ne zaman bir avm'de lavaboya girsem her seferinde zayıf, kara kuru, besinsizlik ve yorgunluktan avurtları çökmüş ve yaşından çok daha fazla yaşlı gösteren temizlikçi bayanlara takılır gözüm ve orada olmaktan utanırım. tam da o anlarda avm gözümde bu insanların kanından beslenen bir vampir canavara dönüşür. lavabodan çıkarım, bu kez karşıma yerleri süpüren, avurtları çökmüş, yüzü sarı siyah yaşlı adamlar çarpmaya başlar. bir türlü lüks restoranlarda besili fertleriyle ailece yemek yiyen pembe, kırmızı yanaklı sağlıklı ve neşeli insanları göremem. her katta, her koridorda gözüm ya bir temizlikçi kadına, ya da bir garson çocuğa ya da mutfakta çalışan genç bir kıza takılır. bir türlü kanmam o allı pullu yalanlara, bir türlü eğlenemem. bu kan emici vampir canavar beni de yutuvermesin diye bir an önce oradan kaçmaktadır aklım. ne de olsa halihazırda benim de kanımı emen canavarlar vardır boğuşmam gereken. çıkarken canavarın ağzındakileri de kurtaramadan çıkan yenik bir savaşçıyımdır artık. yorgun, öfkeli ve umutsuz.
istanbul' da hemen hemen her metrobüs durağı yakınlarında bulunan, insanı kör edermişcesine ışıklı, suyun bile normalin iki katı pahalı olduğu, küçük esnaf ve kişisel(öznel) beğeni gibi kavramları öldüren yerler. öznel beğeni kısmına şöyle bi açıklık getireyim; mesela daha küçük bir anadolu şehrindeki küçük esnaflarda bir ürünün çok çeşidi satılır. Oysa bu marketten bozma beton yığınlarında stant/mağaza kiralayan esnaf(ımsı)larımız hangi ürün popülerse sadece onu getirir ve diğer ürünlerden (varsa) bir iki tane elinde bulundurur. özellikle telefonla ilgili bir aparat/aksesuar alırken çok belli olur bu. çoğu kişide mecburen dönemin en popüler telefonunu alır(aypon) ve diğer modelleri beğense bile al(a)maz.
ayrıca çok büyük ve baş döndürücü olmaları hasebiyle mecbur olmadıkça gitmemeye özen gösteriyorum(güya). Ama gene 2 haftada bir damlıyoruz oralara. çünkü en iyi ihtimal annenin kremleri bitiyor, ya aile dostu mu diyeyim tanıdık mı diyeyim deli gibi "hadi avemeye gelöğn" deyip gidiyoruz. içinde kaybolmak işten bile değil. zaten her kata binanın krokisini koymuşlar, e biliyor adamlar karmaşık tasarım yaptığını...
ben su ana kadar gördüklerim arasında (istanbul için) marmara park, carousel, toruim ve cevahir' i beğendim. onun dışı cidden vasat.
uğultulu yerler.
o kadar insanı oraya tıkınca olacağı o.
işin ilginci hafta boyu gürültü patırtı çeken kişilerin hafta sonu gezmek için kendini bu mekanlara atması.
insan avm'de nasıl kafasını dinler ki?
mağazalar sezon başında kıyafetleri bir koyuyorlar.
zorla satacaklar sanki.
dört beş ay aynı model vitrinde durur mu?
yemek yesen bir şeye benzemiyor.
ona rağmen havasına kazıklanıp, yer bildirimi yapan çok.
insanları anlamak mümkün değil.
bazen salaklıkları çok komik oluyor.
AlışVeriş Merkezi demektir. insanlara bir kerede hem alışveriş, hem sosyal aktivite, hem yeme içme; genel olarak barınma hizmeti veren alanlardır. Son yıllarda mantar gibi dört bir yanda bitiyor olması, insanların evlerinden dışarı çıkması için bahane midir, yoksa normalde sokakta dolaşacak insanları hapseden bir yapı mıdır tartışılabilir tabii. insanın bu yapılarda sosyalleşmekten ziyade kalıplaşıp, belli bir yere hapsolduğunu düşünmek de korkutucudur.
Her şeye rağmen, atmosferi farklıdır, belirli süre teneffüs edilmezse özlenir.*