dark tanquility şarkısı!sözleri şöyledir!
outsmart the fever
and take us farther from
the killing life in capsules
a life that can't belong
so if i wake up dead to the world
with the helm at my command
the reaching out of this
faced tomorrow in the 11: th hour
beckoned closer
now as nightfall sends it's grace
cue to enter the insatiable ideal
slam it shut but the portal pounding lingers
what is it; is time undone
cannot falter in the security of labour
was i supposed to believe?
where did i sign
did i miss the auction where my life went under the club?
went the half mile
wondered when the resolution would come
life became too solid
diluted by the essence of denial
caught in fire's eye
the self and filter that is i
my lip was venom
words formed in my mouth
hid beneath the tounge
never to be seen
(bkz:
projector)
bir yerden okuduğum ve hatırladığım kadarıyla, bu şarkıda henüz dünyaya gelmeden anne karnından aldırılmış bir bebeğin duyguları anlatılmaktadır. dark tranquillity'den başka ne beklenebilirdi ki zaten? harika...
aklını kullanarak ateşi yen
bizden uzağa al
hayatı kapsüller içinde öldürerek
bir hayat ki ait olamayacağı
eğer dünyaya ölümü uyandırırsam
emrim altındaki miğferle
bundan uzaklaşarak
11.saatle yarın yüzleşerek
işaretle daha yakına çağırarak..
şimdi akşam lütfunu gönderirken
açgözlü idealleri işaret ederken
kapıyı şiddetle kapat,yaralanmalar geciksin
o ne..zaman silindi mi..
çalışma güvenliği içinde sendeleyemez
inanmam mı beklendi.
nereyi imzaladım
hayatımın ayaklar altına alındığı açık arttırmayı mı kaçırdım
yarım mil gitti
kararlılığın ne zaman geleceğini merak ettim
hayat çok katılaştı
inkarla seyreltildi
gözlerde ateş yakalandı
kendine güven ,bencil ve seçici ki bu benim
dudaklarım zehirdi
kelimeler ağzımda oluştu
dilimin arasında gizlendi
asla görülmedi
nereyi imzaladım
hayatımın ayaklar altına alındığı açık arttırmayı mı kaçırdım
dark tranquillity elinden çıkmış harika bir clean parça. sonlarına doğru gelen gitar girişi ise karanlık bir gecede ağlatabilir. grubun adı söylendiğinde belki de lethe'den sonra akla gelen ilk parçadır.
bakırköy özgürlük meydanından geçerken bir keresinde sezen aksunun tutuklu şarkısının introsu çalıyordu oturdum dinledim ruhumu okşadı... etkisinde çok kalmışım galiba yıllar sonra rüyamda yine aynı meydanda insanlara no leaf cloverı dinletiyordum ama kimse duymuyordu sanki, sanki sadece ben mutlu olmak için şarkıyı onlara dinlettiğimi düşünüyormuşum gibiydi kimse durup dinlemiyordu ve sinirleniyordum bi kişi bile bu şarkıyı beğenmez mi diye...
eğer bir gün tüm dünyadaki insanlara bir sesi dinletme imkanım olursa auctionedin sadece piyano kısmını dinletmek isterdim.
yaşamanın aslında ne kadar güzel olabileceğini hatırlatıyor... zaten müzikte olmasa nasıl hayatta kalır nasıl hatırlardım. onca unutturmak isteyen insancık varken.