hani hazır mamayla büyümüş, muhallebi çocuğu denilen tipler vardır ya benim de çocukluğum aynen böyle geçti. pederin lüks bir restoranı, son model aracı ve kendisinin bile hesabını bilmediği kadar parası vardı. peder benim valideyle evlenmeden önce bu kadar zengin, saygın* biri değildi. haliyle lükse alışmamış olan, taşrada büyümüş annem benim özel okul yerine devlet okulunda okumama karar verdi. o yıllar için saçma ancak sonrası için çok yerinde bir karardı bu.
velhasılı kelam okuduğum okulda en dikkat çeken ve en çok dışlanan çocuk bendim. yalın ayak sokakta oynamış, ağaçlara tırmanıp meyve aşırmış bitirim çocuklarla aynı sınıftaydım. nitekim 5. sınıfa kadar hiç arkadaşım olmadı. her daim yalnız ve içine kapanıktım. ertesi gün eğer okul varsa geceleri başımı yastığa koyunca içimde ki derin mutsuzlukla uyuyakalırdım. çünkü ben zengin piçiydim ve haliyle okulda diğer çocuklar tarafından dışlanmam kaçınılmazdı.
gel zaman git zaman babamın daha fazla para kazanma hırsı iflasına ve sonrasında beş parasız kalmasına sebep oldu. bu durum babam ve abim için bir felaket olsa da annem ve benim için pek bir şey ifade etmiyordu. çünkü annem beni kendisi gibi yetiştirmeye çalışmış lükse ve zenginliğe alıştırmamıştı. benim de zaten tek lüksüm odamda içinde yüzlerce kitap barındıran kitaplığımdı.
babamın bu aniden fakirleşme hadisesi onu önce alkole sonra bağımlılığa sürükledi. annem ve babam resmen boşandığında liseyi bitirmiş, üniversiteye hazırlanan bir gençtim. yani en azından ben öyle zannediyordum. zaten kötü olan aramız babamın abimle yurtdışına kaçmasından sonra iyice kopmuştu. artık ne o içimde gizli gizli büyüttüğüm yazarlık hevesim, ne de üniversite okuma hayalim kalmıştı. çalışmam ve beni abim gibi yetişmemem için çaba sarf eden ve artık iyiden iyiye yaşlanan anneme bakmam gerekiyordu.
işte attan inip eşeğe binmenin ne demek olduğunu anlamam tam da o zamanlara denk geldi. bu güne kadar bir şekilde baba parasıyla büyüyen ben için babamın eski dostlarından birinin yanında garson olarak çalışmak ilk zamanlarda ağır gelmişti. ancak içimde bulunduğum durumdan güzel şeyler çıkarmakta benim elimdeydi. ilk kez kızların bana olan ilgisinin babamın ekonomik durumuyla ilgisi yoktu. kimse bana zengin piçi gözüyle bakmıyor akşamları iş çıkışı iş arkadaşlarıyla gidilen kıraathanelerde okey masası etrafında dönen muhabbette ilk kez bir arkadaş ortamında olmanın verdiği alışık olmadığım bir lezzeti tadıyordum.
ilk kez bir kızın bana karşı olan sevgisini hissetmem, ay sonu maaşı alıp anneme verince sorumluluğumu yerine getirmenin verdiği eşsiz haz bunların hepsini eşeğe bindiğim dönemde yaşadım ben.
hala babam ve abimin akıbetini bilmiyorum. açıkçası merakta etmiyorum. çünkü işten eve dönünce annemin gülen güzel gözleriyle beni sıcacık karşılaması, dünyada ki bütün maddi değerleri gözümde bir kar tanesi kadar küçültüyor. artık başımı yastığa koyunca da içimde derin bir huzur var. attan inip eşeğe binmenin getirdiği huzur!