2007 seçimi öncesi
" ak partinin tek parti iktidarını memnuniyetle karşılayacağız"
sivil anayasanın sessiz, sedasız hazırlandığı, oldu bittiye getirilmeye çalışıldığı şu günlerde: (Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkan Yardımcısı Renate Sommer)
AK Partinin yeniden hükümet kurmasını ve islamcı olarak nitelendirdiği Abdullah Gülün cumhurbaşkanı seçilmesini kaygı ile izliyoruz.Özgürlükler adım adım, yavaş yavaş budanıyor. Karşı karşıya olduğumuz Siyasi islam. Başörtüsü de siyasi simge.
Avrupa'nın birleşmesinde dönemin en önemli isimleri Jean Monnet ve Prof. Walter Hallstein'dır. Bu iki isim, Avrupa'da bir daha savaş çıkmaması için savaş malzemesi üretiminin iki temel unsuru olan kömür ve çelik üretiminin ortak bir otoritede toplanması gerektiği önerisini getirmişlerdir. Bu fikir daha sonra Robert Schuman tarafından Schuman Planı aracılığıyla 9 Mayıs 1950 tarihinde hayata geçirilmiştir.
2. Dünya savaşının ardından artan kömür ihtiyacını kraşılamak isteyen ülkeler arasında kurulmuştur.Birliğin iyi işlediği gören diğer Avrupa ülkeleri birliğe üye olmaya başlamışlardır.Kömür ve çelik ihtiyacının karşılanmasından sonra Avrupa Devletleri birliği ekonomik platforma dönüştürmüşler ve şu anki AB'ye çevirmişlerdir.
ülkemiz adına tamamen ticari bir ferahlık durumu olarak algılanması gereken fakat toplum kültürümüze kadar denet alanı oluşturmuş,yanlış algılanan bir oluşum.
turkiye'nin girmek istemesinin sebebi ekonomik kalkinmadan ziyade kutupla$an dunyada kendini guvenceye almak ve yerini belli etmek olan birliktir.zaten turkiye ab'ye giremezse rusya - iran ve cin hattina kayar.abd'nin turkiye'nin ab giri$imlerini destekleme sebebi de budur.doguya odaklanan turkiye'de hem kendisi hem dunya icin cok tehlikeli olur.
Dünyada en çok sevdiğim organizyon olan partidir.Çünkü ülkemize karşı o kadar büyük bir çifte standart,terbiyesizlik ve karalama politikası uyguladılar ki sayesinde halkımız bütünleşti ve 12 eylül'de evren paşa'nın ülkemizin üzerine serptiği kara ve ölü toprağı atıp,mitinglerde tekrar güzel günler görmek için savaşan bir ulus olduk.Aynı başarıyı gösteren diğer organizyon için: (bkz: akp)
nüfusumuzun büyük çoğunluğunun girmemize karşı olduğu oluşum. bir hesap yapalım:
akp: ab yanlısı. malum.
chp: ab yanlısı. hatta müzakere tarihi alındığında deniz baykal, "benim sayemde alındı" gibi abuk laflar etmişti.
mhp: ab kapısını zorlayacağız, ama bizim istediğimiz gibi olmazsa diretmeyeceğiz diyordu genel başkan yardımcıları. resmi sitesinde de "ab dayatmaları" diye bir kısım var ki, yaptığı dayatmaları eleştirmişler. Karşıdır diyebiliriz
dp: ab yanlısı, fakat nedense mitinglerde değinmiyor. sitesinde ise ab yanlısı olduğu bariz ortada.
saadet partisi: feci halde karşı.
genç parti: ab'ye karşı. cem uzan, öperim ellerinden :)
btp: karşı. çocuk başına 15bin ytl. az para vermiyorlar :)
bbp: sonuna kadar karşı. avrupa türk birliği'nden yanalar.
tkp: karşı tabii ki. kim tutar sizi.
ödp: karşı. çok karşı.
ip: ab ye karşı olan partilerden en muhalifi.
hyp: sitesinde aradım bulamadım. karşı veya değil, bilemiyorum.
emep: feci karşı. yalnız, dtp, dtp nin olmadığı yerlerde emep e oy verilmesini rica ediyor. burda bir çelişki var.
ldp: akp den bile daha fazla ab yanlısı.
hakpar: çok karşı.
dtp: ab yanlısı. ab de onların yanlısı zaten.
hür parti: yaşar okuyan2ın partisi. pdf uzantılı dosyaları açamadığım için programına bakamadım.
aydınlık türkiye partisi: ab'ye karşılar.
şimdi bu partilerin oy dağılımına bakalım:
akp, chp, dp, lb, dtp... akp ve chp nin oy toplamları, nüfusun oylarının yarısına yakını demek. buna dp ve dtp de eklenince oran bir hayli artıyor.
buradan şu sonuç çıkar: bu partilere oy verenler, ya ab yanlısı, ya da oy verdikleri partilerin ne programını ne tüzüğünü bilmeyen insanlar. veya abnin ülkemiz üzerinde türlü pislikler çevirdiğinin farkında olmayan insanlar.
mikrofonu sokaktaki insana uzatın. verecekleri cevap: ab ye karşıyım kardeşim, olacaktır. sokaktaki insana sormayın, yakın çevrenize sorun, çoğunluk yine ab karşıtı olacaktır.
hani nerede o anketlerdeki ab karşıtı büyük çoğunluk? nerede halkın iradesi?
ağaçlardan inen insanlardan meydana gelen bu uluslar tarihin değişik dönemlerinde biribirilerinin boğazına sarılmıştır... tekrarlanmayacağı kesin değildir... aldatıcı bir birliktir... malaparte'nin kaputt kitabında verdiği şifreye göre avrupa uluslarının gözlerinden biri hiç insan gibi bakmaz...
çağdaşlık ve batılılaşmayı ayırt edemeyen Türkiye'nin kapısında kul köle olduğu birlik.
Atatürk diyor ki!..
"Efendiler!
Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi.
Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?
Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!"
6 Mart 1922, TBMM
emperyalist bir birliktelik olduğu kabak gibi ortada olmasına karşın algı problemi yaşayan insanlarda kurtuluş ümidi olarak görülen konsorsiyum.homojen bir birliktelik olmadığı,kendi hazırladıkları anayasanın üye ülke halkları tarafından veto edilmesiyle birkez daha kanıtlanmıştır.
7 yaşında ilkokul 1'e giden bir çocuğun "biz ne zaman avrupa birliği'ne gireceğiz?" sorusunu sorduktan sonra, "en erken 8 yıl sonra ama çok uzun yıllar sürebilir" cevabı karşısında, "e o zaman biz salak mıyız? neden o kadar bekleyelim ki? biz tek başımıza bir şey yapamıyor muyuz? illa girmemiz mi lazım?" cümlesini yapıştırdığı sosyal, siyasal, ekonomik oluşum.
işin kötüsü kabağın kızartmasını da tatlısını da çok severim ve çözüme ulaşamadan uzayıp giden, yılan öyküsüne dönen konulara niçin 'kabak tadı verdi' denildiğini hiç anlayamadım (örneğin hiç sevmediğim 'kereviz tadı verdi' ya da 'pırasa tadı verdi' deselerdi daha hoşuma gidecekti.)
Kabak tadı veren konulardan biri, israil-Filistin savaşıdır.
Birileri 'israil işgali altında bulunan Filistin topraklarına ilişkin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bilmemkaç sayılı kararı...' lafına başlayınca benim nevrim döner.
Trafik tıkanıklığı, kapkaç sorunu, gecekondu semtlerini sel basması falan gibi konularda 'kabak tadı verdi' denilmesi 'malumu ilamdan' başka birşey olmayacak, onlara girmiyorum.
Bendeniz bir de 'yurdumuz Balkanlar üzerinden sarkan soğuk ve yağışlı bir hava kitlesinin etkisi altına girdi' lafına uyuz oluyorum. 'Bütün yurtta, dış temsilciliklerimizde ve yavru vatan Kıbrıs'ta törenlerle kutlandı' cümlesi de kabak lezzeti taşıyan diğer bir yemektir.
Avrupa Birliği de öyle.
Ufak ufak sıkılmaya başladık ha...
işin ilginç yanı, dönüp dönüp aynı yazıyı yazan 'Avrupa Birliği yazarlarımız' var ve onlar, 'Avrupa Birliği'nden başka birşey yazan' bir arkadaşları çıkınca da şaşırıyorlar, 'ne kültürlü çocuk' falan diyorlar.
'Sıkıldım' deyince daha da çok şaşırıyorlar, insan Avrupa Birliği'nden sıkılıp da sinemaya gider miymiş?
iyi ama şimdi aşk yazsam büsbütün yadırganacak, aaa, herşeyi küçümseyen, emekçi arkadaşlarını sömüren, dönek, faşist, küfürbaz, duygusuz ve sevgisiz korkunç canavar aşkı da bilirmiş... Ay beni seni hiç böyle tanımamıştım Engin... (Engin ismi, genç kızlarımızın son yıllarda kullandıkları fonetik düzenlemeye uygun olarak 'Aengin' şeklinde okunacak!)
Onun için biz gene Avrupa Birliği yazalım da Türk basınında çalıştığımızı hatırlayalım:
Avrupa Birliği'ne girmemiz kesin değildir.
Olursa da bu iş en erken 2015 yılında olacaktır (ve fakat 2012 yılında Marduk gezegeni gelir de dünyanın dengesini bozarsa zaten ortada ne Avrupa ne Türkiye kalacaktır!)...
Askerimizi Kıbrıs'tan çekmeden ve Güney Kıbrıs'ı tanımadan Avrupa Birliği'ne giremeyiz.
Bu da yetmez, ekonomiyi hiç olmazsa birliğin en kelek üyeleri olan Romanya, Polonya falan düzeyine gelecek kadar geliştirmek zorundayız.
Daha da önemlisi, milyonlarca işsiz, eğitimsiz ve becerisiz, üstelik başıboş ve 'suça eğilimli' lumpeni ekonomi ve toplum içinde 'soğuramazsak', onları adam edemezsek bizi almazlar. Ben soruşturdum, Frankfurt Hayvanat Bahçesi'nde boş kadro yokmuş.
iğrenç şehirlerimize ve yapılarımıza da çeki düzen vermek zorundayız.
Hepsinden vahimi, böyle bir birlikte, kendi topraklarımız üzerindeki egemenliğin bile kayıtsız şartsız bizde değil, 'azıcık da onlarda' olacağını bilmek zorundayız.
Dolayısıyla, elinizi kolunuzu sallaya sallaya Avrupa'ya gidersiniz ama orada iş bulup çalışamazsınız. Oturtmazlar da. Size yalnızca 'rahat gezme hakkı' vereceklerdir, oralarda para bırakmanız üzere...
Bu ciğer sizde varsa, giriniz.
Yoksa da bu konuyu kapatın çünkü gerçekten kabak tadı verdi. Keşke kereviz tadı verseydi de üzülmeseydim.
son derece eski ve köklü bir tarihe sahip olan ülkeler arası entegrasyon..
birleşik bir avrupa fikir tarihin eski dönemlerine hatta ilber hocanın son kitabına bakıldığında 1600 lü yıllara kadar gider.lakin hayata geçirilebilmesi ıı.dünya savaşını izliyen yıllara denk gelir..dönemin savaşlardan yorulmuş avrupa ülkeleri yeni bir savaş ile karşı karşıya kalma fikrinden ürkmüşler ve savaş sanayisinin en önemli iki hammaddesi olan kömür ve çelik alanlarında bir birlik oluşturma fikrini benimsemişlerdir..bu amaç Schuman Planı çerçevesinde 1950 yılında tamamlanmıştır..bunun ardından atom enerjisinin barışıl kullanımıı amaçlayan eurotom gündeme gelmiştir.daha sonra avrupa toplulukları çatısı altında birleşme gerçekleşmiştir.
avrupa birliği herşeyden önce küresel bir güç olmasının yanında önemli bir bölgesel entegrasyondur.barındırdığı özellikler ile bir öreneği daha yoktur..örneğin hiç bir oluşum içinde bulunan devletler avrupa birliğinde olduğu gibi bazı egemenlik haklaırını kendi rızaları ie üst bir kuruma devretmemiştir..euro sahası buna güzel bir örnek teşkil eder..bununla birlikte üye ülkeler bağımısz para politikası izleme şanslarını avrupa merkez bankasına devretmişler yine benimsedikleri ortak politikalarlada bunu devam ettirmişlerdir.
kurulduğundan günümüze bir çok genişleme süreci geçirmiş ve arasına yeni ülkeleri almıştır.genişlemeler sırası ile 1973 1981 1986 1990 1995 2004 ve 2007 yıllarında olmuştur..
bu süreçlerine özellikle demir perde bloğunun dağılamsı farklı bir yön vermiştir..dağılan blokta ayrılan merkez doğu ülkeleri avrupa birliğinin yeni hedefi olmuştur.politikaları bu ülkeleri birliğe dahil etme ve bunun yeter şartlarını sağlamaları yönünde değişmiştir.zira bu ülkelerin bölgedeki mevcudiyetleri ab ülkeleri tarafından en iyi şekilde değerlendirilmek istenmektedir.
günümüz ekonomik siteminde tam anlamıyla ekonomik ve siyasi bir güç merkezi haline gelmiştir.. bazı istatistiki veriler şu şekildedir:
SAGP göre KBMG 23.400
DÜNYA iHRACATINDAKi PAYI %19.2
DÜNYA iTHALATNDAKi PAYI %16.1
NÜFUS 486.5 MiLYON
bir zamanların iki azılı düşmanının -almanya ve fransa- sürükleyici güç olarak temellerini attığı, ekonomik bir örgütlenme olarak başlayan, süreç içinde siyasi birlik haline gelen ve aradaki siyasi bağı (ortak anayasayla) günden güne sıkılaştırmayı amaçlayan oluşumdur.
bir de başka bir açıdan bakarsak: abd nin uzun vadeli projesidir. sscb nin çöküşünden sonra tek egemen güç haline gelen abd, bu dominantlığını sürdürebilmek için çeşitli stratejiler-projeler üretmiştir ki bunlardan biri de avrupa birliğidir. abd, askeri açıdan üstünlüğünü kabul ettirdiği rusyanın ekonomik açıdan tekrar canlanmasını, dirilmesini önlemek amacıyla avrupa birliği projesini hayata geçirmiş ve rusyanın önünü kesmiştir. rusyanın yerleşik bir medeniyet olması, tarihte çeşitli dönemlerde önemli ve belirleyici aktörlerden olması, yeşil altın diye bilinen geniş orman örtüsü sayesinde tekrar ekonomisini toparlayabileceğinin öngörülebilmesi abd nin kaygılarının yersiz olmadığının kanıtıdır.
ab projesi bugüne kadar kuruluş amacı doğrultusunda başarıyla ilerlemiştir. her projenin olduğu gibi ab projesinin de bir sonu vardır ve baskın görüşe göre bu son yakındır. daha yıllar öncesinden ortaya atılmış öngörülere göre, ab nin genişleme süreci, çöküşü tetikleyecek ve türkiye nin ab üyeliğiyle birlikte bu oluşum sona erecektir.
1856 Paris Anlaşması* gibi, NATOya girişimiz gibi, 1963;te inönünün imzaladığı ANKARA Anlaşması gibi, 23 Eylül 2004 tarihi (müzakerelerin başlayacağının belli olduğu tarih) de bir dönüm noktasıdır.
* 1856;da Sadrazam Ali Paşa;nın içerideki reformlarıyla ve dışarıdaki diplomatik dirayetiyle, Paris Antlaşması;nda -Osmanlı;nın Avrupa devletler hukuku ailesine katılması ve toprak bütünlüğü imzalanmıştır- ama daha mürekkebi kurumadan Osmanlı;nın nasıl paylaşılacağı kapitülasyonların ağırlaşacağı yönünde çalışmalar başlatılmıştır!
-Bugünkü Avrupa o Avrupa mı?
Avrupa Birliği konusunda Ulu Önderimiz ATATÜRK;Ü kullananlar, Atamızın değişik dönemlerde değişik açıklamaları olmuştur örneğin;
Sakarya;da Yunanla savaşırkenki tam bağımsızlık- ile uğruna bir Milli Mücadele verilmiş olan sınırları dostluk döneminde kaldırmayı, hatta -federasyon- kurmayı düşünmek çelişki değildir, değişik şartların politikasıdır.
Netice: Atatürk pragmatikti -Atatürkçü dış politika- veya -Atatürkçü ekonomi- yoktur. Atatürk;ün farklı dönemlerde uyguladığı değişik diplomatik ve ekonomik politikalar vardır.
Atatürk;ü dogma haline getirmek, ideolojik körlük yaratır. Türkiye Cumhuriyeti doğru yönde ilerlemektedir.
fransa, almanya, ingiltere ve italya'nın başını çektiği dört büyüklerin nereye çekersen oraya gider şeklinde bazen birlik halinde bazen gruplar halinde hareket ettirdikleri buna karşınsa daha küçük ölçekli ülkelerin - ekonomik, siyasi, askeri, demografik, kültürel yaygınlık bağlamlarında - onlara tabi olmaları gerektiğini düşünen birlik.