yurtdışı şantiyede çalışan bir mühendis olarak alışkanlık haline gelen geç saatlerde mutlu ol yeter izlerken,karşıma çıkan hatta olduğum yere oturtan şarkı. güzel söz yazmak zor ama bu adam olayı bir tık ileriye götürmüş bu şarkıda. müzikle beraber o kadar kadife bir acı veriyor ki insana hemen kabullenesi ve bağrına basası geliyor bu acıyı,hüznü. öyle ki kaç zamandır yazmaya üşendiğim sözlükte acilen yazma isteği uyandırmıştır.
ancak dinleyenden tavsiye: dikkatli dinleyin zira özlemeye meyilli yada depresyona gülümseyen bir haliniz varsa ve - illaki- aklınızda birisi varsa; şarkı sizi dağıtabilir inceden. Ankara'da yaşamış ve istanbul sevdalısı olmayan bünyemde "beni bu kentte tutan boğazı değil geçmişimdir...." dizesi bir anda kaç senenin flashback'ini çakmıştır zihnimde.
yüzyüzeyken konuşuruz grubunun kuşkusuz bir numaralı şarkısıdır.
"yarın sabah geri gelmiycek misin?
ben mi kalkayım yoksa, çayı sen demliycek misin?
madem öyle lafı uzatmaya gerek yok,
ben mi öleyim yoksa, ateş edecek misin?"
içinde bulunduğu duyguyu çok etkili anlatmış bir şarkıdır.
efendim şarkının kahramanı, sevgilisinden yeni ayrılmıştır. geçmişte birlikte yaşamaktadırlar. onun nasıl olup da gittiğine hayret etmektedir, bir yandan da hala gittiğine inanmamaktadır. başlarda kendini teselli etmek için "iyi oldu ya, zaten anlaşamıyorduk, uyuşmuyorduk" gibi laflar ederken, aklından çıkaramamaktadır.
ilk aklından geçen sözdür ama bunu sorup kendini küçük düşürmek istemez.
+rahatsız ediyorum ama, çiçeğe su verdin mi?
-...
+evet bunun için aradım, başka ne olabilir ki? (barışmak istiyorum aslında)
-...
+bir de yola çıktığın zaman hangi köprüyü seçtin? (bir şey de konuşalım, sesini duyayım.)
-bilmiyorum ki, izmit'i geçmişiz, uyuyordum.
+tam 5 saat olmuş, izmit'i yeni mi geçtin? (beş saattir gözüme uyku girmiyo, nasıl gidersin? çok kızgınım sana.)
-...
+yarın sabah geri gelmeyecek misin? (gerçekten inanmıyorum gittiğine, lütfen geri dön)
+ben mi kalkayım yoksa çayı sen demleyecek misin? (bak geri dön, çay da demlerim. aynı şekilde devam ederiz.)
-gelmeyeceğim, arama artık.
+madem öyle lafı uzatmaya gerek yok. ben mi öleyim yoksa ateş edecek misin? (ben zaten ölmüşüm.)
yüzyüzeyken konuşuruz'un öldürücü darbesi. intro ayrı, sözler ayrı, kaan'ın şarkıyı söyleyişi ayrı bitiriyor. ve içinde, dünya üzerinde en çok merak edilen (en azından benim için öyle) sorulardan birini barındırıyor:
sıkılmıştım ben de biraz hep aynı yerde durmaktan
yanında olmak varken hep arkanda koşmaktan
beni bu kentte tutan boğazı değil, geçmişimdir
sen nasıl gidiyorsun, hep merak etmişimdir.
yarın sabah geri gelmeyecek misin
ben mi kalkayım yoksa çayı sen demleyecek misin
madem öyle lafı uzatmaya gerek yok
ben mi öleyim yoksa ateş edecek misin?
rahatsız ediyorum ama, çiçeğe su verdin mi
evet bunun için aradım, başka ne olabilir ki?
he bir de, yola çıktığın zaman hangi köprüyü seçtin
tam beş saat olmuş izmit'i yeni mi geçtin
yarın sabah geri gelmeyecek misin
ben mi kalkayım yoksa çayı sen demleyecek misin
madem öyle lafı uzatmaya gerek yok
ben mi öleyim yoksa ateş edecek misin?