aptal gönlüm bir ateş böceğine sevdalandı.. ateş böceğiyse sokak lambasının sıcağına sevdalıydı.. benim gönlümün yanışını, alevini, ışığını görmedi.. hiç görmedi.. ateş böceği bir sokak lambasına sevdalandı.. ben beklerken onu yandı yüreğim.. gün ışıdı, sokak lambası söndü.. ateş böceği söndü.. yüreğim söndü.. ben susup, bu oyuna baka baka göre göre girmiş olmanın aptallığıyla çöktüm bi kaldırım taşına..
söyleyemedim!
ben sadece seni sevdim! diyemedim..
gece oldu, yukarda ay vardı.. kaldırım soğuktu.. ben sadece seni sevdim diyemedim.. susadım dedim.. su almaya gitti.. aslında beni hiç sevmemişti.. ateşböceği gece yanan lambanın peşindeydi.. bense ateş böceğinin.. hava soğudu, üşüdü benim ellerim.. neden geldim, neden bu oyuna girdim bilemedim.. sustum ben sadece.. kaldırım taşı sustu.. sokak sustu.. üzüldük.. hepsi bu..
4-5 yaşlarındayken, çemenzardaki müstakil evin arka bahçesinde; her gece yıldız yağmuru sandığımız manzarayı oluştururdu bunlar. sabahtan kuyuya düşmeyeyim diye girmeme izin verilmeyen o bahçeden yıldız toplayamadığıma üzülürdüm hep. sonra bir akşam, hiç yıldız yağmadı bahçeye. sabah olduğunda; balkonda onlarca ölü ateş böceği.. "yıldız değildi onlar salak; belediye ilaçlama yaptı".
vakti zamanında bunları öldürüp alınlarımıza yapıştırır araba farı gibi kullanırdık. amma ve lakin zamanla kararırdı ışıkları bunların. hakkınızı helal edin ateş böcekleri bu yaptığımız soykırım değildi ama katliamdı.
bazı türlerin, bir insanın kitap okumasına yetecek kadar ışık yayabilmekte... çok eskiden Çin ve Japonya'da yoksul öğrencilerin, geceleri kitap okumak için bu canlıdan faydalanmışlardır, Brezilya'da da bu böceklerin sırt kısmından delik açılarak, kabak fenerlerinin içine yerleştirilip, kulübelerin aydınlatılmasında kullanılmışlardır. Brezilya yerlilerinin de gece yolculuğuna çıkacakları zaman bu böcekleri ayak bileklerine veya saçlarına takmışlardır...
böcek dünyasının en atraksiyonlu, kanımca en karizmatik canlısı. en sevimlisi için lütfen (bkz: uğur böceği)
yazarın notu: ben hiç ateş böceği görmedim ömrü hayatımda.. bir gün yeterince uslu bir çocuk olursam önce şirinleri, sonra ateş böceklerini görebileceğimi ümid ediyorum.
tarık akın'ın adamın altına sıçırttığı filmi. diyaloğa bağlı kalmadığı filmin pek çok sahnesinde belli oluyor.
--spoiler--
tarık akan ve necla nazır otomobildedir. otostop çeken bir alman turist kız tarık akan'ın isteği üzerine arabaya alınır;
- ar yu amerikan?
+ nein, aus deutschland.
- ooo, doçland. goying izmir ha?
+ ja ja, izmir.
- ah ulan ah! senin gibi karıyı versinler elime, hak yoluna getirmezsem şerefsizim.
+ was?*
- orman diyorum? ha? sonra, do do?(eliyle münasip bir hareket yaparak)
+ do do? jaa...
--spoiler--
Nerden geldiyse geldi, kondu bir gün dalıma
Çare arar gibiydi sonsuz karanlığıma
Düşlerin boşluğunda ümitli bir uçaktı
Hüzünlerimi kesen sihirli bir bıçaktı
Ateşböceği aydınlat geceyi
Şarkılara dizelim bin bir heceyi
Ateşböceği aydınlat geceyi
Işıltınla tutuştur karalanmış gerçeği
Dost olduk yavaş yavaş, anlattı ülkesini
Eskiden ışıl ışıl yanan güneşlerini
Nerden gelmişse bir gün bir ressamla bir deli
Baştanbaşa siyaha boyamışlar her yeri
Boyanmadan kapkara siyaha batan güneş
Her biri koşup almış birer parçacık ateş
Hepimiz ayrı dallarda yüreklerimizde ateş
Kavuşuruz belkide yeniden yanar güneş
Ateşböceği aydınlat geceyi
Şarkılara dizelim bin bir heceyi Ateşböceğiaydınlatgeceyi.
dogadaki tek dusmani insandir derler. cunkum 'aa bu ne kadar gusel bisiymis, nasi yaniyo bu boyle' diyen insan evlatlari hayvancaginiz icini disina cikarirlar. eh be insan...
bu böceklerle ilgili en şaşırtıcı kısım bence ışıklarını hangi sıklıkla ve hızla saçacaklarına dişi ile yada erkek ile haberleşme arzularına göre karar veriyor oluşları...
kanal 1'de yayınlanmaya başlayan bir yarışmalı eğlence programı. programın sunucusu gürgen öz. şu anda programa konuk olan fatih ürek'le göbek atıyor yarışmacı kızlar. şaşırdım!
filmde tarık (tarık akan) aslında sıradan bir satıcıdır. sokak ortasında beş para etmez bir ürünü tanıtır, satmaya çalışır. bir gün yine sokak ortasında bir ürünü satmaya çalışırken etrafında toplanan kalabalıktan birinin cizdanı yürütülür. tarık, hırsızı yakalar, cüzdanı sahibine verir. cüzdan sahibi de tarık'ın bu centilmen davranışı için ona helalinden bir yüzlük verir. tarık'ın o an zihninde bir ampul yanar.planı şudur: bir hırsız kiralayacak. bu hırsız, tarık satış yaptığı anlarda etrafında toplanan kalabalıktan birinin cüzdanını çarpacak. tarık onu yakalayacak. cüzdan sahibi de ona ödül olarak para verecek. ( eski türk filmlerindeki bir diğer dahiyane plan için (bkz: azat kuşu) )
tarık, bu plan için gerekli olan hırsızı arar. ve bahtına nejla ( necla nazır) çıkar. daha çocuk yaşta olan bu kız, işinin ehlidir. iyi bir pazarlıkla onla anlaşır.
nejla sürekli elma yer bu arada. chocolat filmini izlerken nasıl ki canınız adeta aşeriyormuşsunuzcasına çikolata çekiyorsa, bu filmde de bir o kadar elma çeker. kırmızı kırmızı, kütür kütür elmaları afiyetle yer nejla.
tarık ve nejla, tarık'ın külüstür arabasıyla işe koyulurlar.( tarık'ın külüstür arabasıyla olan ilişikisi, selvi boylum al yazmalım'daki ilyas'ın kamyonuyla olan ilişkisine benziyor. ikisi de taşıtlarına laf ettirmezler, onlarla konuşurlar.)
tabi aşk filmi olmasından mütevellit birbirlerine de aşık olurlar. romantik komedi filmidir hatta.
vosvoslu filmlerin en şirinidir. hele kadın turistlerin arabaya biniş sahneleri çok komiktir.
ayrıca; her tvde gösterilişinde içimi tarifsiz bir mutlulukla dolduran filmdir.
Karnında ışık organı sayesinde sürekli yada belirli aralıklarla ışık çıkarır. Erkeği iyi uçar, dişisi uçamaz. Karvası salyangoz yemeyi sever. Erginken beslenmez. Enerjisini vücudunda birikmiş yağ dokusundan alır.
tarık akan ve necla nazır lı güzel türk filmi. esas oğlan da esas kız da dolandırıcıdır. kız tam bir erkek fatma çocuk ise tam bir çapkındır. sonra aşık olurlar birbirlerine ama esas oğlanın başı belaya girer uyuşturucu yüzünden, en sonunda kavuşurlar. acayip tatlı bir film, öyle hayal ürünü karakterler gerçek üstü aşklar falan yoktur, izmir in en güzel zamanlarını görmek mümkündür.
sözleri tam kestirilemeyen şarkılardandır.
zira kulak <<kovalarda çiçek açan ateş böcegim misin?>> gibi bir saçmalık duyabilmekte. dogrusunu da belirtmeden geçmeyelim: <<kovaladıkça kaçan ateş böcegim misin?>>
tagore daha bir kuvvetle sarfetmiştir bunu. ne var demiştir, ne var ateş böceği sansalar bizi? sigaramı ona yaktırsam,yanar mıyım? ısıtır mı beni üşüdüğüm gecelerde? rengi nasıldır, alev mi saçar kımıldadıkça? lafı mı olur,benim alevimin yanında? onun ürettiği ışık aydınlatır mı zifir geceleri? bir ampülden daha mı faidelidir bir ateş böceği bana? yıldızlarla yarışacak gücü yoktur,eminim. ama;
''eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak
ne çıkar ateş böceği sansalar beni?''