7 yaşındayım. hava buz gibi. her zamanki gibi sabahçıyım ve ayakta uyuyorum. annem önlüğümü giydirdikten sonra beni dış kapının önüne doğru çekiyor. gözlerimi ovuşturarak yürümeye çalışıyorum. kapı açılıyor, ayakkabım giydiriliyor ve en nihayetinde mumyalama işlemi başlıyor. annem önce baklava desenli süveterimi giydiriyor özenle. daha sonra üstüne yine kendisinin ördüğü yeleği atıyor hemen. düğmelerini dikkatlice ilikliyor. sonra "tut bakalım önlüğünün kolunu" diyor. tutuyorum. neredeyse boyumla eşit ve boğum boğum olan montumu giydiriyor ve son aşamaya geliyoruz. eldivenlerimi bir doktor hassasiyetinde takıyorum küçücük ellerime. vücudum iyice ağırlaşıyor. kollarım bir kuşun kanadı gibi havaya kalkıp uzaklaşıyor vücudumdan. ve atkı...işte püf noktası burada bu işlemin. annem sadece gözlerimi açık bırakacak şekilde atkıyı kafamın etrafında döndürmeye başlıyor. bunu öyle ustaca yapıyor ki birkaç saniye içerisinde kendimi ninjalar gibi hissediyorum. sırtıma çantamı yine annem takıyor çünkü artık vücudum iyice sarıp sarmalandığından organlarımın hiçbirisini hareket ettiremiyorum. ve bir mumya edasıyla kollarım önde ve havada, bacaklarım sünnetli çocuklar gibi ayrık, atkıdan dolayı hırıltılarla inleyen boğazım perişan okula doğru yürüyüşe geçiyorum. tüm bu ritüel annemin balkondan bana el sallaması fakat benim ona sallayamamam ile son buluyor!
her annenin bünyesinde doğuştan hazır bulunan bilgi/harekettir. öyle ki istediğin kadar uğraş, yapamazsın. en kötü oran orantiyi tutturamıyorsun, yamuk yumuk oluyor.