türk basınından, on yıl öncesinden günümüze gelememiş spor yorumcularından, pozisyonları değil hakemi seyreden insanlardan uzak durarak başarılabilecek bir olgunluk.
yabancı oyuncu engelinin kalkması dahilinde bir fark kalmayacağını düşündüğüm hadise. ancak kalkması imkansız. birincisi süper lig'deki takımlarla 3 büyüklerin finansları bir değil. 3 büyük takım yıldız oyuncuları getirecekler ama diğer takımlar afrikadan aç susuz adamları getirecekler. nerde eşitlik... ikincisi türk futbolu biter. zaten kırk yılda bir kez yetenekli oyuncu çıkıyor türk olarak, o da çıkmaz. yani bir kısır döngü içindeyiz efenim. bu yüzden de* avrupa takımları ile aramızdaki farkı kabulleniyoruz. adamlar iyi...
yabancı sınırının artı ikisi kadar acıklı bi durumdur.genç yerli yetenekler en az 2-3 tane düzenli forma giyen olmalıdır.yabancıların hepsi de belli bi sınırın üstünde olmalıdır.
atletico madrid-galatasaray ve lille-fenerbahçe maçlarını goller hariç seyredelim. bu maçları seyretmemiş birine atletico her iki maçı da 3-1 kazandı, lille de iki maçı da 3-1 kazandı diyelim. adam hiç şaşırmaz. gayet normal der.
bala göte tur geçeyim sonra her şey unutulsun, mevsimi bitti artık. 10 yılda bir olur öyle bir şey.
sonucta en önemli faktör derin bir asagilik kompleksidir. karsi takim daha oyun baslamadan korkulan birseyse o takim sahada büyük ihtimalle kazanacaktir.
' öğrenilmiş çaresizlik' psikolojisine bir diğer örnektir. neyse ki bazı kitleler bu psikoloji ile zaten içli dışlı olduğu için yarattığı travmayı atlatmaları uzun sürmüyor.