Şiirleri oldukça başarılı ve oldukça duyulduk bir isimdir.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski istanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Ülkenin bugün içinde olduğu karanlık durum kendisine olan ilgisizlikle veya yanlış ilgiyle tamamen doğru orantılı olduğu şairdir.
Ülkede yaşayan insan yığınlarını hakir görmeyin derler, Türk düşünce dünyasının en önemli insanlarından biri olan Attila ilhan'a karşı olan ilgisizliği veya yanlış ilgiye sahipleri elbette hakir görürüm. Kendisi gibi insanlar ülkemizde değil dünyada kolay kolay yetişmez. Ama biz ne yapıyoruz ya kendisini hiç bilmiyoruz ya da biliyorsak da çoğumuz "aşk" veya "aşk şiiri sandığımız" şiirlerine önem veriyoruz. Halbuki Attila ilhan, rahmetli özellikle de 2000ler, 90larda ve 80lerin sonunda o aşk şiirlerinden de , klasik solcu algıların basitliğinin de çok üstündeydi. O Milli birlikti, O yıkılmak istenen bir ülkede gerçekleri haykıran sağcı, solcu demeden dip dalgasının gençlerin kucaklaşıp değerlere sahip çıkmasını ve o yegane değerin Türk kültürü, Türk özbenliği ve o özbenliğin yegane temsilcisi olan Mustafa Kemal Atatürk'ün olduğunu haykırıyordu. O artık bir Türkçü idi, Yusuf Akçura idi, O artık bir Gaspıralı idi, O artık bir Sultan Galiyev idi O hepsinden de öte "yepyeni bir mustafa kemal davranışı"idi
"bir gece sabaha karşı
dehşetini birden kaybedecek gelmeyişin
ıslığımın tadında bir değişme
iç tartışmalarımda büsbütün başka bir tutum
büsbütün başka kıvılcımlar
ve en padişah korkulara direnebilen
yepyeni bir mustafa kemal davranışı"
12 Mart sonrasının kahır günleriydi.
Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz'lere kıymışlardı. Karşıyaka'dan izmir'e geçmek için vapura bindim.
Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı...
Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra... Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm??
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı Gittiler akşam olmadan ortalık karardı.
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara.
Chp şiir yarışmasında ikinci olmuş fakat birinci olmayı hak etmiştir.
ikinci olduğu yarışmada "otuz beş yaş" şiiriyle, cahit sıtkı birinci olmuştur.
16 yaşında yazdığı şiirle ikinci olmayı başaran attila ilhan, yolun tamamını çoktan tamamlamıştır. (kusura bakma cahit)
"Neyse, bir şair." demeyeceğim. Bu tanım, böyle bir adama yapılacak en büyük hakaret olur.
Neyse. Yaşamı boyunca bolca hakarete uğramış ve bunu hak etmemiş şair.
Keşke ikinci olduğu o yarışmada, jüri ben olsaydım.
benim acılarım ilahlar gibi şiirlerimi doğuruyorlar
onları, karanlıkta bembeyaz gözleriyle görüyorum
karanlıkta seni görüyorum dudaklarına, ellerimi sürüyorum
seni kollarımın arasında tutuyorum, ağzından öpüyorum
ikimiz birden bire austerlitz garı'na gidiyoruz
austerlitz garı önüne bakıyor, bizden utanıyor
bir trene binmek ve rastgele defolup gitmek istiyorum
trenin barında alnımı yağmurlu camlara dayamak
küstah bir duble birayla karşılıklı oturup ağlamak
kalemimde mürekkep kalmıyor insanlar beni görmüyorlar
insanlar kendilerini kaybetmişler onlara acıyorum
ümitsiz bir akrep gibi ben aynı zamanda mağrurum...
" kendimi bildim bileli toplumcuyum. Fena halde doğru söylerim. Kimsenin arabasına binmem, kimsenin türküsünü çağırmam. Gerçek ilericiliğin, insanın kendisi için hiçbirşey istememesi olduğuna inanan( ama sahiden inanan) saflardan biriyim" diyen şahane adamdır.
Deneme, anı ve romanlarına hayran olduğum, şiirlerine aşık olduğumdur.
Hele bir " ben sana mecburum" şiiri vardır ki, zaman dursun, tüm evren salt aşka bürünsün istersiniz...yüreğinizdeki gizli ağacınızın yaprakları hışırdar usul usul...
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum...
önümden çekilirsen istanbul görünecek
nerede olduğumu bileceğim
sisler utanacak eğilecek
ağzının ucundan öpeceğim
saçına kalbimi takacağım
avcunda bir şiir büyüyecek
nerede olduğumu bileceğim
bu çıplak geceler yok mu
bu plak böyle ağlamıyor mu
camları kırmak işten değil
delirecek miyim neyim
kirpiklerimden mısra dökülüyor
kenya'da simsiyah yalnızım
yoksul bir şilepte gemiciyim
malezya'da yük bekliyorum
önümden çekilirsen istanbul görünecek
nerede olduğumu bileceğim
gözlerini söndürme muhtacım
ben senin aydınlığına muhtacım
yepyeni bir ilkbahar harcayıp
bir yaz boğup bir sonbahar harcayıp
rüzgâr gülünü arayacağım
oran'da pernanbouc'ta tombuktu'da
vinçler yine akşamları indirecekler
yine karanlığa bulaşacağım
gözlerin rüzgârda savrulacak
ikimiz iki sap buğday olsak
sen benim olsan ben senin olsam
bir gece vakti aklına gelsem
uykunu tutsam bırakmasam
seni kucaklasam kucaklasam
birbirimizin kalbini dinlesek
dünyanın kalbini dinlesek
büyük ateşler yaksalar
iki güvercin uçursalar
nerede olduğumuzu bilsek.
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
uzak yalnızlık limanlarına.
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
kaptanım. seni okumaya başladıktan sonra ben aldım elime kalemi. sonra haberlerde gördüm öldüğünü. kaptanım, bana kaptan gibi tükürmeyi öğrettin şiirlerinle. her kaybettiğimde açtım seni, her uğurladığımda. iyi ki yaşadın.