birçok film vardır izlersin bana ne kazandırdı diye üstüne kafa yorarsın ama yine elle tutulur bir şey yoktur. bazı filmler vardır; onları izledikten sonra insan mutlu olur, pozitif yaklaşır olaylara, içine huzur dolar. bu da öyle bir film işte.
müzik ile yaşayan insanların mucizevi buluşmalarını konu alan, the tudors dizisinde 8. henry'i canlandıran jonathan rhys meyers'i izleyebileceğimiz, robin willimas dan nefret edeceğimiz, boş vakit geçirmek isteyenler için birebir filmdir. şu sahneleri akıllarda kalıcıdır.
bildiğin eski sezercik filmlerinin müzik, kurgu ve başarılı görüntü yönetmenliği ile hollywood'a uyarlanmış hali. film ağlattı deniliyor, e ağlatır, formül taa 60'lardan 70'lerden beridir uygulanan aynı formül. sadece sosu değişik.
yani ben kendi adıma bu filmde enteresan bir şey bulamadım.
eskı yeşilcam filmlerınden bır farkı yok ama insanı çeken bır sey var..belkı muzık belkı de aşktır kım bilir...jonathan rhys meyers a bır kez daha aşık olunur.özetle izlenesı,Soundtrackı dinlenesi güzel film.. http://www.youtube.com/watch?v=i9ffDL85oDs
sıkıntılı anlarda izlenilesi masal tadında güzel bi film. müziklerin filmle muhteşem bi şekilde iç içe geçtiği nadir filmlerden. insanda müzik arzusu uyandırmakta.
soundtrack albümü mükemmel olan, müzik ve aşk konulu güzel bir film, ilk başta başlamak istemeyebilirsinniz müzikaldir diye, ama değil, albümünü de indirin derim, şahsen ben önce soundtrack albümünü indirdim ondan sonra filmi izledim.
özellikle something inside şarkısı mükemmel.
türkçeye kalbini dinle adıyla çevrilen film türkiyede 29 şubat 2008 de gösterime girmiştir. filmin yönetmeni Kirsten Sheridan olup, filmde Freddie Highmore, Keri Russell, Jonathan Rhys Meyers, Robin Williams rol oynamaktadır. IMDB puanı: 7.5/10, süresi 102 dakikadır.
filmin konusu: Yetenekli ve karizmatik irlandalı gitarist ile genç ve güzel çellist New York'taki Washington Square'de karşılaşırlar, ancak bu sıradan bir gece değildir. Büyülü anlar yaşayan ikili bir süre birbirlerinden ayrı düşeceklerdir. Ancak onları ufak bir çocuk bir araya getirecektir*
--spoiler--
Evan taylor* müziğe yürekten inanmaktadır ve bir gün müzik sayesinde ailesini bulacağına emindir.** Bir gün yetimhaneden kaçar ve bir kamyoncu onu şehire getirir. Şehirde müziği takip ederken aslında evli olamayan anne ve babası da birbirlerini bulmaya çalışırlar. Evan'ın annesi Lyla Novachek aslında Evanın varlığından bile haberdar değildir. Evan sokakta edindiği bir arkadaşıyla birlikte çocuklara sabahları kuytu köşelerde şarkı çaldırıp para kazandırtıp, sonra o parayı kendine saklayan kötü bir adam olan Wizard ın yanına gider. WizardEvan ın müziğe olan süper yeteneğinin farkına varınca onu da çalıştırmaya başlar. kendisine çok para kazandırdığının bilincindedir ve o giderse büyük bir maddi sıkıntıya düşeceğini biliyordur.Bu yüzden Evan ın adını August Rush olarak değiştirir. Diyeceksiniz mi çocuk salak mı hemen kanıp ismini mi değiştiriyor?** Ancak birgün evsizlere yapılan bir polis baskınıyla kaybolan August kendini bir kilisenin önünde bulur. Kilisedeki küçük zenci bir kız ona notaları öğretir. Kilisedeki rahip onu bir müzik okuluna yazdırır. August o kadar parlak bir öğrencidir ki hemen yıldızı parlar. Kendi senfonisini yazar ve yönetir.** Ancak o sırada Wizard onu tehdit eder ve August eski işine geri dönmek zorunda kalır. Ertesi gün yine sokakta şarkı çalarken kendisinin varlığından bile haberi olmayan babasıyla karşılaşır. Babası Louis bir rock şarkıcısıdır. August a ne olursa olsun o konsere gitmesi gerektiğini söyler. Annesi ise bir çello ustasıdır ve o gün August un konserinin olduğu gece onunda kendi konseri vardır. August bunu düşünür ve arkadaşı Arthurun yardımıyla*Wizard ı atlatıp konserine tam zamanında ulaşır. Kendi konserini yönetirken annesi ve babası birbirlerini bulmuşlardır. ikiside oğullarıyla gurur duymaktadır...**
- what do you wanna be in the world? come on close your eyes and think about that...
- to be found
Çok büyük beklentileriniz yoksa ve müzikten hoşlanıyorsanız, beğeneceğinizi düşündüğüm bir filmdir.
Ayrıca Filmin soundtrackleri harikadır. hala ara sıra dinlemekteyim.
müzikle içli dışlı bir insan olarak etkilendiğim filmlerden biridir. basit bir konusu olmasına rağmen, müziğin ne denli büyük bir yaptırıma sahip olduğunu anlatmaya çalışan bir filmdir. boşa geçirilecek vakit değildir.
bilindik, klişe bir hikaye, vasat oyunculuklar,* ve berbat kurgusuna rağmen, bir şekilde bir yerlerinde tüylerinizi diken diken etme kabiliyetine sahip film.
fonda hoş müzikler çalarken, size bir masal anlatıyor işte... kapatın gözünüzü ve dinleyin kalbinizi.
2008 yapımı jonathan rhys meyers ın oynadığı film.
filmi izlediğimde kalbim sıkıştı, tarif edilemez duygular içerisine girdim, gözümden akan bir, iki damla gözyaşını engelleyemedim, adeta büyülendim. ve evet bunun tek sebebi sensin jonathan. *
farklı hikayeden milyonlarca kilometre uzaktadır bu film. senarist kafasında bir hikaye kurgulamış ancak bunlara hangi yollarla ulaşacağını bulamamış. türkiye' de 70' lerde çekildi bu filme benzer senayoya sahip filmler. yok efendim zenginle fakirin aşkına dokundurmalar, yok efendim araba kazaları, çocuk düşürmeler, ölüm döşeğinde vicdan azapları...bırakın efendim müzikleri de birşeye benzemiyor.
neden "august rush" ismi varken, türkçeye "kalbini dinle" gibi, salon filmi edasında isim verildiğini anlamlandıramadığım filim.. güzel bir aşk hikayesinin için de, bir çocuk ve müziğin anlatıldığı, sımsıcak bir filim. müzikler cidden enfes. final sahnesi düz amerikan romantik-komedisi şeklinde olmuş ki, daha bir görkemli olmasını beklerdim. evde dvd veya vcd ile sevgilini yatırım kucağına, keyiflice izlenebilecek bir filim ..ötesi yok *