atatürk hakkında yaptığı konuşmadan dolayı linç kampanyası başlatılacağını sanan ve bu kampanyayı önlemek için : "esasında ben çok rakı içerim, ateist sayılırım, son derece large biriyim" gibi laflar ile kendini savunmaya kalkmış kişi. hangi üniversite ve hangi komisyon bu kişiye akademik unvan verdiyse esas o suçldur, zira bilim insanı olduğunu iddaa eden bir kişi en azından kendini bu gibi tezler ile savunmaz. ateistmiş de çok içermiş de, bize ne kardeşim ne pok yersen ye, ama bunun arkasına sığınma. zaten sana birşey yapacak olsalardı çoktan yaparlardı hiç şüphen olmasın, ama merak etme ve sokakta rahat yürü kimse sana birşey yapmaz, zira o aşağıladığın düşünceye inan insanlar bugüne kadar senin 10 katın kadar ahmakları sinesine çekip "fikir özgürlüğüdür" bahaneleri arkasına saklanmalarınıza göz yummuşlardır.
gazi üniversitesi öğretim görevlisi. türkiyedeki gariban zihniyetin 1 hafta içinde ayağını kaydırıverdiği profesor dür kendisi. suçu nedir? 30-40 kişilik bir gruba hitaben kemalizmin beğenmediği yonlerini dile getirmektir, birde atatürk'e "bu adam" diye hitap etmiştir güya. yanlız belirtilmesi gereken nokta bu kişi bu görüşlerini öğrencilere falan enjekte etmeye çalışmamıştır, derslerinde anlatmamıştır, tamamen özgür bir vaktinde yaptığı bir konuşmasında anlatmıştır bunları. butun bunlardan sonra o garip zihniyet hemen cezasını kesmiştir ve derslerden uzaklaştırmıştır kendisini, anlaşılmaz basın bir anda vatan haini ilan etmiştir bu profesoru. dahada garibi vardırki bu adamın tek bir yayınını okumayan hakkında en ufak fikir sahibi olmayan bir dünya şahsiyet (bende tanımam ve de okumuşluğum yoktur hiç bir yayınını) bu adam nasıl profesor oldu nasıl akademik dünyada yer aldı gibi feryatlarını dile getirmeye koyulmuştur, ama dediğim gibi tv deki 5-10 dakikalık lafları dışında bu adamı hiç biriside tanımaz. bu zihniyet anladığım kadarıyla türkiyedeki 70 milyon kişiyi tek tip insan yapmadan rahatlamayacaktır. ve bu zihniyetin son kurbanıda atilla yayla olmuştur.
yaşadığı üzüntü verici olaylar nedeniyle kalp spazmı geçirmiş ve tansiyonu 20'ye yükselmiştir. bu nedenle evinde istirahat etmekte ve telefonlarını dahi kapatmıştır. zaten katıldığı 32. gün programında da serum tedavisi devam etmiş ve programa doktor kontrolünde katılmıştır. yoksa kendisi her yerde fikirlerini medeni bir şekilde ifade etmekten çekinmemektedir.
sayın atilla yayla hocam öğrendim ki rahatsızlanmışsınız, size acil şifalar diliyorum, umarım en kısa zamanda sağlığınıza kavuşursunuz ve yaşadığınız şu buhranlı günleri çabucak atlatırsınız. olur ya siz evinizde istirahat ederken ülkemize yabancı birileri gelir de bize bu adamın yani mustafa kemal atatürk'ün fotoğraflarının neden her yerde asılı olduğunu, heykellerinin neden her yerde bulunduğunu sorarlarsa -siz hiç merak etmeyin- biz gereken cevabı veririz. evinizden huzur, yatağınızdan sıcaklık eksik olmasın.
totaliter jakoben kemalistler ve onlarla dirsek teması halindeki medya rantçılarının elele verip linç ettiği adamdır. adama adam dediği için mi? farklı düşündüğü için mi bilinmez ama günümüz recep pekerleri kendisinden hazetmemisleridr.
yalnız bilmelidirler ki farklı düşünen ve farklı düşündüğü için elinden makamını, parasını ya da başka birşeyini alamayacakları milyonlarca 'birey' var bu ülkede. demek ki neymiş her sabah büst ve heykel önünde selam durdurmak yetmiyormuş. -yetenler de var tabi onları pehlevinin büstü önünde yetiştirselerdi ona da aynı gözle bakacaklardı-
mustafa kemal zihinleri açalım diye çabalıyordu. bunlar status quo bozulmasın diye uğraşıyorlar. haklılar. düzen onların düzeni. çomak sokarsan elin yanabilir.
kendisini modern zamanlar galileo su ilan etmiş meczup. toplumun değer yargılarıyla ters düşerek ve bütünlüğümüzü oluşturan kavramlardan en önemlisi olan atatürk e saldırarak ''aydın'' payesini helalinden haketmiş liberal. ey atilla efendi ve senin sahte bilim adamı kimliğinin arkasına saklanarak kemalizme çamur atmaya kalkışan zavallılar! sizin gericiliktir dediğiniz kemalizm, bugün sömürülen, geri bırakılan, üçüncü dünya ülkesi denilen bütün ulusların ümidi haline gelmiş bir kavramdır. kemalizm yolu, bağımsızlık yoludur, milliyetçilik yoludur, akıl yoludur, bilim yoludur. kemalist devrim kadınların insandan sayılmadığı, okuma-yazma oranının yerlerde, dünyadan bihaber yöneticilerin devletin tepesinde hüküm sürdüğü, türk insanının tanrıdan da öte padişah ın kulu ve tebası olduğu bir dönemde çıkagelmiştir. asırlardan bu yana bir yandan şeriat karanlığı öte yandan bitmek bilmeyen savaşlarda tükenmiş türk insanını kulluktan çıkartmış, ülkenin tek ve gerçek sahibi yapmıştır. ne yazıktır ki geldiğimiz noktada 1400 yıl öncesinin düzenini temsil eden şeriat yanlıları, -hani şu hırsızların elini kesen veya ''erkekler kadınlar üzerinde hakimdir'' diyen veya ''onlara cennette memeleri yeni sertleşmiş yaşıt kızlar vardır'' diyen şeriat düzeni- gerçek aydınlanmacılara, akıl ve bilim yolunu tercih edenlere akıllarınca demokrasi ve medeniyet dersleri vermektedirler. işte asıl elim ve vahim olan budur.
totaliter jakoben kemalistler ve status quo manyaklarınca linç edilmeye çalışılan sonunda da kalp spazmı geçiren profesör. kendisine acil şifalar diliyoruz, ilk bahsettiklerimse oynamaya devam etsinler ama türkçe isimler de seçsinler.
ne oluyor öyle "totaliter jakoben kemalist" falan. hangi tiyatroda oynuyorlar? status quo ise güzeldi rocking all over the world falan. kuşlar böcekler. kuşhan rejimi var bir de, tavsiyemdir. sayesinde senede 10-20 kilo veriyorum vallahi eve gitmeden önce. sonra dayıyorum mantıyı sarmayı dolmayı. bir de kabak var zaten kızartmasını* sevdiğim. ama sarmısaklı yoğurtla iyi oluyor vallahi. geçen dışarda gimanın arkasındaki temiz ev yemekleri yapan yerde yediydim. neymiş? hey gidi günler imiş.
hakkında halen daha birşeyler yazılan hoca (bu gidişle de yazılmaya devam edilecek sanırım)
ayrıca, kemalistler'in jakobenlik yapmakta olduğunu iddaa edenler ya jakobenizmin ne olduğunu bilmiyorlar ya da karıştırıyorlar. yok yavrum, o fransa'daki gibi bir jakobenizm bu ülke topraklarında hiç olmadı daha. paso dandik terminolojiler ile kafa karıştırmaktan başka bir pok yediğiniz yok, nasılsa halk salak ya verelim latin kökenli terminolojiyi yutsun garip-guraba değil mi?
sözlük bebeleri yine saldırıda, "bu adam" cümlede nasıl kullanılmış ona bile bakmadan medyanın gazına gelip "atatürke bu adam dedi" şeklinde ithamlarda bulunuyorlar. halbuki cümlede bir yabancının ağzından bu adam lafı kullanılıyor ama o dilbilgisi yeteneğinden mahrum olan bu üniversite gençliği kendisini atatürk gençliği olarak niteleyebiliyor, komik!
ha bu arada ingilizce konuşan bir yabancı o fotoğrafları görünce "who is this man?" demez, o ancak açık öğretim ingilizce programlarında olur ancak! olsa olsa "who is this guy?" derler, belki zenci olursa "who is this dude?" falan da diyebilirler, kızmayın. canım trafalgarda nelsonu görüp "kim bu herif?" diye sormuyor muyuz, niye kızıyorsunuz?
hadi anladım yabancıya kızmada kararlısınız, onların ağzından bir cümle veren atilla yaylaya ne kızıyorsunuz a benim kuzucuklarım?
imrendiğim profesör. keşke ben de düzgün bir proje ortaya koyup iki araştırma üç kelam ile 450bin oyro alabilsem akademik kimliğim sayesinde.
eğri oturup doğru konuşmak lazım, adam işini iyi biliyor ve yapıyor. dert ekmekse, ekmek; şansa, şan; seksse, seks (sonuncusundan emin değilim)* yani amacına ulaşıyor, özgür toplum kisvesi altında, belirttiklerinden çok daha fazlasının tartışılmasına olanak sağlıyor. hakkıdır.
bu işten rant elde edecekler ise az bir oranda fikirsel kutuplar ve en amerikanvari tutumu sergileyen hocaefendiciler. dinlerarası diyalog gazeli bir taraftan, mehter marşları-oğuz kaan destanlarıyla türkçüler, "millet değil ulusuz" diyen ulusalcıların gazelleri bir arada. ortada ahenk yok ama senfoni olabilir.
yayla'ya çok şey borçlu olduğumuzu anlayacağız bir kaç sene sonra ve ben bu esnada buralarda olmak istemiyorum.
zaman gazetesinin izmirdeki konuşmasına ait ses kaydını çözmesi sonucu hocanın atatürke bu adam demediği ortaya çıkmıştır. bu adam ifadesinin haberi yapan yeni asır gazetesinin uydurması olduğu anlaşılmış ve şimdi hoca haklı olarak özür beklemektedir. özellikle kendisini terbiyesizlikle suçlayıp; utanmadan hocanın profesörlüğüne laf atan rektör efendiden.
Prof. Dr. Yayla'nın tartışmalara sebep olan konuşmasının ses bandının çözümleri ise şöyle:
"... Ama Türkiye bunları tartışacak. Türkiye bunları tartışma durumuna gelmiştir. AB süreci her türlü problemlere rağmen ilerlerse önümüzdeki yıllarda bunları rahatlıkla tartışırız. Bize soracaklar. 'Neden her yerde Atatürk heykeli var?' diye soracaklar. 'Neden her dairede aynı adamın fotoğrafları asılı?' diye soracaklar. 'Kemalizm Türkiye'nin problemidir' falan diye.. Bizimkiler şiddetle tepki gösterirler buna; ama eninde sonunda tartışacağız. Üstünden atamazsınız, eninde sonunda tartışacaksın. Ya bu kulübe üye olacaksın. Süreçte Hollanda'da ne oluyorsa siyasi alanda o olacak ona benzer bir şey olacak ya da 'Ben bu kulübün ülkesi değilim, Ortadoğu'nun ülkesiyim.' diyeceksiniz. Bizim rejimimiz Ürdün'le beraber, Suriye'yle beraber diyeceksin. Benim arzum şu ki, bu şeyler toplumda tartışılsın; ama sonunda büyük bir kavgaya yol açmasın. Sürtüşmeye yol açmasın. Makul bir şekilde tartışılsın. Hiçbir kimseyi rencide etmeden, hiç kimseyi aşağılamadan çözümlenmesi gereken problemler çözülsün. Ben üniversite hocasıyım, bu şeylere kafa yormak zorundayım. Bunları insanlara aktarmak zorundayım. Karşı tezlerin çıkmasını isterim. Umarım karşı tezler de çıkar, ben de bu konudaki fikirlerimi değiştiririm. Kemalizm o değilmiş..."
karşısındaki, prof. titri taşıyan ama beyin yerine önbellek kullanan, mantıksız, varsayımcı-dayatmacı klişelere bozuk plak gibi takılan koca koca akademisyenlere(!) verdiği ayar, şuradan, izlenesi gerçek bir özgürlük insanı...
çağdaşlık denen, belli bir güruhun, kamu otoritesini ellerine geçirerek halka karşı psikolojik silah gibi kullandığı kavramın aslında ne olduğunu harika tanımlamış insan...
''kamu otoritesi başkalarının eline geçti, nasıl savunacaksınız kendinizi?'' *
siyaset üstü eklektik bir insan olarak tüm 'çağdaşlara' tavsiye ediyorum; youtube'daki ol videosunu...
hakkındaki iftiralara itibar edilmemesi gereken hakiki vatansever, her türlü -izm'in üzerinde, evrensel özgürlükçü... bu toplum tv'de gördüğünü, duyduğunu delil sayıyor netekim...
"Kemalizm nedir?" dendiğinde aşağıdaki cevabı veren, kendisi yüzünden türkiye'nin AB karşısında bir puan daha kaybettiği, karanlığa gömülmeye çalışılan *aydın.
Tam ne olduğunu kimse bilmiyor. Herkesin kabul edebileceği standart bir tanım yapan biriyle hiç karşılaşmadım. Herkes işine geleni söylüyor. Bir ideoloji olarak yansıtılmaya çalışılıyor ama ben ideolojilerle çalışan biri olarak biliyorum ki, Kemalizm'i biz dünya ölçeğinde ideolojiler arasında saymıyoruz. ideoloji olabilmesi için ingiltere'de de, Amerika'da da anlam ifade etmesi lazım. Bu yüzden Kemalizm bir çeşit ideolojimsi yani ideolojiye benzetilmek istenen ve ideolojiye benzeyen bir yaklaşım. Bir çeşit fikirler, ilkeler demeti gibi bir şey. Kemalizm'in ne olduğu konusunda kaynaklara gittiğinizde tutarlı bir bütün ortaya çıkmıyor. Mesela hem Batılılaşma taraftarı hem de Batı karşıtı. Hem siyasi çoğulculuğu hem de siyasi tekelciliği kabul ediyor. O zaman da kafanız karışıyor. Bundan dolayı büyük Kemalist fikir adamlarına ihtiyaç var. Mesela Kemalist çevrelerin bir karışıklığına daha işaret edeyim. Bağımsızlık ve cumhuriyet diyorlar. Bu tartışılmalı.
bu ülkede bazı olaylar bazı argümanlar ne çabuk hasır altına itilir anlayabilmiş değilim sevgili dostlar .
bu herifin gerçek amacının statükoyu yıkmak , bilimsel düşüncenin önünü açmak , ünüversitelerde akademik ve bilimsel düşüncenin ve bakış açısının o tavrın yerleşmesi için mücadele ettiği için mi uğraştığını düşünüyorum ?
hayırrrrrrrrrrrrrrrrrr
eğer ki bu ülkenin bilimsel gereçeklere bakış açısı ve bu tavırı algılayış biçimi 1920 ve 1940 yılları arası siyasi ve sosyal yaşamlara bakıp eleştirmekse ben bilimsel değilim ve olmayacağım da kimse kusura bakmasın !
bunun yanında bilimsel bakış açısı tarih gibi çok bilinmeyenli ve kanıtları saptanması zor bir konu üzerine şekillenecekse varsın şekillenmesin , varsın biz kendi tarihimizin çöplüğünde bize öğretilenlerle yaşayalım ve bunlarla mutlu olalım !
kaldıki bu adam atatürk'ü eleştirmekle nasıl bilimsel düşüncenin önünü açabilir ?
provakatif söylemler ve bakış açısı bu ülkeye yıllardan beri ne kazandırmıştır ve ne kazandıracaktır ?
bu da bonusu olsun ;
mevzu bahis dahilinde olan yıllar arasında türkiye hiç olmadığı kadar akademik yaşantıya önem vermiştir , çok önemli ve hala ayakta olan kurumlar açılmıştır ve o dönemlerde bu topraklarda yaşayan insanlar aç da olsa sefil de olsa kendi ekmeğini yemiştir avrupa birliği denen soktuğumun toplaşmasının bize vaad ettiği refahın hayallerini değil !!!
bırakın da konuşsunlar,bırakın da herkes fikrini dilediğince sölesin ve tartışılsın ki daha iyi anlayalım neyin ne olduğunu. Belki de dunyanın en kötü gazeteciliğini yapan Yeniasır başta olmak üzere- "hain" ilan edilip;hakaretlerle,küfürlerle mi savunuluyor Kemalizm. işin asıl vahim tarafı bu profösörün * bağlı bulunduğu üniversiteden açığa alınması,ders lere girememesi. *
