum yetti hatta gına geldi bir bolum bile.
tadında bırarkılması iyi olacaktı ki artık kabak tadı vermeye başlamıştı. artık "keşke çarşamba gelsede şunu izlesek" diyemiyoruz. o yüzden bitmesi bi bakıma iyi olacaktır..
3 yıl gecikmiş olan bir karardır. evet bende ilk başlarda ayıla bayıla izlerdim ama şu da bir gerçek ki dizi bambaşka bir hal aldı. onun dışında bir takım oyunculara yapıldığını gördüğüm haksızlıklar, ki bunların başında hümeyra gelir, diziden nefret etmemi sağlamıştı.
en güzel yanı; engin günaydın'ı gerçekten yepyeni bir şeyler yaparken görmek olacak. bildiğim kadarıyla kendisinin tiyatro ve film projeleri vardı ve gerçekleştirememesinin tek nedeni bu diziydi.
zamanı geldi diye düşündüğüm güzel dizi. son zamanlarına bakılırsa eski haline göre gittikçe kötüleşen, eskisi gibi güldürmeyen dizinin boku çıkmadan vitrine çıkarılması en doğru olaydır.*