en basit ifade ile hayal kırıklıklarının adamıdır. ızdırapın vücut bulmuş halidir adeta. ofsayt pozisyonundayken, düdüğü duymayarak (belki de duyarak), golü atar ve hatta çılgınlar gibi sevinir. hakemin futbolcunun yüzüne skicekmiş gibi bakıp, düdüğü kulağının dibindeymişçesine gür çaldığı ana kadar tabii. o vakit bahsi geçen futbolcu için, kalp sızıları başlar. hele ki önemli bir maçsa bu, futbolcu hayatın anlamını dahi sorgulayabilir o esnada. elleri iki yanına düşer, yeni osurmuş bir insanın yüz ifadesi gibi bir ifade katarak yüzüne, hakeme bakar. sonra da tribünlere oynamak deyiminin hakkını verircesine, "senin .mina koyyim ben, ofsayt değil di lan bu" mealinden bir el hareketi yapar. ama sonuç değişmez. olan gol attım diye sevinmek için mal gibi depar atarak kaybettiği enerjiye olur.
saf saf tribunlere doğru koşarken ofsayt bayrağını görerek kafasını alından başlayarak enseye kadar sıvazlayan, bir kaç saniyelik anlamsız bakışların ardından yardımcı hakemin üzerine yürüyen futbolcudur...
çok üzülecek olan futbolcudur.
ama daha kötüsü takımının attığı golün ofsayt olduğunu anlayan hem de geç anlayan taraftardır. önce büyük bir sevinç duyar. bağırır, çağırır. ama sonunda anlar ki gol gol değerinde değil. o büyük sevinçten büyük bir üzüntüye geçmek kolay değildir. bu geçiş yollarından biri küfürdür. taraftar da küfre başvurur. demin gol attı diye sevindiği futbolcuya veya yan hakeme küfreder. kötü bir durumdur.
golu attıktan sonra sevincini yaşamak için yan hakemin olduğu bölgeye doğru koşarlar.Burda bilinçaltında bayrağın kalkacağı ve itiraz etmeye başlaması yatmaktadır. Diğer tarafa doğru koşarsa,söz konusu ofsayt için (bkz: erman toroğlu)'na başvurulur.