dünya saati tek standarta oturtulduktan sonra, yani hayatın akışını tüm dünyada gece-gündüz ayırt etmeksizin aynı saat diliminde yaşayacağımız günler gelince çok fazla işe yarayacaklar.
tüm dünyada tıpkı eş zamanlı başlaması gereken bir futbol maçı gibi bir saat belirlenecek ya da belirlendi, işin içine matematik, bilim girecek ki yanılma payı olacaksa da az olsun...
o yıl, o saat geldiği vakit sadece türkiye üzerinden dahi ibreti ortaya koyacak olsak; 10 bin avm olduğunu düşünün. kapılar kitlenecek. sistemin 2.parçası olan ölüm şekli basitçe uygulandıktan sonra, ki bu şekil en fazla 1 dk alacak, ölen insan sayısını düşünsenize.
en az 100 bin insan ölecek. ve sadece türkiye`nin sisteme verdiği sayı bu 100 bin, haftasonu olursa milyonlarca...
dünyanın bir bölümü, hatta çoğu ölecek. dilim artacak.
onlarca yıldır yapılış amacı işte bu katliam. gitmeyin, o gün bugün dahi olabilir.
istanbul' da hemen hemen her metrobüs durağı yakınlarında bulunan, insanı kör edermişcesine ışıklı, suyun bile normalin iki katı pahalı olduğu, küçük esnaf ve kişisel(öznel) beğeni gibi kavramları öldüren yerler. öznel beğeni kısmına şöyle bi açıklık getireyim; mesela daha küçük bir anadolu şehrindeki küçük esnaflarda bir ürünün çok çeşidi satılır. Oysa bu marketten bozma beton yığınlarında stant/mağaza kiralayan esnaf(ımsı)larımız hangi ürün popülerse sadece onu getirir ve diğer ürünlerden (varsa) bir iki tane elinde bulundurur. özellikle telefonla ilgili bir aparat/aksesuar alırken çok belli olur bu. çoğu kişide mecburen dönemin en popüler telefonunu alır(aypon) ve diğer modelleri beğense bile al(a)maz.
ayrıca çok büyük ve baş döndürücü olmaları hasebiyle mecbur olmadıkça gitmemeye özen gösteriyorum(güya). Ama gene 2 haftada bir damlıyoruz oralara. çünkü en iyi ihtimal annenin kremleri bitiyor, ya aile dostu mu diyeyim tanıdık mı diyeyim deli gibi "hadi avemeye gelöğn" deyip gidiyoruz. içinde kaybolmak işten bile değil. zaten her kata binanın krokisini koymuşlar, e biliyor adamlar karmaşık tasarım yaptığını...
ben su ana kadar gördüklerim arasında (istanbul için) marmara park, carousel, toruim ve cevahir' i beğendim. onun dışı cidden vasat.
uğultulu yerler.
o kadar insanı oraya tıkınca olacağı o.
işin ilginci hafta boyu gürültü patırtı çeken kişilerin hafta sonu gezmek için kendini bu mekanlara atması.
insan avm'de nasıl kafasını dinler ki?
mağazalar sezon başında kıyafetleri bir koyuyorlar.
zorla satacaklar sanki.
dört beş ay aynı model vitrinde durur mu?
yemek yesen bir şeye benzemiyor.
ona rağmen havasına kazıklanıp, yer bildirimi yapan çok.
insanları anlamak mümkün değil.
bazen salaklıkları çok komik oluyor.
Samimiyetsiz alışveriş yapılan yerlerdir. Yığınla para harcarsınız ama size bir "nasılsın ? çay içer misin? " demezler. Bir sonraki gittiğinizde sizi tanımazlar. Paran çıkışmayınca "bir ara bırakırım" diyemezsiniz. Yani sözünüz senet değildir.
Yazları serin ve ferah, kışları sıcak ve kapalı mekanlar. Küçük esnafın baş belası, mahalle ve semt kültürünü tarumar eden tüketim yeri. istanbul'da neredeyse her mahallede su sebili gibi bir adet mevcuttur.