büyük hun devleti'nin yıkılmasından sonra elalemin yüzüne bakamayıp batıya doğru kaçan türklerin ya da neyse hunların diyelim, neyse işte oluşturduğu devlet... balamir kurmuş bu devleti. önlerinden kaçan salak topluluklar da kavimler göçü adıyla tarihe hem mal, hem de mâl olmuş işte. 375 yılında kurulup 453 yılında yıkılan bu devlet attila tarafından hayvansal bir güce ulaştırılmış. doğu ve batı roma üzerine yaptığı seferlerde falan avrupalı'nın rüyalarına bile girmiş bu devlet. anadolu'ya yaptıkları akınlarla da doğu anadolu'nun büyük kısmını ele geçirmişler. korkunç bişeymiş hakaten..
sadece türkiye türklerinin türk olduğuna inandığı türk(?) devleti. ortalığı yakıp yıkan bir devlet olarak aslında türk ilan edilmesi avrupalıların ekmeğine yağ sürerdi ama akıl edememişler gördüğümüz kadarıyla.
Beşinci yüzyılda Avrupa'nin altını üstüne getirmiş olan konfederatif yapı.
Asya'daki devletlerinin dağılmasında sonra Hunların bir kısmı kendisine Aral Gölü civarını yurt olarak seçmiş ve IV. yy'ın sonlarına kadar orada yaşamaya başlamışlardır. IV. yy'ın sonlarına doğru ise, kendilerine yeni bir yurt edinmek amacıyla, Batı'ya doğru hareket etmeye başlamışlardır. Avrupa'ya gelmeden önce, Hun birlikleri iki kola ayrılarak, bir kısmı Suriye ve Mısır'a, diğer bir kısmı ise, Anadolu üzerine akınlar yapmışlardır. Bu akınlar, o kadar etkili ve yıkıcı olmuştur ki, Roma imparatorluğu'nun her yerinde, Hun atlıları hakkında efsaneler yayılmaya başlamıştır. Daha sonra Hunlar, Balamir önderliğinde Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'ya gelmişlerdir. Bunun sonucunda ilk olarak Gotların, yerlerini terketmesiyle başlayan zincirleme reaksiyon sonucu, Kavimler Göçü adı verilen olay gerçekleşmiş ve Avrupa'nın demografik yapısı tamamen değişmiştir. Bu değişimin muazzamlığını bir örnek vererek açıklamaya çalışacağım: Vandallar, Kavimler Göçü öncesinde Baltık kıyısında takılmakta olan bir halktı. Göçten sonra, önce, Galya'ya yerleşmeye çalıştılar. Daha sonra, iber yarımadasına geçtiler, burada da durmayarak, Kuzey Afrika'ya geçtiler. Fakat burada da kalıcı olmadılar ve italya yarımadasına çıktılar ve Batı Roma imparatorluğunun yıkılışında önemli bir rol oynadılar ve daha sonra tarih sahnesinden silindiler. Konumuza tekrar dönersek, bu göç sonucunda, Roma imparatorluğu çok büyük bir güç kaybetti ve ortaya çıkan otorite boşluğunu ise, büyük ölçüde Hunlular sağladılar. Balamir'in oğlu Uldız'ın hükümdarlığı döneminde Attila'ya kadar sürecek olan, klasik Hun siyasetinin temeli atılmıştır: Batı Roma'yı baskı altında tut, Doğu Roma'yla iyi geçin. Nitekim, Attila'ya kadar, Hunlular ve diğer kavimlerle birlikte oluşturdukları ordu, genel olarak, Batı Roma üzerine seferler yaparak, büyük ganimetler kazanmıştır. Uldız'ın oğlu olan Rua'nın ölümüyle, devletin başına Rua'nın kardeşi, Muncuk'un oğulları, Bleda ve Attila geçmiştir. Bleda'nın bir süre sonra ölümü* neticesinde devleti Attila yönetmiştir. Zaten Bleda yaşarken de, devleti fiilen Attila yönetiyordu. Attila, Uldız'ın geleneksel politikasına son vererek, keyfe keder kralına değil, alayına gider nidasıyla, hem Doğu, hem Batı Roma'ya karşı cephe aldı. Doğu Roma'yı ağır vergilere bağladı. Hatta öyleki, inanılmaz zengin topraklara sahip olan Doğu Roma bunu ödeyemez duruma gelmişti. Attila, vergilerin ödenmedi durumlarda, göz korkutmak amacıyla, bir kaç sefer Trakya'yı yağmalamış ve istanbul önlerine kadar ordusunu yürütmüştür. Batı Roma'ya karşı da savaşçı bir politika yürütmüş ve meşhur Honoria olayından sonra, imparatorluğun yarısını çeyiz olarak istemiştir. Teklifi reddedilince, büyük bir orduyla, italya seferine çıkmıştır. Roma ordusuyla Po ovasında yapılan(451) savaş neticesinde, kazanan bir taraf çıkmamış, her iki taraf da büyük kayıplar vermiştir. Bu savaş, o zamana kadar yapılan en büyük meydan savaşlarından birisi olarak tarihte yerini almıştır. Attila ordusunu geri çekmiş, Roma kumandanı Aetyüs ise takip edememiştir. Ertesi yıl, Attila Roma üzerine tekrar yürümüş fakat bir çok sebepten dolayı, italya'yı fethetmeden geri dönmüştür, fakat bu sefer sonrası, Avrupa'da Hun gücüne karşı çıkacak bir güç kalmamıştır.
453 yılında Attila'nın şüpheli ölümü neticesinde oğulları ilek, irnek ve Dengizik devleti birarada tutamamış ve Hunlar, Karadeniz steplerine geri dönerek tarihe karışmışlardır.
Avrupa Hunlarının merkezi olarak şimdiki Macaristan toprakları gösterilebilir. Çünkü hakanlar genelde burada yaşardı. Hunlar bu zamanda, Karadeniz'in güneyinden, Trakya'ya, Balkan coğrafyasının kuzeyinden, Fransa topraklarına ve Baltık kıyıları ile kuzeyde iskandinavyaya kadar geniş bir toprakta söz sahibi olmuştur. Fakat bu coğrafyada, yerleşik merkezi bir otoriteden bahsetmek güçtür, genel olarak kabile biçimindeki örgütlenmelere Hun üstünlüğü kabul ettirildikten sonra, kabileler serbest bırakılmaktaydı. Bu sebepten dolayı, devletin çöküşü de, yükselişi kadar hızlı olmuştur.
Bir de şunu belirteyim; Macarlar da, kendi ataları olarak Hunları kabul etmekteler. Hatta şimdiki Macaristan'ın ismi Hun-gariabiçiminde, Hun diyarı falan şeklinde bir anlama gelmekte. Ayrıca, bizim tarih yazınımızdan başka ''Hunlar, Türktür'' iddiası yabancı tarihçiler tarafından pek kabul görmemekte, sadece doğudan geldikleri kabul edilmektedir.
Ayrıca Tanrının kırbacı için:
nüfusunun çok çok az bir bölümü türktü zira o zamanda bölgede yaşayan yerli bir türk topluluğu yoktu.ordu ve yöneticiler türklerden oluşmaktaydı.halkının büyük çoğunluğu hükmettiği coğrafya gereği germenler ve slavlardan oluşmaktaydı.
Avrupa'yı müthiş bir askeri zekaya sahip olan Atilla'nın liderliğini yaptığı hızlı,çevik ve gaddar Hun orduları ile tarumar etmiş olan şanlı devletin adı...
Tarihci priskos Historia adlı eserinde bu devletin ve attila'nın türk olduğunu söylemiştir. hatta attila'nın ayrıntılı bir tasvirini de yapmıştır. bahsettiğimiz tarihçi attila ile birebir konuşmuş biridir.
1- Merkez: Budapeşte
2- ilk hükümdarı: Balamir
3- Ünlü hükümdarları: Uldız, Rua, Atilla
4- Atilla Doğu Roma ile Aatolias ve MArgus antlaşmalarını yaptı. Batı Romaya da Galya ve italya seferlerini düzenledi.
daha önce de belirtildiği gibi attila'nın kuralları çerçevesinde büyüyen bir devlettir. klasik islamiyet öncesi türk devletleri gibi tek bir hükümdar veya hakan döneminde zirveye çıkan ve sonrasında çabuk dağılan bir devlettir.