Film eleştirmeni değildir. Alakası bile yoktur. Belki film tarihçisi denilebilir. Zorlarsak. Film "elestirileri" genellikle şöyledir. Filmin konusu, aldığı ödüller, filmin yönetmeni ile bir anası varsa anlatılır. Sonra Atilla bey filmi anlatmaya başlar. Biz izlediğimizi anlamadigimiz için kendisi baştan sona bir özet geçer. Yağdırir spoilerları. Ana fikri falan söyler. Dili erildir. Homofobiktir. Yıllardir eleştiri yazar ama gram ilerleme yoktur. Insan bari ulan o kadar saygı duyulan adamız bari bir az düzgün bir şeyler yazayım der. Tasak geçer gibi sinema eleştirisi yazıyor adam. Şaka gibi. Küçükken, sinemaya yeni yeni ilgi duyduğum zamanlarda da bunun adını duyardim her yerde. Yazılarını okurdum habere. Adam resmen zamanında gelişimimi engellemiş.
Atilla Dorsay 17 Mart 1939 tarihinde izmir’in Karşıyaka ilçesinde dünyaya gelmiştir. Ailesi 1910 senesinde Türkiye’ye göç etme kararı almıştır. iki tane kız kardeşi vardır. 1973 senesinde Leman Karaca’yla hayatını birleştirmiş ve iki tane çocuk sahibi olmuştur. Dorsay hem mimar, hem sinema eleştirmeni, hem de yazardır.
emek sinemasının yıkılmasını protesto ettiği için biber gazlarıyla uğurlanan, veda yazısında "...Benim için artık ne sözün, ne de yazının önemi kaldı. Bu belki, artık sessiz kalmanın çığlık atmaktan daha önem kazandığı bir durumdu. Ve bırakmak kaçınılmaz oldu." diyen yönetmen.
emek sineması'na kazma vurulduğu gün yazmayı bırakırım demiş ve nitekim bugün yazdığı gazeteden bir veda mektubuyla istifa ederek onurlu duruşunu devam ettirmiş, türkiye sinema yazarları derneği kurucu üyesi ve onursal başkanı.
rte'ye yazdığı mektuba cevap alamayan, bu sebeple ''lan yandaş medyada yazıyoruz işte ne oluyor?'' diyerek tepki göstermiş, emek sineması meselesinden uykuları kaçan eleştirmen.
sana gelmezler be atilla abi, bir emre bir engin olman lazım cevap alabilmen için.
çocuk yaşta bir kıza ilaç verip anal yoldan tecavüz eden roman polanski'yi sadece iyi bir yönetmen olduğu için mazur görebilecek vicdan hassasiyetine sahiptir aynı zamanda.adamın yaptığı onca film insanları yumuşatmalıymış. önce sinemaseverlikten istifa edip polanski'yi öyle yargılamalıymışız. bugünlerde yine benzeri bir vicdan ikileminde kendisi.daha doğrusu değil, açıktan ve yekten kusturica'yı müdafaa ediyor.nemanja'nın soykırımı meşru kılma çabalarının gözünde küçültücü kıymeti yok. varsa yoksa sanatı. böyle adamların sanatla ilgili köşe başlarını tutmaları tam bir trajedi.
hayatını eleştirmekle kazanan,ancak kendisi eleştirilmeye hiç gelemeyen insandır. bir kritik olarak dorsay'a itimatım tamdır bununla birlikte, gidin görün dedikleri şahsımca seyredilmeyecekler listesine alınır behemahal. ya da vice versa. hıncal bir,bu iki.
Hayatımızı değiştiren filmler isimli kitabında Bruce Almighty filminin eleştirisini yaparken " Carrey'in yakarışları ve şikayetleri Tanrı'nın kulağına gidiyor ve bu isyankar kulunun bizzat karşısına dikilip Tanrı olmanın..." dedikten sonra parantez içinde tövbe tövbe demesi beni hayretlere düşürmüştür.
sinema eleştirmenliğini bir meslek olarak ülkemize sokmayı başarmış, filmleri gönülden okuyan ve yorumlayan, takdir edilesi bir hafızaya sahip, briç tutkunu kişilik. http://www.atilladorsay.com/
sinema eleştirmeni. sabah gazetesine yazar ve aynı zamanda yaşamdan dakikalar adlı programın konuşmacılarından biridir. biraz eski kafalı bir eleştirmendir. yani pek sevmez karışık senaryoları filan.
her ne kadar yazmis oldugu kitaplar, unlulerle yapmis oldugu roportajlar, ve bir o kadar filmi izlemis bunyesinde eritmis bir dev cinar olmasindan mutevellit, saygida kusur etmesem de; kalkip da yeni vizyona girmis filmlerin sonlarini kosesinde paldir kuldur yaziveren elestirmen amca. ee, dur be guzelim sen izledin de, biz biliyor muyuz bakalim filmin sonunu" denesidir.