ateş böcekleri

entry11 galeri1
    11.
  1. 10 yıl önce karadeniz sahillerinden kavanozlarca topladığımız. Şimdi bunun üzüntüsünü yaşıyorum. karadenize de uzağım.
    1 ...
  2. 10.
  3. 20 yıl önce istanbulun her mahallesinde koloni olarak yaşayan canlılardı, artık yoklar.
    1 ...
  4. 9.
  5. yarayı ok$adıkça dökülüyor kabuklar) ... (diyemezsin
    oysa belirsizliktir
    ormanlarına pusu kurdurtan hayvanları. Kim bilir
    hangi çağın karanlığında iki ate$ böceği
    gibi iki omzuna konmu$tuk sevgili siyahını öpecek
    ve ölecek olan, kanını
    terine ni$anlanmı$ o yaralı delikanlının.

    hayır, bugün inanmıyorum ben gitgide büyüyen ellerine
    ellerin büyüdüğü $ehirlerde
    gözlerin ettiği sözleri kesme cüreti gösterilir

    ve o kesilen sözlerin üstüne
    oğlanlardan yüzülmü$ ipek tenden tüller serilir
    gümü$ yünden ku$lar örtülür

    gideceksin. belli. git o halde seni çağıran beldeye
    benim ilmim sistir de!
    benim ilmim suçtur de!

    ve unut sonra o iki ate$ böceğini

    kaldır ba$ını ardından
    gökyüzünde tek bir ate$ böceğinin
    bölünüp
    kendisinden iki ate$ böceği olu$unu
    $a$kın bakı$larla, utanç içinde gözle!

    benim sisim sensin de!
    benim suçum sensin de!
    belli belirsiz bir okyanus beni üstlensin
    yarayı ok$adıkça dökülen kabuklarla dolu sesinde!

    ..kucuk iskender..
    1 ...
  6. 8.
  7. 7.
  8. tagore'nin kaleminden:
    Düşünüyorum da,
    sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
    Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
    Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
    Korkularımızın paylaşılması
    Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
    Kabuklarımızın altında
    Kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
    Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
    Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
    istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
    Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
    Sahi koruyor mu bu çatlamamış sert kabuk?
    Kimse incitemiyor mu, duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
    Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
    Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor gerçek kimliğimizi,
    Duyularımızı bastırıyor, elele tutuşmamızı engelliyor mu?
    Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
    Ne çıkar ateş böceği sansalar beni.?
    Belki en hoyrat yürek bile, ateş böceğinin o uçucu, masum, sevimli çocuksuluğunu el kaldırmaya kıyamaz?
    Güçlü kapıların arkasına kilitlesem kendimi, korkaklığımı, sevgi isteğimi
    En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem, bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup, bir kuş gibi uçacağım özgürce.
    Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım karşımdakine.
    O da çözülecek belki samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
    Oysa bir görebilsek bunu, kalmadı böyle insanlar demesek.
    Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
    Kırılmaktan korkmasak
    incinsek yaralansak.
    Ne olur bir darbe daha alsak.
    Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu
    Denesek
    Risk alsak
    Yanılsak
    Farketmez
    Tekrar tekrar bıkmadan denesek ve kucaklaşsak yeniden, tıpkı eskisi gibi.
    Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
    O zaman farkedeceğiz.
    Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
    Neler biriktirdiğimizi,
    Kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi
    Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
    Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
    Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
    Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
    Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
    Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
    Sevgiye çok ihtiyacımız var.
    Ufukta kar bir kış görünüyor.
    Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
    Kırın o sert ağır kabuklarınızı.
    Kurtulun bu yükten.
    Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
    Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
    Hem hepimiz bir yıldızız.
    Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi.
    0 ...
  9. 6.
  10. kovaladıkça kaçan böceklerdir. şarkısı bile vardır "kovaladıkça kaçan ateş böcüğü müsün?".
    0 ...
  11. 5.
  12. 4.
  13. en umutsuz anlarımızda karşımıza çıkıveren, bize umut aşılayan, kendisine alıştırıp sonra da sessizce terkeden güzel yaratıklardır. masallarda hep tembel olarak bahsedilir, ancak gerçekte böyle değillerdir. en zor iş onlarındır; insanlara umut aşılamak. bir yaz gecesi karşılaşırsınız susar sadece onları dinlersiniz, susmanın mutluluğunu tadarsınız. içinize böyle güzel duyguları dolduran varlığa dokunmak istersiniz. bilirsiniz dokunduğunuz anda yakacaklardır sizi ama ''dur'' diyemezsiniz içinizdeki hareketlenmeye. yanarsanız, yanarsınız ama asla pişman olmazsınız. ve bir yaz gecesi ateş böceklerini seyre dalarsınız...
    2 ...
  14. 3.
  15. bahcede sarkisinin ilham kaynaklari, bitip giden umutlari animsatan, mucizevi varliklar.
    0 ...
  16. 2.
  17. Evlere düşen ahşap bir uykuysa eğer
    kurşuni sarmaşıklar sarar bedeni
    Yorulur üstüne çöken reyhani acılar
    Ve kekik kokulu yalnızlıklara taşınır
    Yıldızlı gecelerin ateş böcekleri

    Ey rüyalarımın süslü gelini
    Beyaz saçlarımın coşkun denizi
    Tuzlu bir gecede oynaşan yakamozlar
    Mavilerim tükendi seni beklemekten
    Mor yalnızlığına eklediğim karanfil
    Avuntularımdan kalan ibrişimdi
    Tozlarına katılan yaz yağmurlarının
    Kırmızımsı çatılara konan güvercinleri

    Sessiz rüyalara konuk olsaydım eğer
    Bütün acılarım biterdi
    Yoksunluğun okunurdu göz bebeklerimden
    Oturur ağlardım
    Gecelerimi aydınlatırdı ateş böcekleri
    O zaman biterdi yalnızlıklarım
    Haydi ateş böceğim
    Düş peşime
    Şimdi seninleyim
    *
    0 ...
  18. 1.
  19. Hayallerim,
    Canli isik lekecikleri,
    Karanlikta gözkirpistiran
    Atesböcekleridir.

    O dikkati çekmeyen,
    Sesleri, yolkiyisi hercailerinin
    Mirildanir bu gelisigüzel çizgilerde.

    Zihnin uykulu karanlik magaralari içinde,
    Rüyalar
    Günün kervanindan dökülen parçalarla,
    Yuvalarini yaparlar.

    Bahar, gelecegin meyveleri için degil
    Fakat bir anin kaprisi için
    Çiçeklerin petallerini saçar.

    Nes\'e Kimiltisiz yerin zincirinden kurtulmus
    Sayisiz yapraklara dogru
    Kosar ve dans eder
    Bir gün için havada.

    Hiçbir önem tasimayan kelimelerim
    Zamanin dalgalari üstünde hafifçe dans edebilirler,
    Mana ile agirlastiklari zaman dibe çökerler.

    Zihnin derinliklerinde güveler
    Ince kanatlarini büyütürler;
    Ve veda ederek uçusurlar,
    Gün batimi gögünde.

    Kelebek aylari degil, fakat an\'lari sayar
    ve yeter zamana sahiptir.

    Benim düsüncelerim, kivilcimlar gibi, kanatlanmis
    Sürprizler üzerinde giderler,
    Tek bir gülüs tasiyarak.
    Agaç sevgi ile bakar kendi güzel gölgesine
    Buna rahmen onu hiçbir vakit kucakliyamaz.

    Izin ver, günes isigi gibi, askim seni sarsin
    Ve yine de aydinlik özgürlügü versin sana.

    Renklendirilmis kabarciklardir günler,
    Dipsiz gecenin yüzüne çikan,

    Hatirlamani istemek için armaganlarim çok küçüktür;
    Ve bunun için
    Onlari sen hatirlamalisin.

    Çikart, at ismimi armagandan;
    Bir yük olacaksa,
    Ancak sarkim kalsin.

    Nisan, bir çocuk gibi,
    Çiçeklerle tozlar üzerine hiyogralifler yaziyor.
    Onlari siliyor ve unutuyor.

    Hatira, rahibe, hali öldürüyor,
    Ve onun kalbini ölü geçmisin türbesine sunuyor.

    Mabedin kasvetli heybetinden
    Çocuklar tozda oynamak için disari kosuyorlar,
    Tanri onlarin oyununu seyre daliyor,
    Ve rahibi unutuyor.

    Zihnim, düsüncelerinin akisinda
    Birdenbire yanan bir isik gibi çalismaya baslar,
    Asla tekrarlanmiyan akici notasiyle bir küçük irmak gibi.

    Dagda, sessizlik kendi yüksekligini bulmak için
    kabarmaktadir,
    Gölde, hareket kendi derinligini tahayyül etmek için
    hareketsizlesir.

    Veda eden gecenin
    Sabahin kapali gözlerine kondurdugu öpücük
    Safak yildizinda parliyor.

    Ey bakire, senin güzelligin bir meyve gibidir,
    Henüz olgunlasmamis ve açilmamis bir sirla dopdolu.

    Onun anisini yitiren aci
    Kus seslerinden uzak,
    Fakat yalniz agustosböceginin isliginin duyuldugu ses-
    siz karanlik saatler gibidir.

    Gerilik onun öldüren bir pençe ile gerçegi elinde güvenle
    tutmaya çalisir.
    Zayif bir lambayi canlandirmayi arzulayarak uzun gece
    bütün yildizlarini isiklandirir.

    Hernekadar O
    Dünyayi
    -Gelini-
    Kollarinda tutuyorsa d,
    Gök,
    Sonsuzluga kadar
    Uzaktadir.

    Tanri, dostlar arar ve sevgi diler,
    Seytan, eserler arar ve itaat ister.

    Toprak hizmetine karsilik
    Agaci kendisine baglar,
    Gök ise hiçbirsey istemez
    Ve onu özgür kilar.

    Çocuk, tarihin tozu ile aydinlanmis
    Yasi bilinmiyen zamanin gizliligi içersinde
    Edebi olarak oturmaktadir.

    Uzakta olan O, sabahleyin bana geldi,
    Isik tarafindan alinip götürüldügünde daha da yakinlasti.

    Beyaz ve pembe zakkumlar bulustular
    Ve, ayri lehçelerde nes\'e ile eglendiler.

    Sessizlik
    Kendi kirlerini
    Süpürüp yürüyünce
    Firtina olur.

    *
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük