daha sanatsal olduğu ve alt metin itibariyle daha sağlam temellere oturduğuna şüphe yok, ama bu kasvet, bu hayatın bıkkınlığı ve kötünün cezalandırılmadan bırakıldığı sonlar, insanları boş yere hüzne gark etmek neden? fazlasıyla bohem üstelik.
sinema, biraz da olmasını istediğimiz şeylerin kurgusal aksiyon iskeletinde karşımıza çıkması değil midir? o halde varolanı anlatmak ve yaşanılanı ya da yaşanılması olağan olanı neden bu kadar derin bir karanlık içinde anlatıyorsun bize be adam?
sonuç: günlerden pazarsa ve dışarıda yağmur varsa izleyin. kendinizi daha da kötü hissedin. hayatı sorgulayın. avrupa sineması bunun için var.
hollywood gibi bilindik sonlu iyinin kazandığı aşkın kazandığı, doğrunun intikam aldığı samandan karakterler göremeyeceksinizdir.
yeni şeyler deneyerek kendilerini geliştirmek isteyen yönetmenlerin cirit attığı, gerçekten bir konuyu ele alan, hikayesi olan ve bence en önemlisi de filmi oyuncular üzerinden yola çıkmadan -Hollywood sözüm sana- çeken kıta sinemasıdır.
Tabi kötüleri de yok mudur, kesinlikle vardır. öyle filmler için "yeni bir şey denemiş adam" demek en doğrusudur bence.
Bir de klişelerden uzak olması önemli bir özelliğidir kanaatimce. ( Hollywood sözüm yine sana)
kesinlikle milyonlarca dolara mâlolan vurdulu kırdılı hollywood yapımlarından daha çok çeker insanı *.
özellikle italyan sineması çekildiği coğrafya sebebiyle bi ayrıdır.
doğu avrupa filmleri genellikle çok eğlencelidir.
fransız sineması daha bi karamsardır *.
bu aralar ilgi duyduğum sinema.ama daha çok romanya-macaristan-norveç-danimarka-isveç-isviçre-belçika gibi ülkelerin filmlerini izlemek istiyorum.önerisi olan mesaj atarsa sevinirim.