büyük hayallerler, ümitlerle, özene bezene yazılan destansı mesajdan sonra heyecanla beklemeye başlanır. telefon çalar "dıt dıt", hemen tuş kilidi açılır ve ekranda sadece "ok" yazısı görülür. bundan büyük hayal kırıklığı olamaz der insan ve boynu bükük hayatına devam eder. "eyyy ok mesajını atan kişi, parmakların mı aşınacak" der içinden ama ezikliğinden bunu bile açık açık söyleyemez.
genç kız sevgilisine tüm içtenliğiyle birkaç birşey söylemek istemiştir. fakat gel gör ki gece geç saattir ve muhtemelen sevgilisi uyumaktadır. bari der mesaj göndereyim. uzuuuunca mesajını yazar, gülümsemektedir yazarken. sonra telefona bakarak geçirilecek bir kaç gün onu beklemektedir, ta ki yüzyüze görüşene dek. telefon ekranıyla bakışmaktayken cevap bekler, o gelmeyen cevap belki buluştuklarında gelir diye beklerken, artık usandıgını fark eder beklemekten. dayanamaz; ''mesajımı aldın mı?'' diye sorar. yeni bir şok beklemektedir genç kızı ''hangi mesajını?''. bir an bakakalır, çünkü son iki haftadır attığı tek mesaj budur kızın. yani hangi mesajını diyecek kadar çok değildir zaten gönderdiği mesajlar. velhasıl-ı kelam; yazılan uzun mesajlara verilen ok cevabı hiç yoktan iyi bi cevaptır. bakın hiç yoktan diyorum, hiç yok diyorum, hiç diyorum, anlıyor musunuz?
eğer uzun mesaj o anki duygularını ifade ediyorsa ya da önemliyse, verilen ok cevabı pimi çekilmiş bomba gibidir. atanın elinde patlayabilir. yok eğer, uzun mesaj gereksiz bilgiler içeriyorsa, sorun yoktur. hatta cevap bile verilmeyebilir.
sinir etme katsayısının hayli yüksek olduğu için bilinçli atılan mesajdır. aslında ben senia takmıyoruumdur. cevap beklenilen duygusal içerikli bi mesajsa cevabı er ya da geç gelecektir.