attila ilhan'ın şiirlerinden kendisi, hayatı ve çevresiyle ilgili detayları bulmak, gözden kaçanları yeniden keşfetme çabasıdır.
attila ilhan oldukça iyi içerdi.
--spoiler--
...
simdi kalkıp gitsem mırç'ı bulacağım malum
sonra vini-prix'ten üç litre şarap alacağımız
şarabın yanına bir şişe rom negrita alacağımız
sarhoş olacağımız malum şarkı söyleyeceğimiz
sonra mırç zehra'dan bahsedecek ben susacağım
camlardan bakınca paris'in damlarını göreceğiz
...
--spoiler--
şiir: kaptan 5
not: entry girerken dizeleri kolayca bulabilmemiz için, tespitinizi, ilgili dizeleri ve hangi siirden alındığını yazınız.
mala özel not: özür dilerim unutmuşum mallarımı, lütfen konuyu zenginleştirmeyecekseniz bi siktirin gidin. kendinize milyon tane başlık açın birbirinizi yiyin.
attila ilhan derin bir düşünür, çok güçlü kalemi olan bir yazar ve özel bir şairdir. umarız önemli kitapları ile de onun engin kişiliğini analiz imkanı bulunur.
attila ilhan romantik ruhlu bir aşk adamı, vatan ve hürriyet aşkından asla vazgeçmeyen uzun yolların yolcusuydu.
--spoiler--
ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim
damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları
harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen
anamdan yolcu doğmuşum
neyleyim
gurbet dedim
vatan dedim
hürriyet dedim.
--spoiler--
ilk goruste aska inanırdı. defalarca asık olmustur.
gözlerinin mavisini bitirip saclarının siyahına baslamayı bize ogretmiştir.
--spoiler--
seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
sen beni görmedin görmedin
kapıları çaldım adını sordum
söylemediler öğrenemedim
seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
bir daha görmedim bilmedim
belma sebil adını yakıştırdım
aklıma geldikçe her sefer
gözlerinin mavisini bitirdim
saçlarının siyahına başladım
--spoiler--
hannelise ile cok farklı dunyaların insanlarıdırlar.
şiirlerindeki kadınların sadece isimlerine bile asık olunabilir. şair olmayıpta ne olsaydım der şiirleri.
--spoiler--
insan kendisine rağmen yaşayamaz
kalbimiz beyaz derken biz siyah diyemeyiz
diyemeyiz hannelise
sen mutlaka lichtenstein dükalığından bahsedersin
yapraklarını döker ıhlamur ağaçları katedralin önünde
ben içimde müstesna bir ateş bahçesi donatırım
bembeyaz
bembeyaz hannelise
--spoiler--
istanbul'a ne zaman gelse perisan olmustur. ya sayeban olmustur yada dayak yemiştir.
--spoiler--
beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm
daha bere giyiyordum bıyıklarım da duruyor
büyükdere'de dövdüler emirgân ve birileri
geceleyin dövdüler dişlerimi tükürdüm
...
çakıdan bozma itler sustalı birileri
fakat çok fena dövdüler size ne söylüyorum
bir vakit omuzlarım tutmadı dişlerimi tükürdüm
boşyerlerime vurdular yumrukları duruyor
...
--spoiler--
şiir: beni bir kere dövdüler
--spoiler--
sayende sayeban olduk istanbul şehri
sayende sebil olduk aç kaldık sefil olduk
--spoiler--
şiir: kirli yüzlü melekler
hep bilgiyi ve güzelliği arayan, sürekli gelişim derdinde olan, her sonun yepyeni bir başlangıç olduğuna inanan,diyalektik mantığı hayatına uygulamış,derin düşünürdür kendisi.
--spoiler--
doğumdan öncesini yaşıyorum
henüz belli olmadı kimliğim
vücudunu arıyor ruhum
bir yerde atomun çekirdeğiyim
bir yerde artı sonsuzum
--spoiler--
şiir: artı sonsuz
--spoiler--
karşıtıyla yüklüdür herşey
mutlak çözümlerden vazgeç
tartışılmaz mükemmellikler
ne gizli kusurlarla gelir
sen sen ol korkma karanlıktan
dik ışık çekirdeklerini
çünkü en berrak sular bile
en yağlı çamurlarla gelir
nasıl doğmakla başlarsa ölüm
ölmekle başlar öyle hayat
bil ki dünyayı sarsan sıçramalar
birikmiş şuurlarla gelir
--spoiler--
şiir: diyalektik gazel
--spoiler--
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün
--spoiler--
aşkı tüm hücrelerinde yaşayan, aşık olduğu insan uzaklarda olsa da tüm benliğinde, duyarlı ruhunda her an hisseden, baştan aşağı aşk adamıdır.
--spoiler--
adımla nasıl berabersem öylece beraberiz
seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye
gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat
koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz
ve sonra her zaman her ölümlüye
aynı şartlar altında kısmet olmıyan
gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda
hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın
--spoiler--
ben, attila ilhan'ı şiirlerinde okudum, zaman içinde yolculuk programında tanıdım. lise yıllarımda yayınını kaçırmamak benim için büyük bir mutluluktu. şimdi ise bu başlık bana, o programın videolarını indirmem gerektiğini hatırlattı.
diğer hatırladığım ise rüştü asyalı'nın sunduğu bilimin serüveni.
her duyarlı insan gibi kırılmış, en derininden hançerlenmiştir ama onu acıtanlara bile bilgece bakabilmiştir. hayat bilgesidir vesselam.
--spoiler--
beni de kırdılar içimde kırdılar
karanlık camlardan sular akıyordu
şimşekli bir boşlukta saat vurdu
beni de kırdılar belki yalnızdılar
belki onların da çocukluğu yoktu
bütün şarkılara kapalıydılar
bir genç kız değmemişti saçlarına
insanın ruhunda kopan fırtınaları, birbirine zıt duyguların savaşını ve aşığın çıkmazlarını en güzel anlatan dizelerin sahibidir.
--spoiler--
Elimden gelen bu ben iki kişiyim
Çoğalmak neyse ne azalmak zor
Birisi seni her an bırakıp gittiğim
Öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
Ağzındaki acı alnındaki çizgiyim
Gözlerine kirli bir bulut getirdim
Hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor
--spoiler--
--spoiler--
Elimden gelen bu ben iki kişiyim
ikisi birden çıkmaya uğraşıyor
Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
Birisi yeni baştan serüvene başlamış
Öbürü silahında son mermiyi sıkıyor
Çoğalmak neyse ne azalmak zor
--spoiler--
mustafa kemal atatürk'ü dünya'da ve türkiye'de en iyi anlayan düşünürlerdendir ve kuvay-ı milliye ruhuna her daim inanmıştır. milletimizin mustafa kemal devrimlerini benimsediğini ama her daim %10 hain kontenjanının olduğu haklı tespitini yapmıştır. şu sözü yurtseverlerce şiar edinilmiştir: 'parola vatan işareti namus.
--spoiler--
dağ başını efkâr almış
gümüş dere durmaz ağlar
gözyaşından kana kesmiş gözlerim
ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
ağlar ağlar cihan ağlar
mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
altmış üç ilimiz altmış üç yetim
yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
her geçen seni bizden parça parça götürür
mustafa'm mustafa kemal'im
--spoiler--
--spoiler--
nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin
çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
sol yüzünde güneş südü sıcaklık
ellerinden öperim mustafa kemal
senin dalın yaprağın biz senin fidanların
biz bunları yapmadık
sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal
elsiz ayaksız bir yeşil yılan
yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal
hani bir vakitler kubilay'i kestiler
çün buyurdun kesenleri astılar
sen uyudun asılanlar dirildi
mustafa'm mustafa kemal'im
--spoiler--
şiir: mustafa kemal
kurtuluş savaşı'nda yazılan anadolu destanı'nı çok güzel anlatmış, toplumcu bir yurtseverdir.
--spoiler--
iptida durdu görüyor geleni
yel midir toz mudur anlamıyor
lakin bıyıkları terlemeden
çeteci olan garip ökkeş
çok geçmeden getiriyor haberi
tabur tabur üstümüze varıyor
düşman yola çıktı savranlı'dan
hemen mevzie sokuldu mehemmed
yanıbaşında durdu ve gerisinde süleyman
çeteler yer tutup pusu kurdular
kanlı geçit boyuna
düşman yanaşırken kaman köyüne
bekletmeden yaylım ateşi açıldı
mermi kurşun yağmur gibi saçıldı
ilk seferinde on beş kişi vurdular
ve bir hayli düşman kırdılar
yamaçlarda koptu kızılca kıyamet
cesaretlerine söz yoktu ama
neyleyip nitsinler düşman daha çoktu
düştü birer birer bütün yiğitler
gürültüler boğazda sustu nihayet
demek diz üstü düşmüş mehemmed
kirvesi durdu'nun yanıbaşına
kanlar akar yarasından
al al olmuş çevresinden
--spoiler--
--spoiler--
köpük köpük gözlerini doldurur
bir başına mehemmed yedi düşman öldürür
mavzerinin namlusu hala sıcak
tutulmaz
ölümün derdi büyük yiğenim
çare bulunmaz
aynı akşam doğurmuş karısı döne
mavi gözlü bir çocuk sarışın
bir avuç toprak sarmışlar altına
ve kemal koymuşlar adını
--spoiler--
şiir:cebber oğlu mehemmed
sultan galiyef'in devrimci kişiliğini de en iyi yorumlayan ve programlarında anlatan değerli düşün adamıdır.
--spoiler--
galiyef yoldaş ne olacak
galiyef yoldaş sibirya sürgünü
elinde bir mektup eski yazıyla
artık yüzünü bile unuttuğu
karısından
burnunda sadece kokusu var
ilkbahar kadar müşfik
sonbahar kadar yumuşak
galiyef yoldaş ne olacak
avrasyada hala mazlumların uğultusu
kısa bozkır atlarının nallarından
gizli kıvılcımlar ki etrafa saçılıyor
azadlık mermileridir
çekirdekleri çelik
cehennem gibi sıcak
--spoiler--
--spoiler--
bana bir şimşek çak
sala veriliyor görünmez minarelerden
izmir de istibdat'ı yaşamaktayım
bir yangın soluğu sokak içlerinden
kordonboyunda muzaffer atlılar
fahrettin paşanın süvarisi
bana bir şimşek çak
yolumu aydınlatacak
gazi'nin gözlerinden
mavi bir şimşek
kuva-yı milliye mavisi
aynı emaneti taşımaktayım
'hürriyet ve istiklal benim karakterimdir'
çünkü hain sinsi ve korkak
aynı düşmana karşı
savaşmaktayım
--spoiler--
tüm önceki aşklarına vefalı, onları yad eden, hayat kadar ölümü de tüm varlığında hisseden, kara sevda adamıdır. ama kadere boyun eğmeyen, tüm yasaklara karşı duran savaşçıdır.
--spoiler--
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum
--spoiler--
şiir: kimi sevsem sensin
--spoiler--
Şamdanları dolanınca eski zaman sevdalarının
Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın
Nemli yumuşaklığı tende denizden gelen ahın
Gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın
--spoiler--
Yansıyan yaslı gülüşmelerdir karasevdalı suda
Bülbüller kırılır umutsuzluktan yalnızlık korusunda
Eylem dağılmış gönül tenha çalgılar kış uykusunda
Ölümün tartışılmazlığı nihayet anlaşılsa da
Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın
--spoiler--
--spoiler--
Bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak
Çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
Su yasak rüzgar yasak açık kapılar yasak
Belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak
Başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegahın
--spoiler--
şiir: sultan-ı yegah
--spoiler--
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
--spoiler--
--spoiler--
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
attilâ ilhan ölür
--spoiler--
şiir: an gelir
paris'e sürgün gitmiştir, nazım hikmet şiirlerini sevdiği kıza göndermek suçtur, dönemin milli eğitim bakanının imzası ile türkiye'deki hiçbir okulda eğitim yapamayacağı yazısıyla, paris'e lise eğitimini bitirmeye gider ve bir gün belleğinden fransızca mısralar aktığını fark edince, korkar ve güzel vatanına temelli döner.
paris'i ve paris'li kadınları, erkekleri, afrika'dan gelenleri anlatır bize gezdiği tüm sokaklardan.
--spoiler--
ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın
hatta ricardo bile hani vatansız ricardo
burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı
oysa au vieux chatalet'de akşam sabah beraberdik
üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik
üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet
neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti
yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim
--spoiler--
--spoiler--
montmarte metrosu civarında seni gözden kaybettim
o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim
ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cigara gibi
sidney bichet'nin caz havalarını çiğneyip tüküren
o saklasın varsın seni sevdigini biliyorum ben
yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü
--spoiler--
--spoiler--
yarı gecenin içinden bir zenci sütbeyaz bakıyor
rue lafatette'de dünden bugüne geçiyorum
eflatun gözlerini bir grog kadehinde unuttum
--spoiler--
şiir: kaptan 1 *
--spoiler--
yine akşam oldu attilâ ilhan
üstelik yalnızsın sonbaharın yabancısı
belki paris'te maria missakian
avuçlarında bir çarmıh acısı
gizlice bir sefalet gecesi
çocuğunu boğarmış gibi boğup paris'i
sana kaçmayı tasarlar her akşam
--spoiler--
şiir: maria missakian
--spoiler--
son yolcunun adı attila ilhan'dı
miyoptu kısa boylu bir adamdı
dostu yoktu yalnızlığı vardı
yazı makinasıyla binmişti
bizimle konuşmaktan çekinmişti
gözlerini görseniz korkardınız
polis'ten kaçıyordu derdiniz
bir cinayet işlemişti derdiniz
halbuki kendinden kaçıyordu
tatyosyan'la arkadaş oldu
güvertede birlikte gördük
hırsızlama durduk dinledik
ermeni sicim gibi ağlıyordu
karısı marsilya'da kalmıştı
çocuğu karısında kalmıştı
anası istanbul'da bekliyordu
palermo feneri parlıyordu
--spoiler--
şiir: tatyosun kahrı
attila ilhan...
ruhunu milyon kere bölmüş, ışığının milyon kere kırmış, süzmüş nev-i şahsına münhasır şairdir, biliriz.
benimse; en çok ruhumun karanlık yanıdır attila ilhan;
en dipteyken bile, kendinden kaçarken bile; sevgilinin o herkesin bildiği değil de, açılması zor kapılarını keşfetmesini bekleyen, sevgiyle - gururun amansız tezatında daima gururun safında yer alan; biraz şımarık, epey suçlu, nadiren pişman olan adamda bulurum kendimi.
bu yüzden olsa gerek; '' yasak sevişmek '' şiirindeki kasvet, bana her daim huzur vermiştir.
bu firari adam öyle bir mısra okur ki bu şiirde, sanırsınız ki; size ait bir sırrı kulağınıza fısıldamaktadır.
--spoiler--
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel
hem tetik bulun ardında biri olmasın
hanidir ben bu evde saklanıyorum
adımı değiştirdim başka bir adla yaşıyorum
gece gündüz siyah gözlük kullanıyorum
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel
pancurların gerisinde kararıyorum
içime belalar doğuyor sonbahar doğuyor `
telefonda sesini tanıyamıyorum
yüzün parmaklarımdan akıp kayboluyor
böyle hep bir şey kopuyor bir şey kırılıyor
sabaha karşı gel eski gözlerinle gel
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
hem tetik bulun ardında biri olmasın
artık hiç kimse beni yaşamıyor
aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler
korkularım oldum bittim kimsesizdiler
yalnız bir mısra mıyım ıslanıyorum
bir revolver romanımı tamamlıyor
oyun bitti ışıklarımı söndürdüler
yokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel
öteki kapımdan gel bunu açamazsın
üzerime kilitleyip mühürlediler
hem tetik bulun ardında biri olmasın
kimi zamansa bir sevgiden kaçmak, bir sevdanın etrafını dolanmak isteyen, aşk korkağı yanımızdır. cesur ve ısrarlı bir kadının karşısında, milan kundera' nın başka bir dilde karşılığı olmadığını iddia ettiği litost kelimesinin ihtiva ettiği hissiyatı, türkçe' nin şairi atilla ilhan' da buluruz. *
--spoiler--
ıslığımı denesen hemen düşürürsün,
gözlerim hızlandırır tenhalığını
yanlış şehirlere götürür trenlerim.
ya ölmek ustalığını kazanırsın,
ya korku biriktirmek yetisini.
acılarım iyice bol gelir sana,
sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
aysel git başımdan ben sana göre değilim.
ümitsizliğimi olsun anlasana
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
bazen de '' lili marleen '' e; o çift kişilikli soyut dilbere yazılmış alman türküsünü, yugoslavya cephesinde dinleyen hürriyetperver, militarist bir dünyalı olmak, empatinin sınırlarını zorlamaktır.
--spoiler--
bu civarlarda benim
bir cennetmekânım olacak
aslan sıfatlı johnny hisarboylu silahşör
arkasında mısır el kahire
ehramlar cana can katan nil
cüzamlı dilenci trahomlu insan
sağında mavi gözlü dilber akdeniz
solunda çöl
ve balta girmemiş orman
biz dünyalılar yemin içtik
imanımız var
hürriyet için hürriyet aşkına
savulacak döne'm savulacak düşman
dehrin cefasını çektik
safasını süreceğiz
biz sudanlılar
kıbleye karşı namaza duranlar
aragon'dan bıçak gibi çekilmiş yedi mısra
sydney'den bir muhalif rüzgâr
büyük bir aşkı anlamaktır atilla ilhan. ilişkide üçüncü şahısken muntazam bir kini, ikinci şahısken ilahi bir isyanı yaşamaktır.
ikiyken tek olmak; anlamda boğulmak, yepyeni bir anlam olmak, istifhamlar çoğaltmaktır.
sökülüp
salkım salkım leylekler gelirse ilkbahar olur
kül mavinin yanına kirli sarı gelirse
sonbahar
sen benim yanıma gelirsen
kıyamet olur
bir damla gözyaşı okyanus boşluklarını doldurur
senin gözyaşların beş kıtayı eritirler
hünerli ellerin yeni bir dünya yaratırlar
gözlerimden milyonlarca yıldız çoğaltırsın
milyonlarca defa bakabilmem için
geceleri sana bir saniyede
parmaklarımdan istifhamlar çoğaltırsın
her ağacın dalına bir istifham asarsın
ölüme mahkûm eder beni asarsın
ben tutar seni asarım
karanlıkta kalmış çocuklara döneriz
artık ben diye bir şey kalmamıştır
sen diye bir şey yoktur
hiç gelmemişe döneriz
korkarız
gözlerine baktığım zaman
sonsuzluğu görebilmeliyim
parmaklarım dudaklarında dolaşırken
sonsuzluğa dokunmalı
konuştuğun zaman
sonsuzluğun sesini dinlemeliyim
bir istifham gibi eğilip
seni bir istifham gibi öpmeliyim
elimden ne gelirse yapmalıyım
bir tevrat bir incil bırakmalıyım
beni bir dağ başına koymalılar
başıma bir dağ koymalılar
anama avradıma sövmeliler
sen duymalısın
iki elin kızıl kanda olsa
gelmelisin
--spoiler--
birde benim gözümle attila ilhan; ilk gençlik yıllarında, platonik sevgilisine okumak için fırsat kolladığı nazım şiirini cebinde yakalatan, bu uğurda mahpus yatan adamdır.
kendi sesinden şiirler albümünden dinlenmesini şiddetle tavsiye ediyorum. kaptan 1,2,3,4,5 ten bir bölüm:
Karanlıkta seni görüyorum, dudaklarına ellerimi sürüyorum
Seni kollarımın arasında tutuyorum, ağzından öpüyorum
ikimiz birden bire Austerlitz Garına gidiyoruz
Austerlitz Garı önüne bakıyor, bizden utanıyor
Bir trene binmek ve rastgele defolup gitmek istiyorum
Trenin barında alnımı yağmurlu camlara dayamak
Küstah bir duble birayla karşılıklı oturup ağlamak
Kalemimde mürekkep kalmıyor, insanlar beni görmüyorlar
insanlar kendilerini kaybetmişler onlara acıyorum
Ümitsiz bir akrep gibi ben aynı zamanda mağrurum
Sen benim şiirlerimi okudukça ağlayacaksın
Seni hiç görmeseydim, seni keşke hiç görmeseydim
Şu benim iki gözüm aksalardı, kıpkızıl kör olsaydım
Sacré-Coeurde armonik çalsaydım, dilenseydim
Seni hiç görmeseydim, ismini hiç duymasaydım
Belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu
Kaldırımlara renkli tebeşirlerle katedral resimleri çizerdim
Kaldırımlara senin resimlerini çizerdim, herkes seni çiğnerdi
Bistroya yıkılır çırılçıplak bir quandro içerdim
Lucie-anne yine gelir yine bana senden bahsederdi
Lucie-anne neden gelir, neden bana senden bahsederdi
seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
sen beni görmedin görmedin
kapıları çaldım adını sordum
söylemediler öğrenemedim
seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
bir daha görmedim bilmedim
belma sebil adını yakıştırdım
aklıma geldikçe her sefer
gözlerinin mavisini bitirdim
saçlarının siyahına başladım
kallavi sokağı'nda güvercinler
benim karanlık istanbul'um
bir esnaf kahvesine oturdum
belma sebil ya geçti ya geçer
rüzgarını içime doldururum
kallavi sokağı'nda güvercinler
bunca yıl sönmemiş umudum
nisan değilse mayıs
perşembe değilse pazar
ben belma sebil'i bulurum
yüksekkaldırım'da bir akşam
maria missakian'ı düşündüm
eğer kendimi bıraksam
yağmur olabilirdim yağardım
kasım'da bir çınar olurdum
yaprak yaprak dökülürdüm
kalbimi sıkı tutmasam
döküp saçıp boşaltsam
içimde yükselen şiiri
kaldırımlara döküp harcasam
gözleri balıkçıl gözleri
dudaklarında tutup rüzgarı
maria missakian adında biri
gelse göğsüne kapansam
yine akşam oldu attilâ ilhan
üstelik yalnızsın sonbaharın yabancısı
belki paris'te maria missakian
avuçlarında bir çarmıh acısı
gizlice bir sefalet gecesi
çocuğunu boğarmış gibi boğup paris'i
sana kaçmayı tasarlar her akşam