ausloschung

entry2 galeri0
    ?.
  1. thomas bernhard'ın yok etme; bir parçalanma isimli romanıdır. bu romanda da diğerlerine göre pek farklılık bulamadım. sürekli eleştiri, öğretmenlerden başlayan avusturya'da biten. eserin asıl başlangıcı, roma'da yaşayan ve ailesi avusturya wolfsegg'de ikamet eden murau isminde- ailesinin çiftlikler sahibi olduğu-bir insanın aldığı -kendisini roma'dan avusturya'ya götüren- telgrafla başlayan bir hesaplaşma. annesiyle babasıyla, abisiyle hiç mi hiç beğenmediği kız kardeşleriyle, nasyonel sosyalizmle, devlet ile, din ile,annebaba ile, çocukluğunun geçtiği çocuk villasıyla, bestecilerle, felsefecilerle, yazarlarla.

    ve sorgulamayı da fotoğrafları kullanarak, anın gerçeği yakalaması durumunda belirtir.

    mustafa tüzel-kitaplı-92 de şöyle belirtir;

    ''Karakterin fotoğrafa atfettiği özellikler esasen tüm dokunulmaz sayılan değerler için de geçerliliğini korumaktadır: ''...kimi gösterirse göstersin, her fotoğraf insan onurunun temelden yaralanması, doğallığın akıl almaz biçimde sahteleşmesi, haince bir insan dışılık''; (s. 19). Fotoğrafta karelenen ânın gerçeğin bir temsili olduğu görüşü genelde ıskalanır ve fotoğraf gerçekle özdeşleştirilir. Fotoğrafın gerçekle birebir örtüştüğü kanısı yakalanan ânın ne kadar gerçek olduğu sorusunu da beraberinde getir. Bu soru bizi buradan başka bir sorgulamaya götürecektir romanda: Sarsılmaz otoritesi olan ailenin, dinin, devletin gerçekliği ne kadar gerçek?'';Fotoğrafın kendisi, var olan en büyük alaydır, aslında dünyanın en büyük alaya alınışıdır''; der Murau (s. 156). Gün gelir uzlaşılan gerçekler, sorgulamaktan aciz insanlığı alaya almaktan kaçınmaz, alay etmenin yıkıcılığı ise toplama kamplarında yaşanan acının tezahürüdür''.

    aslında bu eser, bir insanın ya da bir yazarın kendini yok ederek varolduğunu, sürekli parçalayarak ve aynı zamanda bir daha ki parçalanma için bütünleştiğini anlatır. aslında parçalamak istediği bir nevi de içindekilerdir, wolfsegg'dir, annesini kazada kafası parçalanmış ve kopmak üzere görmesi de belki bu parçalanmışlığı sembolize eder.

    bunların yanında: thomas bernhard deyince aklıma öncelikle eleştiri gelir; bunlara bir baktığımıda;burada özellikle goethe'ye sağlam eleştiriler var. kendisinden önce söylenmiş fikirleri tekrar eden pis bir burjuvazi olarak nitelendiriyor ve aynı zamanda pascal ve voltaire ile de kıyaslıyor. bernhard'ın hayran olduğu yazarları da belki bu kitapta bulmak mümkün, jean poul ve siebenkas isimli eseri ile kafka'nın davası. alman edebiyatında hemen hemen dosyalara bulanmış bir edebiyat olduğunu sürekli yineler. leitz dosyalarına; tabi burada kafka'yı bundan hariç tutar. galiba aynı zamanda aforizma yazmayı ve yazanları da küçümsüyor gibi bernhard. alman edebiyatına da bu şeklide bir eleştiri var gibi; hatta alman edebiyatının bir shakespeare çıkaramadığını söylüyor.

    bunların yanında övdüğü bir adamı da, çoğunlukla yerdiği oluyor. bazen yerdiği bir adamı hiç bir zaman övmüyor. aslında fikirler o kadar karma karışık ki bazen bir düzene sokmak zor. ama hemen hemen hiçbirşey kabul etmeyen; herşeyi eleştiren bir nihilist pozisyonunda. aynı zamanda bu eserde nasyonel sosyalizm ve reel sosyalizme olan tiksintisini de sık sık belirtmiş. özellikle babasını cenazesine gelen SS subayları ve nazilerin elini sıkmamak için ortalıktan kaybolması.

    devamında da, bahçıvanlara olan bir sevgisi var bernhard'ın bahçıvanlarla iç içe olması çocukluğundan beri onlara dostuymuş gibi davranması belki de doğala özlem; belki de doğal olan davranışlara dair özlem; çünkü bazen tiyatrodan bahsediyor; aynı şekilde cenaze törenlerinin bile tiyatro olmasından. ama wolfsegg'den nefret ediyor insanlarından olsa gerek. avcılardan da nefret ettiğini belirtmiş!

    eserde özellikle yabancılaşmaya da yer vermiş. yapay insanlardan, konuşan diplomalardan, ya da annelerin kendi çocuklarını oyuncak bir bebek olarak gördüğünden bahsetmiş ve murau'nun kendi ailesinden örnek vermiş en çok da. ama ailelerin evlatlar üzerindeki bu belirleyiciiğine ve beyinlerini keçeleştirmelerine karşı olduğu nokta belki de en önemli noktalardan birisi; abisi johannes bunu anlatmak için belki de tam biçilmiş kaftan.

    kendisi onların dediklerini yerine getirmedi diye; sürekli ailesi tarafından hor görülmüş. son olarak; bernhard'ın anlatımında abartı var, çünkü bunları anlatan normal bir ruh değil; biraz paranoyak gibi. haliyle abartı olmazsa bu ruh zayıflıklara nasıl dayanabilir ki.
    0 ...
  2. ?.
  3. ''ölümün beni hep pençesinde tuttuğunu düşünüyorum. nasıl davranırsam davranayım, o her yerde''
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük