BÜYÜK Türk Hun imparatorudur. Hun devletinin kurucularından Muncukun oğludur. 434 yılında, kardeşi Bledu ile birlikte imparatorluğun başına geçti. Bir süre sonra kardeşinin öldürülmesiyle. Tuna kıyılarından Çin Seddine kadar uzayan imparatorluğun tek hâkimi oldu. 750 bin kişilik ordusuyle Galya şehirlerini altüst etti. Orleansı kuşattı. Kuzey italyayı silindir gibi ezip geçti. Avrupayı titreten bir cihangir oldu. 453 yılında öldü.
--spoiler--
Diğer bozkır Türk kağanları gibi Attila da gücünü Tanrı'dan aldığına i-nanmaktaydı; "kılıcını ilâhî bir ilhamın idare ettiğine ve kendisini kozmik kuvvetlerin kavimlerin üzerine çıkardığına inanıyordu." (Baştav 2002: 612). Köktürk kağanları gibi Tanrı "yarlıkadığı" (buyurduğu) için ve "kut"u olduğundan dolayı hükümdar olmuştu.
Got tarihçisi Jordanes, Attila'nın cenaze törenini ve ardından söylenen ağıtı şöyle anlatmaktadır:
"Kağanın nâşını, ordugâhın ortasına konan ipek bir çadırda tabuta yerleştirdiler; bunun etrafında görülmeğe değer törenler yapıldı. Hunların en seçkin atlıları bunun etrafında dolandılar. Bu esnada ölünün icraatı, yası yöneten yaşlılar tarafından dile getirildi." "Muncuk'un oğlu büyük kağan Attila, bütün kaharman kavimlerin hâkimi, sen, tek başına daha önce hiç kimsenin yapamadığı tarzda Hunların ve Cermenlerin ülkesinde hüküm sürdün, sen iki imparatorluğu korku içinde bıraktın, onların şehirlerini zaptettin. Onların hepsi senin kölen olmadan önce onların yalvarışlarına acıdın ve onlardan yıllık vergi aldın. Sen bütün bunları başarı ile tamamladıktan sonra arkanda acı yaralar bırakmadın ve adamlarının kininden uzak kaldın. Halkına himaye sağladın. Arkanda hiç acısı olmayan neşeli dostlar bıraktın. Bunu kim ölüme lâyık bulur, hiç kimse intikam düşünür mü?" "Matem türküleri söyledikten sonra mezarın üzerinde bir toy düzenlediler, büyük içki âlemi yaptılar. Bir abartmadan diğerine geçerek matem ve şenlik birbirini kovaladı. Geceleyin nâşını gizlice toprağa verdiler. Nâşı önce altın, sonra gümüş ve ardından da demir bir tabuta koydular. Bu suretle bu üç sağlam maddenin kudretli hükümdar ile sembolleştiğini düşündüler. Demir yenik kavimlerden, altın ve gümüş de her iki imparatorluktan kazanılmıştı. Muharebelerde düşmandan elde edilen silâhlar, kıymetli taşlarla süslü at takımları ve hükümdarlık alâmetleri onunla beraber gömüldü ve bunlar onun sarayının süsleri idiler. Büyük hazineyi insanların hırsından uzak tutmak maksadıyla mezar kazıcılarını menfur bir tarzda öldürdüler; onların hepsi acımasızca öldürüldü." (Baştav 2002: 649-650).
Tıpkı Alp Er Tonga'nın veya Köl Tigin'in yoğunda olduğu gibi yiğitler atlarıyla ölünün erafında dolaşıp saçlarını kestiler, yüzlerini yoldular.
Attila, Avrupalılarca "Tanrı'nın kırbacı" olarak kabul edildi; hakkında pek çok efsane oluştu. Ressamlara, heykeltraşlara, romancılara ve tiyatro yazarlarına konu oldu; "adına bir düzineye yakın opera" bestelendi; hakkında pek çok kitap yazıldı (Kafesoğlu 1996: 78). Bugünkü Belçika topraklarında, Romalı komutan Aetius'un Hun birliklerinden yardım alarak 436 yılında Burgundları yenmesi ve Burgund kralı Gundikar'ın öldürülmesi, Almanların ünlü Nibelungen destanına konu olmuş ve bu destanda Attila, Etzel adıyla olumlu bir kahraman olarak yer almıştır (Baştav 2202: 616; Kafesoğlu 1996: 74).
Kaynak :Prof.Dr.Ahmet B.ERCiLASUN, Başlangıcından Yirminci Yüzyıla 'TÜRK DiLi TARiHi'
--spoiler--
Attilanın 453 yılındaki ölümü ve akabinde düzenlenen ve Slavca olarak strava adıyla anılan cenaze merasimi münasebetiyle Jordanes tarafından anlatılan bilgilerden, Avrupa Hunlarındaki gelenek hakkında oldukça teferruatlı bilgilere sahibiz. Buna göre, cenaze merasimine katılan Hunlar, âdetleri üzere, saçlarından bir kısmını kesmiş ve yüzlerini derin yaralar bırakacak şekilde bıçaklarla korkunç bir biçimde çizmişlerdi; öyle ki cesur savaşçı [Attila] için, sadece erkek ve kadınların ağlamaları ve göz yaşlarıyla değil, insanların kanlarıyla da yas tutuluyor, kadınlar tarafından ağıtlar yakılıyor, gözlerden akan yaşlarla yanaklardan akan kanlar birbirine karışıyordu.
macarlar tarafından sahiplenilmesi normal olan avrupa hun imparatorluğu kağanı. lütfen tarih bilmeyen arkadaşlar konuşmasın, macaristan'ın hungary ismi hunlardan gelir. hunlar türk'tür. macarlarda uzak akrabalarımızdır. hatta macarların turancı jobbik partleri vardır. turancılardır. ayrıca her sene turan kurultayları macaristanda yapılır.
türk olup olmadığı meçhul falan değildir. macarların türk olduğunu bilmeyen insanlar tarafından "türk değil macar diyolla" şeklinde atılıp tutulmaktadır. bazı onursuz batılı tarihçiler tarafından da çoğu durumda olduğu gibi tabiri caizse "yedirmemek için" türk olduğu reddedilebiliyor.
romayı almaması tarihin en büyük soru işaretlerinden biri falan değildir, göçebe türklerin ** hiç biri büyük devletleri ele geçirip yerleşmemiştir. aynı durum orta asyada da görülür, tarih boyunca defalarca çini alınabilecekken alınmamış, ağır vergilere bağlamakla yetinilmiştir. attila da aynı taktiği uygulamıştır. bunun sebebine gelince, sebep yerleşip asimile olmak istememektir.
mezarının dere yatağında olması da türk olduğunun, türk adetlerine göre gömüldüğünün kanıtıdır. eski türklerde büyük kişilerin naaşları dere yatakları, dağ başında ancak kartalın yuva yapabileceği yerler, gözden ırak ıssız ve ulaşılması zor bölgeler vs gibi insanların ulaşamayacağı, bulamayacağı yerlere gömülürdü.
bir de orhun yazıtlarının ilk türk yazıları olduğunu zanneden, türklüğü onlarla başlatacak kadar tarihten uzak tipler yok mu...
anakronik yaklaşımı bırakacak olursak eğer kendisi ne türk ne de macardır, ikisinin de atasındandır ve hundur. macarlar en iyi ihtimalle bile kısmen türktür. târihi bilmeyenler konuşmasın kesinlikle, evet, fakat macaristan'ın 'hungary' ismi hunlardan gelme iddiâsı palavradır. 'gary'si ne oluyor deyyus derler adama... hungary macarların türkî boylarına atfen 'on-oğur'dan gelir. (cermence'deki 'ungarn' telaffuzundan yaygınlaşmıştır bu isim.) bu bir kenara, macarlar kendilerine 'magyar/macar' derler ve 'hungary'deki 'hun' içlerinden bâzıları aksini söylese de tesadüfîdir. 'macar' kelimesindeki 'ar/er/ir' eki türkçede çok yaygındır. * son olarak, macarların sahiplenmesi atilla'nın türklerin atası olmasına mânî değildir. macarlar ile aramızda böyle bir paylaşamama durumu sözkonusu değildir. jobbik denilen parti kağıt üzerinde türk olan birçok deyyustan daha türktür.
şu sıralar bir tane daha gelmesi ümit edilen ulu han, yüce hakan. tanrı'nın kırbacı bir de türklük düşmanlarına vurulmalı. güneydoğu'da kan gölü yaratılmalı.
dünyanın ilk dışişleri bakanı atilla'nın eşidir. atilla papa'yı muhatap almadığı için onu eşi ile görüştürmüştür. muhtemelen papa'nın karşısında diz çöktüğü kişi, atlla değil karısıdır.
bir rivayete göre kendisinin zülkarneyn aleyhisselam olduğu söylenir. attila veya atilla yanlış hatırlamıyorsam savaşalarda çift boynuzlu bir miğfer takardı. zülkarneyn'in manası da çift boynuz sahibi demektir.
youtube de 1954 italyan - fransız ortak yapımı, anthony quinn'in attilayı canlandırdığı, türkçe altyazısı da mevcut olan film var en kısa zamanda izleyeceğim umarım doğru anlatmışlardır başbuğu.