avrupa'da türklere yapılan ırkçılığı bahane edip türkiye de yapılan kürt terörüne don biçmek çok güzel bir ironidir. beyin yıkamak, "bakın ben tarafsızım" demek gibi bir şeydir.
Avrupa ve özellikle hollanda - belçika gibi ülkelerde türk pasaportu taşıdıkları için vatandaş tarafından türk olduğu düşünülen bir çok kürt vatandaşı vardır. burada "devlet bie bahmir" felsefesine alıştıkları için orada da benzer eylemler düzenlemeye çalışmakta ve hollandalı - belçikalı vatandaşların tepkisini çekmektedirler. Buda doğal olarak bir tepki oluşturmaktadır.
Ayrıca türkiye de yaşayan ve hizmet edilse bile asla memnun edilemeyen azınlıklarla avrupa da yaşayan azınlık konumdaki Türkler kıyas dahi edilemez. Çünkü biz amsterdam'da toplanıp hollanda bayrağı yakıp polise taş atmayız. Zulüm yapılıyorsa bile bu gerçekten hasta ruhlu insanların yapacağı iştir.
belli ki almanya´da yaşayan türklerin durumu çok doğru bir adresten- merkelin beyanlarından bilgi ediniliyor. bakış açısını değistirecek olursak eğer sorunun kaynağını bulmak belki daha kolay olur.
orada yaşayıp da almanca bilmediklerini eleştirmek doğrudur çünkü büyük bir sorun teşkil ediyor. otuz ve ya daha fazla yıldır almanya´da yaşayan birinci ve ikinci nesil türkler anadolu´dan göç eden insanlardır. onlardan dil öğrenmeleri beklenildi ama yeterli fırsat verildi mi onu sormak lazım. okula gidenler yaşlarınca çok küçük çocuklarla okula gitmek zorunda kaldılar. sıfırdan başladılar her şeye. zar zor almanca öğrendiler ama öğrendikleri onlara acı verdi,
çünkü artık çocukların onlarla nasıl alay ettiğini, ´sarımsak kokulu pis türk´ dediğini anladılar.
annelerinin baş örtüleriyle alay edildiğini duydular.
babalarının çöpçülük mesleğinden utandıran sözleri anlamaya başladılar.´demek ki almanca böyle bir dilmiş´ dediler.
daha fazla anlamak istemediler onların dediklerini. düştüler onlar tarafından kazınan derin kuyuya. halbuki sevinerek gelmişlerdi almanya´ya çünkü mutlu bir gelecek vaad edilmişti onlara. fakat kurdukları hayalin içinde tutunacak dalları koparıldı, çünkü toplumda kabul göremediler. bu durumda en azından alışılmış anadolu hayatına-kültürüne tutundular ailelerinden gördükleri gibi. almancayı yeterince öğrenemedikleri için en düşük aslında sadece zeka sorunları olan çocukların gittikleri okullara yönlendirdi öğretmenleri. böylelikle başarılı bir geleceğin tüm kapıları kapatıldı yüzlerine.
şimdi ellerinde olmadan bu duruma sürüklenenlerin dil sorununda ne kadar payı var? - özellikle (öldürücü) ırkçılığı savunan ve hak ettiklerini düşünen insanlara- sorulur.
ayrıca onca zorluga rağmen ikinci nesilden de almancaya tamamiyle hakim ve başarılı insanlar çıkmıştır elbette ama ne yazık ki bunlar sadece küçük bir kitleyi oluşturmaktadır.
üçüncü ve sonraki nesillerin önlerine koyulan tüm engellere rağmen çoğunun üniversiteye ve yüksek okullara gittiği görülse de yine de yeterince entegre olamamaları eleştiriliyor. çok büyük kültür çatışmasına rağmen yıllarını verdikleri, ekmeğini yedikleri belki de ´memleketim´ demek istedikleri bir ülkede evlerinin, işyerlerinin ırkçılar tarafından ateşe verilmesi ve bunun almanlar tarafından ´ama o almanca bilmiyor´ diyerek kabul görmesi hatta bu durumu hak ettikleri kendi vatandaşları tarafından savunuluyorsa artık sözün bittiği yere geliriz...
Görüldüğü üzere biz daha kendi milletimizle anlaşamayıp didişirken bu vaziyetle Avrupalının bizi anlayıp önyargılarını yıkmasını beklemek biraz hayalperestlik.
bir de bunun 80'li yıllarda "almanyalar türklere kötü davranıyor, ırkçılık yapıyor" versiyonu vardır. amma ve lakin aradan 35 yıl geçse de artık ileri bir toplum olduğumuza eminim. şimdi de biz suriyelilere şeklimizi koyuyoruz. olmadı askerimizi tokatlayıp onları öldürüyoruz. büyük ülke olmak budur. bu arada boş kalan toki'lere de kardeşlerimizi iyice bi yerleştirelim. her oy bir oydur sonuçta..
sadece türklere karşı olmayan ırkçılıktır. avrupa her daim ırkçı olmuştur zati. "aydınlanma" hareketi dedikleri şey bile ırkçı bi tutum içindedir. "medeniyeti ben kurdum. her dünya milleti de bundan faydalanabilir. ama yine de bu medeniyeti ben yarattım. o bunun bizatihi sahibi değildir." tavrındadır avrupa. ortaçağ akabinde sivrilen aydınlanmacı düşüncede hala bunun izi mevcuttur. tam ırkçı denemez belki amma avrupa merkezli bi duruşları vardır yani. hala asyalı, türkler, araplar, avrupa haricindeki diğer milletler ikinci sınıf muamelesi görür.
ha, bi önyargıları da mevcuttur ne yazık ki türkiyeye karşı. sırf avrupada değil tüm dünyada mevcut hem de. geçtiğimiz günlerde hintli bi arkadaş ile tanışmış bulundum ve bana söylediği bi cümle karşısında kanım çekildi. "ben tüm türkiyeyi başörtülü, koyu islamcı filan biliyodum" dedi. bu yanılgının oluşmasında kimin payının olduğu zaten aşikar. onların da anasını avradını yani.
öte yandan, avrupa merkezci "çağdaşlık"(?) fikri bizim ülkemizde de gayet mevcuttur. atıyorum bi makale yazdınız. türkçe yazdığınızda alacağınız akademik puan 2 iken, yabancı dilde yazıp yabancı dergilerde yayımlattığınızda alacağınız puan 4'tür. türkler avrupalılığı, kendine yabancı olmayı şart koşuyorken kendilerine; elin ingilizi, caşuası, hansı bize ırkçılık yapmış, ne fark eder ki yani? trajik olaylar dönüyo beybilerim.
avrupa'da turklere karsi irkcilik yapiliyor, evet. bunun nedenleri arasinda ulkeyle ve insanlariyla igili onyargilar cogunlukla olsa da bazi durumlarda o ulkede komun halinde yasayan turkler de yer alir. dunyanin bircok yerinde oldugu gibi avrupa'da da turkler genellikle yine turklerle vakit gecirir ve bu durum kisinin yasadigi ulkenin kultur ve yasam tarzina uyum saglamasini zorlastirir. 3-4 sene yasamis ve ulkenin vatandasligini almis olmasina ragmen, hala ulkenin dilini konusamayan insanlar vardir ve ustelik bu insanlar turkiye'de yasiyormuscasina yasamaya devam ederler. ne kadar yanlis olsa da cogu insan sonradan gelen yabancilari sevmez ve ustelik gelenler var suregelen hayat tarzina uyum saglayamiyorsa iyice goze batarlar. her turlu irkcilik kotudur, bu tartisilmaz ama bir yandan da yasanilan yerin kulturuyle uyum halinde olmaya ozen gosterilmelidir.
sığıntı-sömürgecilere gösterilen haklı bir tepkidir.
adam çalışmıyor, çalışsa da malum işlerle uğraşıyor, üstüne devletten yardım fonu alıyor, ortalama 5 çocuk yapıyor, sokak ortalarında namaz kılıyor, hatta ve hatta örneğin hollanda'da eşcinsellere saldırıyor, kendi mahallelerinde etnik milliyetçiliğin alasını yapıyor ve sonrada çıkıp devlet ırkçı kanunlar çıkartıyor diye zırlıyor. aynı şeyler bizim ülkemizde de yaşanıyor aslında. sömürgeci bir şerefsiz olmanın dili, dini, ırkı yoktur.