attila ilhan

    1.
  1. bir duvardan düşmüştür pladır küldür bu renksiz hayata, mecbur olduğu için yaşamış, sevişmeleri yasak olmuş, koyuklduğu hapishaneden bela çiçekleri göndermiştir. korkunun krallığı ile olan savaşını hiç bir zaman bırakmadan ayrılmış aramızdan, ayrılık da sevdaya dahil diyerek...

    ama biliyoruz ki o şahane serseri hala gezinip duruyor sisler bulvarında bir yağmur kaçağı misali...
    41 ...
  2. 12.
  3. Ben Sana Mecburum-

    Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    Büyüdükçe büyüyor gözlerin
    Ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum.

    Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    Bu şehir o eski istanbul mudur
    Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    Sokak lambaları birden yanıyor
    Kaldırımlarda yağmur kokusu
    Ben sana mecburum sen yoksun.

    Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    insan bir akşamüstü ansızın yorulur
    Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
    Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu.

    Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
    Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    Durup köşe başında deliksiz dinlesem
    Sana kullanılmamış bir gök getirsem
    Haftalar ellerimde ufalanıyor
    Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    Ben sana mecburum sen yoksun.

    Belki haziran'da mavi benekli çocuksun
    Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    Bir sileb sızıyor ıssız gözlerinden
    Belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    Belki korsun kırılmışsın telaş içindesin
    Kötü rüzğar saçlarını götürüyor.

    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Bu kurtlar sofrasında belki zor
    Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Sus deyip adınla başlıyorum
    içimsıra kımıldıyor gizli denizlerin
    Hayır başka türlü olmayacak
    Ben sana mecburum bilemezsin..

    biz sana mecburuz üstad, sen yoksun..
    27 ...
  4. 11.
  5. "...
    sen benim hiçbir şeyimsin
    yabancı bir şarkı gibi yarım
    yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
    hiç kimse misin bilmem ki nesin
    uykumun arasında çağırdığım
    çocukluk sesimle ağlayarak

    sen benim hiçbir şeyimsin"

    gibi satırları da yazmış; bir çok yaşanmışlığı dile getirmiş şair ve yazar.
    21 ...
  6. 791.
  7. 892.
  8. AN GELiR

    an gelir paldır küldür yıkılır bulutlar
    gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet o eski heyecan ölür an gelir biter muhabbet
    çalgılar susar heves kalmaz şatârâbân ölür ölür

    şarabın gazabından kork
    çünkü fena kırmızıdır
    kan tutar /
    tutan ölür
    sokaklar kuşatılmış
    karakollar taranır
    yağmurda bir militan ölür

    an gelir ömrünün hırsızıdır
    her ölen pişman ölür
    hep yanlış anlaşılmıştır hayalleri yasaklanmış

    an gelir şimşek yalar masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
    direkler çatırdar yalnızlıktan sehpada pir sultan ölür
    son umut kırılmıştır
    kaf dağı'nın ardındaki
    ne selam artık ne sabah kimseler bilmez nerdeler "namlı masal sevdalıları"
    evvel zaman içinde
    kalbur saman ölür
    kubbelerde uğuldar bâkî
    çeşmelerden akar sinan
    an gelir
    -lâ ilâhe illallah- kanunî süleyman ölür

    görünmez bir mezarlıktır zaman
    şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiir söyleyerek kim duysa /
    korkudan ölür
    -tahrip gücü yüksek-
    saatli bir bombadır patlar an gelir
    Attila ölür.
    15 ...
  9. 887.
  10. yağmur yağsın varsın ıslansın saçlarımız
    yalnız duyulmaz olsun göğsümüzdeki darlık

    attilâ ilhan.
    15 ...
  11. 2.
  12. seni kim çizebilir şubat yolcusu
    yalnız akşam olsun, dağınık olsun
    ceplerinde bozuk bir bulut uğultusu
    geceleyin dörtte bir ölüm korkusu
    dörtte dört sabaha karşı yağmursun
    seni kim çizebilir şubat yolcusu
    bütün çizgileri bozuyorsun
    15 ...
  13. 32.
  14. türk şiirinin büyük üstadı... şiiri sevdiren adam... sen gittin şiirler öksüz kaldı usta, bize bir parça hüzün ve biraz da gözyaşı bıraktın... nur içinde yat... *

    ölümün rengi siyah mı?
    gözyaşlarına bulanmış yüzler neden
    beyaz o zaman?
    feryat figan ediyor tüm şiirler...
    bu gidiş, gidiş değil ondan mı acaba?
    karanlıklar çöküyor önce
    sonra kanıma giriyor yalnızlık
    sessiz ve derinden...
    itiraz etmek mevzu bahis değil!
    ölümler ortasında, bir ben...
    çaresizlik öyle ağır, öyle gücüme gidiyor
    ve elde var sadece hüzün...
    ben ölmüştüm zaten, attila ilhan da öldü...
    ( 05-ekim, bursa... )
    15 ...
  15. 801.
  16. Olur da aşkımın elleri üşümüştür, Avuçlarımda ısıtırım diyerekten sevdiceğinin yanına elleri ceplerinde giden adam.
    14 ...
  17. 40.
  18. Şiirin önce acemiliği geçilir, sonra ustalığına varılır sanılırsa da, bu doğru değildir.Ozan boyuna acemileşir; ustalaşmanın karşıtı değildir acemilik, özüdür. Ozanın olgunluğu, acemiliğin bilincidir olsa olsa. Bu bilinç acıdır, yaşlı ozanı kemirir; böylece şiirin yanına eleştiri yerleşmiş olur ve yaşlı ozan ben olmaktan çıkar. Fenafillah mertebesidir bu, ozanın yaşını yok eder diye söylemiş bir büyük üstad Melih Cevdet Anday..

    Bunu başarabilmiş yani fenafillah olabilmiş , gönüllerin en tepesinde yer etmiş bir insandı Attila ilhan..O bir fikir adamıydı ,araştırmacıydı ,Cumhuriyet e sadık adam gibi bir adamdı. Ama en önemlisi bir şair di,hem de ne şair..Her dizesi ile insanı başka alemlere sürükleyen , insanın tatmadığı ,bilmediği ,belki de sahip olup da farkına varamadığı duyguları açığa çıkaran bir ustaydı.

    Yıllar ilerledikçe belki fikirleri unutulacak , sesi hatırlanmayacak ama şiirleri her zaman içimizi ısıtacak Şair kimliği ile hatırlanacak.Kendisi, mütefekkir Attila ilhan, şair Attila ilhan ı beğenmez ; dese de biz onu o her daim tadılası şiirleriyle şair olarak hatırlayıp, şair olarak bağrımıza basacağız.

    Aydın diye tasvir edilen bir çok kişinin halkını hor gördüğünü, onların halkı hor gördükleri için halkın da onları hor görüp onlara güvenmediğini düşünen Attila ilhan bir söyleşisinde şöyle diyordu :
    Türk şiiri modernleşeyim, çağdaşlaşayım, post-modernleşeyim derken ofsayta düştü.Yani halk şiiri terketti. Yeni şairlerin kullandıkları Türkçe onları bu ülkede yabancı haline getirdi.Gelip bana komik bir soru yöneltir bu yeniler: Abi neden şiir kitapları satmıyor? diye. Onlara, şiir kitapları satıyor,sizinkiler satmıyor? diyorum. Çünkü halk Yahya Kemal'i, Necip Fazıl'ı, Nazım Hikmet'i okuyor halen. Senelerden beri hiçbir zaman bu kadar çok satılmadı okunmadı benim kitaplarım. Son kitabım 13. baskıyı yaptı. Yapar, çünkü ben batı hayranı, enayisi değilim ve klasik Türk şiirinden geliyorum.Benim şiirimde serbest vezinle yazılmış gazeller vardır. Attila ilhan halka inebilen, halkla bütünleşebilen bir şairdi.Yalnız onunla ilgili şu gerçeklik göz ardı edilmemelidir ki, o yaşadıklarını, yaşadığı çevreyi ve ortamı anlatıyor, şehirli yaşam üzerine yazıyordu .Bir köy hayatını anlattığı dizesi yok gibidir.

    Dili yalın, halkın anlayacağı şekilde olsa bile divan edebiyatına ilgi duymuştur.Hatta gençlerin bir zaman sonra kendi edebiyat geçmişimizden uzak kalıp , ne olup bittiğini anlayamayacak duruma gelmesinden endişe edip okullarda Osmanlı dilinin zorunlu ders haline getirilmesini istemiştir.Divan edebiyatı için; Yaşlandıkça o dilin daha çok künhüne vardım.Şaka söylermiş gibi söyleyip ne derin şeyler söylediklerini öğreniyorum.Geçen gün bir gazeteden aradılar en sevdiğiniz şiir dediler. Aklıma bir divan mısrası geldi: Bir ah ile bu alemi viran ederim ben! Bir bu çapı düşünün, bir de rakı şişesinde balık olsam ı düşünün. Ben Orhan'ı çok severim; fakat Divan Edebiyatı'nı bilmesine rağmen göz ardı etmesini affedemiyorum.demiştir.

    Dünyanın gerçeklerini kavrayabilmiş ,olaylara dar bir pencereden değil evrensel bir pencereden bakabilmeyi başarmış, düşüncelerini de şiirlerinde va yazılarında bu yönde ortaya koyabilmişti.Hayatı tüm çıplaklığı ile yaşandığı gibi aktarabilmişti.Bir söyleşide ; Dünyada başka hakikat yoktur: ölürsün! Batı hâlen ölümden nasıl kurtulacağım diye uğraşıyor. Kurtulamaz! şeklindeki düşüncelerini açıklayan büyük usta şiirinde ise,

    görünmez bir mezarlıktır zaman
    şairler dolaşır saf saf
    tenhalarında şiir söyleyerek
    kim duysa / korkudan ölür
    -tahrip gücü yüksek-
    saatli bir bombadır patlar
    an gelir
    attilâ ilhan ölür..

    bir başka şiirinde ise,

    Korkacak bir şey yok hesap tamam
    Sıram geldi mi hatta güleceğim
    Kendimi hazırladım biliyorum
    Önce turgut arkasından ömer haybo
    Daha sonra varujan sonra nureddin
    Sonra ben değilsem demokrat toni
    Sonra o değilse mutlaka benim
    Kendimi hazırladım biliyorum

    Aysel'in gölgesine saklandım
    Hep susamışım su içiyorum

    şeklinde bu gerçekliğin altını çizmiş, düşüncelerini şiirlerine aktarabildiğini en açık şekilde göstermişti bize.

    Onun hayatının içindeki başka bir gerçek ise aşktı..O karşı konulmaz ,yakıcı, kavurucu gerçeklik onun şiirlerinde başka bir boyuta uzanmıştı.Aşkı anlatan sözcükler onun dizelerinde bir senfoni olmuş insanı adeta büyülemişti.Ve buna hep devam edecekti. Zira her aşığın kafasında , yüreğinde mutlaka birkaç tane Attila ilhan şiiri vardır,yürekli aşklar hayat bulmaya devam ettikçe de hep var olacaktır.

    Büyük şair ,

    Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    Büyüdükçe büyüyor gözlerin
    Ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum

    diyerek hislerimizi en çıplak şekilde ifade etmemize yardımcı oluyor bizi de kendisine bir kat daha yaklaştırıyordu.Bir sohbette ise kadın erkek ilişkileri hakkında Cinsel diyalektiğin gerek insanlar arası, gerekse insan içi çelişme ve gelişmelerini, romana olduğu kadar şiire de geçirmek, bana ilginç görünmüştür diyor ve şairliğinin ilk yıllarında bu konuya yaklaşımını şöyle açıklıyordu :
    o aralar erotik şiirler de yazdım, yazdım... Sonra, yırtıp attım. Yine yazdım, yine attım. O günkü hayat biçimim içinde bunlar değersizdi. Ayıptı...Bireysel diyalektik hiç kuşkusuz cinselliği de kapsıyordu, ikisi birden doğasal diyalektiğin kapsamına giriyorlardı.

    "Aşk bir tür suç ortaklığıdır" diyen Attila ilhan aslında tüm aşkların da suçuna ortaktı. Bazen bilmediğimiz , kaybolduğumuz bir alemde bize rehberlik eder , tercüman olurdu..Aşkın ne olduğunu anlatırdı...

    kimi sevsem sensin / senden ibaret
    hepsini senin adınla çağırıyorum
    arkamdan şımarık gülüşüyorlar
    getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
    hani o sımsıcak iri çekirdekli
    senin gibi vahşi öpüşüyorlar
    kimi sevsem sensin / hayret
    in misin cin misin anlamıyorum

    dizeleriyle aradığımız , hayallerimizde yaşattığımız sevgiliyi dillendiriyor , Üçüncü Şahsın Şiiri ile ise bize acıyı, kıskançlığı, çaresizliği ,tutkuyu kısacası aşk ı en derinden yaşatıyordu..

    Gözlerin gözlerime değince
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Beni sevmiyordun, bilirdim
    Bir sevdiğin vardı, duyardım
    Çöp gibi bir oğlan, ipince
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Ne vakit karşımda görsem
    Öldüreceğimden korkardım
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Ne vakit Maçka'dan geçsem
    Limanda hep gemiler olurdu
    Ağaçlar kuş gibi gülerdi
    Sessizce bir cigara yakardın
    Parmaklarımın ucunu yakardın
    Kirpiklerini eğerdin, bakardın
    Üşürdüm, içim ürperirdi
    Felaketim olurdu, ağlardım
    Akşamlar bir roman gibi biterdi
    Jezabel kan içinde yatardı
    Limandan bir gemi giderdi
    Sen kalkıp ona giderdin
    Benzin mum gibi giderdin
    Sabaha kadar kalırdın
    Hayırsızın biriydi fikrimce
    Güldü mü cenazeye benzerdi
    Hele seni kollarına aldı mı
    Felaketim olurdu, ağlardım

    Attila ilhan ın şiiri halka yakın bir duruş sergiledi. Onun için bu kadar sevildi bu kadar yanımıza sokuldu.Bizden olanı bize hatırlattı..Bu büyük üstadı yorumlamak bizim haddimize değildi ama hatırladıklarımız söyleyeceklerimiz bunlardı.An geldi Attila ilhan öldü..Şair Attila ilhan öldü..Ama bıraktığı eserler daima başucunda ya da gönüllerde yer bulacak..

    an gelir
    attilâ ilhan ölür..
    elde var hüzün..!!
    14 ...
© 2025 uludağ sözlük