Bir şair Ateşi tanımak için yanmak lazım; Yanmak için de cesaret diyor. Bu sözleriyle yanmanın kaçınılmazlığından bahsediyor. Yolu aşka düşenlerin acı çekeceğini sayısız şiirde okuyabilir sayısız şarkıda duyabilirsiniz istisnalardan olmayı umuyordum. O, beni yakmadan önce.
Nisan 2005
Her gün uzun ağaçlı bir yoldan gidiyoruz okula. Servis kullanmıyoruz birkaç arkadaş. Zaten çok uğradığımız da yok ya üniversiteye. Yürümek kimsenin zoruna gitmiyor. Aksine keyif alıyoruz. Müstakil evler denk geliyor yol üzerinde. Bazıları kışı bazıları yazı anımsatıyor bana. Mevsimlerin de renklerinin olduğuna inanırım ben. Kırmızı kesinlikle haziranın rengidir mesela. Yaz rengidir. Turuncu yine öyle
işte karşıdan geliyor. Hala alışamadım sanki. Yalnızlığımla mutluydum ben. Beni yalnızlığımdan daha fazla mutlu edecekse kârdayım. Yoksa ne gereği vardı şimdi aşkın? Bazen bu tezimi paylaştığımda işletmeciliğimi yüzüme vuruyorlar bir hakaret gibi. Kar zarar hesabı yapma aşkta diyorlar. E-peki söz dinliyorum. desem de; yine aynı benim biliyorum.
ismi kırmızı onun. Arkadaş ortamında tanıştık. Bir gün hiç beklemediğim bir anda sigarasını yaktı. Ben senden hoşlanıyorum dedi. Doğrudur dedim ben de. Ukalalığımın üzerine kalkıp gitse bozulmazdım. Ama bir kahkaha attı en şen haliyle. Gözleri kahverengiydi kırmızının. Siyah saçları vardı beline kadar uzanan. Gülüşünü severdim. Sırf bu yüzden sabahlara kadar konuştuğumu biliyorum. Onun da sabahlara kadar en şen haliyle güldüğünü hala unutmuyorum.
Aşk doktoru değildim ben. Herhangi bir bakışım yoktu benim. Öyle derin düşüncelerin adamı değildim demek ki. Sadece hoşlanmam yetiyordu sevgili olmam için. Bu kadar doğal ve basitti her şey. Belki de sırf bu yüzden birkaç aydan sonra kimseye tahammül edemiyordum. Uzun ilişkilere gıpta ettiğim de oluyordu benden uzak olsun dediğimde.
Ayları geride bırakırken kırmızı'ya daha çok alışmıştım. Aşka bakış açım vardı artık. Sevgiye değer veren bir adam olmuştum. Elimden geleni yapıyordum onun için. nasıl bağlandım ne zaman bağlandım hiç bilmiyorum. Öğrendim ki aşk; vücudunuzu hissettirmeden sarıyor. Kalbinizi ele geçirdiğinde ise size hükmedebiliyor. Her şeyin güzel olduğu günler bitmeyecek sanıyordum. Her güzel şeyin sonu varmış. Unutmuşum!
Mayıs 2006
Bir trafik kazasından sonra ne yaparsınız? Yaralarınızı sarar yola devam edersiniz değil mi? Öyle yaptım. inandığım, değer verdiğim, emek verdiğim bir aşkı büyüttükten sonra ihanetiyle karşılaştım. Üzüldüm, ağladım, kin besledim içimde. Şimdi ruhumu tazelemek için neler vermezdim. Onu tanımamış olmak için neler vermezdim!
(Bülent ile kırmızı hakkında)
-insanlara fırsat vermemelisin. Seni üzmeleri için bir fırsat vermemelisin.
-Herkesin başına gelebilir bu tarz şeyler. Burada suçlu sen değilsin biliyorsun.
-Asıl tek suçlu benim. Benim neyime aşk yahu? Şimdiye kadar aşk mı vardı hayatımda? Hayır! Kocaman bir hayır! Ama ne vardı? Huzur vardı. Mutluluk vardı. Değer vermemeliydim. Asıl tek suçlu benim. Lanet olsun.
-Trafikte başına bir kaza gelse ne yaparsın? Orada durup yaşlanmayı mı beklersin yoksa yoluna devam mı edersin? Hayat da aynı bu şekilde işte Yanlış insana denk geldiğini kabul edeceksin. Bir kazaydı bu. Şimdi yola devam etmen lazım.
- O bana çarpanın taa!!!
Temmuz 2006
(Kırmızı'ya gönderdiğim Mektup)
Hayatımda bir kere olsun sevmeyi istedim. Ve bunun için elimden gelen her şeyi yaptım. ilk defa bu kadar özverili oldum. ilgili oldum. Sadık kaldım, dürüst oldum Önce ihanetinin haberi geldi. Sonra daha bilmediğim onlarca dümenin haberi Aslında başıma gelene şaşırmadım. Kül oldum ardından Ve şimdi bir ateş olacaksam ben; sebebi de sensin günahı da sen.
Mayıs 2009
Günaydın dedi. Gözlerimi aralamış ona bakıyorken güldüğünü fark ettim. Gözlerinde ışıltı vardı bu kızın. Kırmızı'dan sonra çok kişi girmişti hayatıma. Hepsi de okunacak birer kitap gibiydi benim için. ayrı hikayeler, farklı tenler ama aynı senaryo. Mavi'ydi bu güzelin adı. hikayesi hepsinden farklıydı. ama o da tecrübesizce seviyordu. Aşık; tecrübeli ve özenli davranmalıydı aşka. herkesin aşkı bulabileceğini ama aralarından sadece bazılarının aşık olabileceğini düşünüyordum. aşık olmak; tecrübe ve özen istiyordu. Bir an Ojelerini fark ettim. Yaza boyamış tırnaklarını. Saçları da yazı hatırlatıyordu bana. Uzun düz ve sarıydı saçları. Gözleri ilkbaharın yeşili...
- Nasılsın? Güzel uyudun mu?
- Eğer her sabah sana uyanacaksam uykunun güzelini çirkinini aramam ben.
- Beni bu sözlerinle iyice kendine bağlıyorsun ama sen.
- Beraber bir şiir gibiyiz fark ediyor musun? Gülme ciddiyim. inanmıyorsan dilimizden dökülenleri bir araya getir ve kafiyeye bir bak.
- Peki sevgili şairim, ya da şairim sevgilim bilemedim şimdi.
Onunla tanıştığımda bir beraberliği bitirdiğini bilmiyordum. Eğer bilseydim kesinlikle uzak dururdum. Bir yara bandı olmak her zaman korkutmuştur beni. Çünkü bedende görevi biten bir yara bandını kimse yük etmez kendisine. Atarken bir an bile düşünmez. Sakladığı şeyler vardı mavi'nin benden. Her zaman olduğu gibi yalanlar su yüzüne çıkmış; her şeyi öğrenmiştim. Şimdi Bu saçmalığa son vermenin şu an tam zamanı belki de...
- Sen dalgın mısın biraz? Ne düşünüyoruz?
- Seni izliyorum.
- Hım Ne zamandan beri?
- ilk gördüğüm günden beri.
- izlenimleri alayım o zaman beyefendi.
- Peki. Senin bir yalancı olduğunu düşünmeye başladım. ilk izlenimim değil tabii bu. Ama öyle sorunca aralarından bunu seçtim.
- Yalan mı? Korkarım biraz daha izlemen gerekecek beni. Yanlış izlenimler bunlar.
- Öyle mi düşünüyorsun?
- Elbette.
- Peki sorabilir miyim, neden?
- Anlamıyorum ne dediğini. Açık konuşur musun? Ya da konuşmasak mı keyfimizin kaçacağını hissediyorum.
- Hislerinde yanılmıyorsun. Mutlu olduğumuzu düşünüyordum ben. Çok şaşırttın. Neden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun. Her şeyden haberim var. Bu arada bir daha beni şaşırtamayacaksın. Çünkü bir fırsatını daha vermeyeceğim.
-
- işte şu an en güzelini yapıyorsun. Susmak! Susmak her zaman asilcedir. Çok şey anlatır. Özdemir Asaf bir şiirinde Söylenemiyor çok şey; susmadan diyor. Evet, susman mutlu etti. Kendini savunuyor olsaydın o felaket olurdu işte.
Sadece o değildi yalanı kullanan. Daha önce de çok rastladım bunun gibilere. iyi olmak güzel olmak hiçbir zaman yetmemiştir onlara. Hep aykırıyı ararlar. Aykırı olanı bulduklarında sahip çıkabilseler keşke Orada da hüsranın ismidir bu insanlar. Dediğim gibi; sadece o değildi yalanı kullanan. Duymaya ve görmeye tahammül edemeyeceğimiz bir sürü pislik yaşanıyordu belki de. Ve hiçbirini kaldıracak midenin, kalbin, yüreğin sahibi değiliz biz. Ondandır belki insanların arkada gözlerinin olmayışı. Ondandır belki kulaklarımızın her şeyi duymayışı
Bazıları geleceği bilmek istiyor sebepsiz... Bazıları geçmişi merak ediyor. Bense hep şimdiki zamanla ilgilendim. Mesela şu an bir yerlerde cinayet işleniyor, bir yerlerde sevişiyor insanlar, bir yerlerde cenaze bir yerlerde düğün var. Birileri kedi kesiyor, birileri insan yiyor, birileri ayinde, birileri camide, birileri hırsızlık yapıyor, birileri namusuyla para kazanıyor. Birileri hikâyesinden kaçıyor, birileri bu gezegenden Düşünüyorum da; bu kadar hikâye bu gezegene çok fazla değil mi? Peki bu gezegen sadece nükleer enerji ile mi kirlenir? Sadece fabrika bacalarından çıkan dumanlar mı kirletir bu dünyayı? Sormak isterim; kirlenmez mi gezegen insanın hırsıyla? Kirlenmez mi gezegen insanın öfkesiyle, ihanetiyle? Bazı insanlar kredilerini şeytandan yana kullandılar. Ateş olmayı seçtiler. Bazı insanlar da iyiliğe inandılar. Hikâyelerinde melek oldular. Sonra mı? Hepsi de yok oldular.
Eylül 2009
Uyandığımda bedenimi yataktan kaldırmakta zorlanıyordum. Aylarca kapanmıştım buraya. Ne işle ilgilendim ne dostla. Yorganın altında mutlu olunabileceğini düşündüm bu süre içerisinde. Ve geceyi sevdim dünden daha çok. Odamda adım atacak yer yok. Pizza ve hamburger siparişlerinden arta kalanlar, sigara izmaritleri, bira şişeleri ve aylardır kapalı olan bir cep telefonu
(Mavi'den bana gelen bir mail)
Ateşe
Sana yazmamın ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum. Bu maili okumayacağını da biliyorum aslında. Günlük tutuyorum say; tarihe not düşüyorum ya da
Bir şiirinde
Hayatta gözlerimizi yumduran ve yumduracak;
Tek yaşanılan ve yaşanacak aşktır.
Gözlerimizi açtığımızda sevgili yoktur artık.
Ayrılık vardır.
Demiştin. Ben gözlerimi açtığımda seni kaybettim. Haklı çıktın. Ama şunu çok sonra anladım. Senin gözlerinin hiç kapanmadığını... O gözlerin benimleyken aşka inanmıyordu. Sen sadece aşkı yazıyorsun. Biliyorum ki hiç kimse o gözlerini kapatamayacak senin. Bunu sen de biliyorsun Sadece bunu çözen tek kişi ben miyim onu merak ediyorum.
Ha! son olarak; ateşin beni nasıl yaktıysa korkarım bundan sonra ben de öyle yakıcı olacağım.
Yine bir yalandı beni ondan ayıran.
Sadece o değildi yalanı kullanan. Daha önce de çok rastladım bunun gibilere. iyi olmanız güzel olmanız hiçbir zaman yetmemiştir onlara. Hep aykırıyı ararlar. Aykırı olanı bulduklarında sahip çıkabilseler keşke Orada da hüsranın ismidir bu insanlar. Dediğim gibi; sadece o değildi yalanı kullanan. Duymaya ve görmeye tahammül edemeyeceğimiz bir sürü pislik yaşanıyordu belki de. Ve hiçbirini kaldıracak midenin, kalbin, yüreğin sahibi değiliz biz. Ondandır belki insanların arkada gözlerinin olmayışı. Ondandır belki kulaklarımızın her şeyi duymayışı
Bir şair Ateşi tanımak için yanmak lazım; Yanmak için de cesaret diyor. Bu sözleriyle yanmanın kaçınılmazlığından bahsediyor. Yolu aşka düşenlerin acı çekeceğini sayısız şiirde okuyabilir sayısız şarkıda duyabilirsiniz istisnalardan olmayı umuyordum. O, beni yakmadan önce.
3 KELEBEK BiRGÜN ATEŞiN NE OLDUGU ÜZERiNE TARTIŞMIŞLAR... iLKi ATEŞE UZAKTAN BAKMIŞ VE AYDINLATIR DEMiŞ... iKiNCiSi BiRAZ DAHA YAKLAŞTIGINDA ISITIR YANITINI VERMiŞ... SONUNCUSU iSE HIZLA ATEŞiN iÇiNE GiRMiŞ. ATEŞiN GERÇEKTEN NE OLDUGUNU BiR O ANLAMIŞ... AMA GEL GÖR Ki BUNU HiÇ KiMSEYE ANLATAMAMIŞ... SEVGi VE BAGLILIK D...A ATEŞE BENZER. ANLAMAK iÇiN NE BAKMAK NE DE YAKLAŞMAK YETERLi DEGiL... YANMAK
LAZIM...