--spoiler--
Şekviranlı köyünden yola düşmüş piyade
Hey gidi deli asaf, ne bir mektup ne haber
Izmir derler bir şehir uzakta bir yer imiş
Üstünde parça parça kara bulutlar gezer
Sonra gidiş o gidiş elli kuruş kesede
Rivayet ölesiymiş, gurbet ölümden beter
Hey gidi deli asaf, ne bir mektup ne haber
--spoiler--
en sevdiğim şiirlerin şairi. ellerini tuttum pia'nın, ölsem eksiksiz ölürüm. evet ellerini tuttum. ölsem eksiksiz ölürüm gibime geliyor. ama ya hayal ettiğim gibi değilse. ya her şey aşk değilse. aşk değil de asıl şey tüm çocukların mutlu olmasıyla. yanlış şeyi hayal ediyorsak ne olacak. insan doyumsuz bir varlık. istediği şey olsa bile istemeye devam ediyor. istemenin sınırı yok. hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. eldekilerle yetinmenin ve mutlu olmanın ve hep daha fazlasını değil de daha iyisini daha hak ettiğimizi istemek dileğiyle. attila ilhan bana her şeyi hatırlatır. her şiiri ajandamın ayrı sayfasında Pia şiiri ayır iki sayfasını kaplıyor.
sokaktaki adam,1953
zenciler birbirine benzemez, 1957
kurtlar sofrası, 1963
bu üçleme bu sırada okunmalıdır:
sokaktaki adam hasan, neyi istemediğini bildiği hakle ne istediğini bilememektedir.
zenciler birbirine benzemez'deki mehmet ali ikinci dünya savaşı paris ortamında bocalayarak da olsa bilinçlenmeye başlar.
kurtlar sofrası'nda ise aydınların sürekli tartıştığı "ne yapmalı" sorunsalına diyalektik bakış açısı getirmekte ve düşünce zincirini atatürk'ün antiemperyalist tutumundan başlatmaktadır.
Ölümünden Dokuz yıl önce izmir Karşıyaka da gençliğinin geçtiği sokaklara bakarken anlattığı lafları pek dinlememiştim.. kalabalık bir genç topluluktuk ve çok sıkılmıştım...
zeynep beni bekle / gece ağaçlarına
yağmur çiseliyorum / cam tozu su beyazı
yalnızlığını mutlaka değiştireceğim
bir yaprak halinde süzülüp saçlarına
eski teşrin’lerden / kederli kırmızı
zeynep beni bekle mutlaka döneceğim
söyle kim önleyebilir buluşmamızı
geceleyin ışıkları söndürdüğün zaman
benim şiir kitaplarından sızan aydınlık
elinde uyuyakaldığın heyecanlı roman
pancurların çarpıldığı lodos geceleri
rüzgarın değil benim / pencerendeki ıslık
her akşam koridordaki ayak sesleri
yanlış çaldığını zannettiğin telefon
zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
hem bu ne ilk ayrılığımız ne de son
pikapta eminağa acemaşiran saz semaisi
sokakta çocuklar saklambaç hırsız polis
hayat akıp gidiyor olsam da olmasam da
saatı durmamalı ufak sorumlulukların
resmi bırakmadın ya / son çektiğin hangisi
bak mektuplar birikmiş yine masamda
fakülteler açılacak bak bugün yarın
zeynep beni bekle mutlaka geleceğim
başladığımız filmi birlikte bitireceğiz
şiirleri ne kadar muhteşemse siyasi fikirleri o kadar vasatın altıdır. hem salt batı düşmanı olup hem dosdoğru kemâlist olamazsınız. batıcılık, kemâlizm'in olmazsa olmazıdır.
Ben Sana Mecburum
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski istanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..
Attila ilhan
Benim en sevdiğim şairlerdendir. 15 Haziran 1925 Menemen doğumlu olur kendisi. Yani anlayacağınız, bu arkadaşın yazıdaki başarılarının nedenlerinden birini de ikizler burcu olmasına bağlayabiliriz.
1946 chp şiir yarışmasında ( Cahit Sıtkı 35 yaş birinci olmuştu. ) ' Cebbaroğlu Mehemmed ' adlı şiiriyle ikinci olmuştur. bu şiiri yazarken 19 yaşındadır. O kadar usta ismin içinden ( Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi ) ikinci olması insanlarda büyük bir etki de yaratmıştır tabi. ama ilhan bu yarışmaya katılırken herkesin kullandığı farklı mahlasları kullanmamış, bilakis kendi ismini kullanmıştır. ve bu ismi de mahlas sananlar , atilla' nın gerçek ismi olmayacağını düşünenler de çıkmadı değil.
bu arada Nazım hayranı olmakla çok haklıdır. iyi bir idol seçmesinden ötürü idolümü seven idolümdür mantığıyla da kendisini çok severim.
işin garip yanı 'kartallar yüksekten uçar' isimli bir kitabı vardır lakin kendisi galatasaraylıdır. burada da ikizler burcunun muhteşem yansımasını görüyoruz.
'ben sana mecburum' isimli şiirini ben bebeyken ilk ezberlediğim şiir katogorisine almış bulunmaktayım. bunun için de ayrı bir önemi var tabi
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
şarkılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan.
önemli gizli boyutlarıyla yeryüzündeki yaşantımız
ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız
söylediklerimizle değil söylemediklerimizle varız
o gün ki ölümün perdesine yapayalnız yansırız
ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız
bir incesaz ki süreklidir yaprak döken korularda
çılgınlıkları oluşturur en çapraşık duygularda
büyük çıkmaz akla gelip de sorulmayan sorularda
bazı insan içten içe düşünür hesaplar da
ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız
üflediğimiz sustuğumuz tutkuların düşlerimizi çokçadır
çocukluktan çıktığımızı sanmak aslında çocukçadır
gerçi gençlik bir uçta yaşlılık bir uçtadır
birleştikleri gerçek o müthiş sonuçtadır
ne kadar azdır yaşadığımızdan yaşadığımızı sandığımız...
"hacet yok hatirlatmasina seni hatiralarin
bir dakika bile çikmiyorsun aklimdan
koşar gibi yürüyüşün
karanlikta bir işik gibi aydinlik gülüşün
hacet yok hatirlatmasina seni hatiralarin
uzak uzak yildizlarla çevrilmiş kainatin
karanlik boşluklarinda akip giderken zaman
adimla nasil berabersem öylece beraberiz
seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye
gönlümüz mutluluga inanmiş olmanin gururuyla rahat
koltugumuzun altinda birer dinamit gibi kellemiz
ve sonra her zaman her ölümlüye
ayni şartlar altinda kismet olmiyan
gerçekleri görmenin aydinligi alinlarimizda
hacet yok hatirlatmasina seni hatiralarin
sen bana kalbim kadar elim kadar yakinsin..."